7 Ocak 2025 Salı

Davacının Ahmağı *

Türk siyasetinin ve Meclisin renkli siması kim dense, Sırrı Süreyya Önder derim.

Hayatı yokluk, protesto ve hapis hayatıyla geçmiş dense yeridir.

Bildiğim kadarıyla yargılanması devam ediyor.

Kimdir diye baktığımda, Adıyamanlı Türkmen bir ailenin çocuğu olan Önder hakkında; yönetmen, senarist, yapımcı, oyuncu, gazeteci ve siyasetçi yazıyor.

Dört dönemdir milletvekilliği yapan Önder, vekil olmasına rağmen yurtdışına çıkış yasağı var. Yani sakıncalı piyade muamelesi görüyor. Meclis başkanvekilliği görevini sakıncalı görmeyen devlet, yurtdışına çıkış yasağı koyuyor.

Halihazırda TBMM başkan vekilliği görevini de yürütüyor.

Burada, Sırrı Süreyya'nın kim olduğundan ve hangi partiden vekil seçildiğinden bahsedecek değilim. Sırrı Süreyya'nın espri ve mizah yönü, donanım ve birikimi ve hazırcevaplığı dikkatimi çekti.

O kadar birikimli, mizah yapan ve hazırcevap gördüm ama Sırrı Süreyya gibisini görmedim. Verdiği cevaplardan da kimse gocunmuyor ve tepki göstermiyor. Hatta ortamı yumuşattığı, insanları rahatlattığı muhakkak.

Önder'in bu yönünü bildiğimden, aklıma geldikçe ve önüme düştükçe kısa videolarını dinler ve izlerim.

Bir defasında yine Meclisi yönetirken soru cevap faslına dair bir görüntü önüme düştü. Şanlıurfa milletvekili, ilinin sorunlarını dile getiriyor. Şu eksik, bu eksik, şu yapılmadı, bu yapılmadı şeklinde tüm eksiklikleri saydı. Derdini anlattıktan sonra neler yapabiliriz Sayın başkan dedi.

Tüm bu konuşmayı baştan sona dinleyen Sırrı Süreyya, taşı gediğine koydu ve şu cevabı verdi: "Sayın Tanal, sizi ve Meclisin tenzih ederek söylüyorum. Davacının ahmağı, derdini mübaşire anlatırmış" dedi. Son noktayı koydu. Öyle zannediyorum, gülüşmelere neden olmuştur bu benzetme ve cevap.

Yine bir Meclis yönetiminde bir partinin grup başkan vekili söz istiyor. Söz veriyor. Söyle derdini diyor: "Az önceki konuşmacı bize sataştı. Utanmıyor musunuz" dedi. Hemen araya girerek "Utanmıyorum de sende" dedi. Bu cevaba hatip dahil herkes güldü. Ardından, "Utanmıyor musun derken soru işareti yok. Ünlem işareti var” dedi. Önder, "Ben keramet ehli değilim. Orada ünlem işaretini göremiyorum" dedi.

Sözün özü, Mecliste ve her yerde böyle kelamı kibar, donanımlı ve hazırcevap insanlara ihtiyaç var. Nerede böyleleri varsa, bilin ki oradakiler, işlerinin arasında hoşça vakit geçirirler ve yorgunluklarına değer.

*10.01.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Terör Örgütü Zor Durumda mı?

Türkiye, terörün çok olduğu, şehit sayısının bol olduğu yıllardan bugünlere geldi.

23 Ekimde TUSAŞ'a yapılan saldırıyı saymazsak, terör örgütü uzun zamandır bu ülkede terör eylemi gerçekleştirmiyor veya gerçekleştiremiyor.

İçişleri Eski Bakanı Soylu'nun, ülke içinde kaç teröristin kaldığını, teröristleri ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz açıklamaları hala belleklerde.

PKK bitti, can çekişiyor, zayıfladı deniyor.

Böyle mi gerçekten? PKK bitti mi?

Eğer bitti ise o zaman tekrar İmralı sakini ile görüşmek neyin nesi o zaman? Bitti ise hiç görüşmeye, Öcalan'ı içeriden çıkarmak için çaba göstermeye gerek yok.

O zaman bu durumu nasıl değerlendirmek lazım. Herkesin kendine göre bu süreci değerlendirmesi farklı olabilir. Ben de bu süreci şöyle değerlendiriyorum.

PKK'nin eylem yapmaması veya yapamaması sevindirici olmakla beraber âcizane, PKK'nin zayıfladığı, bu yüzden terör eylemi gerçekleştiremediği düşüncesini gerçekçi bulmuyorum. Aksine, terör örgütünün hiç olmadığı kadar güçlendiğini düşünüyorum. Türkiye'de eskisi gibi eylem yapmaması, Irak'taki ve Türkiye'deki gücünü Suriye'ye kaydırmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Eski gücünden daha güçlü olduğu, 70 bini bulan düzenli orduya sahip olduğu yazılıp çiziliyor.

Terör örgütünün tüm gücünü Suriye'ye kaydırması, örgütün Türkiye'deki emellerinden vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Terör örgütü eylem yapmak isterse Türkiye'nin her yerinde her zaman eylem yapabilecek bir potansiyele sahip. Nitekim 22 Ekimde Sayın Bahçeli'nin umut hakkından bahsettiği günün ertesi günü, terör örgütü Ankara'da terör eylemi gerçekleştirerek tepkisini vermişti.

Örgütün bu kadar hızlı yanıt vermesi manidar değil mi? Üstelik Ankara'da gerçekleştiriyor bu eylemi. Eylemin gerçekleştirdiği yer ise güvenlikli bir yer.

Öyle zannediyorum, örgüt istihbaratta da güçlü. Bahçeli'nin böyle bir konuşma yapacağını da biliyor ve bir gün sonrasında planlı bir şekilde eylemini gerçekleştiriyor.

Örgüt Suriye'de umduğunu bulamazsa oklarını tekrar Türkiye'ye döndürebilir.

O yüzden PKK bitti, zayıfladı, eskisi gibi operasyon yapamıyor iddiaları içi dolu olmayan iddialardan ibarettir. Her zamankinden daha fazla uyanık olmada fayda var. İstihbaratı gözünü dört açması gerekir.

Umut Hakkından Ben de Yararlanmak İstiyorum

40 bin kişinin katili, terör örgütünün elebaşısı ve 25 yıldır cezaevinde cezasını çeken Öcalan'ın umut hakkından yararlandırılması konuşuluyor.
Öcalan’ın umut hakkından yararlanabilmesi için terör örgütüne silahları bırakın çağrısı yapması ve örgütün lağvı şartı var.
Öyle görünüyor ki Öcalan, silahları bırakın çağrısı yapacak.
Örgüt silahları bırakır mı, bırakmaz mı, bunu zaman gösterecek.
Bu atmosferde partilerde bir bahar havası olduğu gözlerden kaçmıyor. Görüşmeyen partiler görüşüyor, sakıncalı görülen parti temsilcileri her bir siyasi partiyi ziyaret ederek bilgilendirme yapıyor.
Yayılan atmosfer Türkiye'nin hiç olmadığı kadar barışa yakın olması. Çomak sokan olmazsa, taraflar yan çizmezse sanki bu sefer olacak havası var gibi.
Bu süreçte Öcalan'ın cezaevinden çıktıktan sonra evlenmeyi düşündüğü bile yazılıp çiziliyor.
Evlenmenin gerçekleşmesi, Öcalan'ın umut hakkından yararlanmasına bağlı.
Hazır bu hava yayılmışken Öcalan'ın yararlanacağı umut hakkından ben de yararlanmak isterim.
Senin neyin var, sen de mi adam öldürdün, ardında kaç cesedin var derseniz.
Maalesef size bu konuda olumlu cevap veremeyeceğim. Çünkü karınca dahil bugüne kadar herhangi bir cesedim yok. Geride cesedin olmaması dürüstlüğümden değil. Beceriksizlik ve korkaklığımdan. Elime silah verseler, al şunu vur deseler, isabet ettiremem. Nitekim askerde 25 metre mesafe atışta üç tane karavanam var. Başka da elime silah almadım.
Lafı uzatıp esas konudan uzaklaşmak istemiyorum. Yineliyorum. Öcalan'la verilecek umut hakkından ben de yararlanmak istiyorum. Tamam, hapis cezam yok. Adli sicilim temiz. Benimki idari ceza. Kademe ilerlemeyi durdurma cezam var. Bu ceza kalkmadığı müddetçe kıdemim yeterli olmasına rağmen başöğretmen olamıyorum. Haliyle mağdurum. Yarın çocuklarıma, babanız ne iş yapardı diye sorduklarında, çocuklarım babamız başöğretmendi diyemeyecek.
Niye ceza aldın denirse, Öcalan gibi 40 bin kişinin katili olmasam da suç dosyamın kabarık olduğunu söyleyebilirim. Müstear isimle siyasi içerikli yazı yazmak, kurum ve kuruluşları eleştirmek, mülki amir hakkında yazı yazmak, kurum ve kuruluşlarda görev yapanların itibarını düşürmek gibi. Kısaca yazdığım yazılardan dolayı bu cezayı aldım.
Hasılı, umut hakkı veya ne hakkı denirse, benim bu cezamın kalkmasını istiyorum.
Herhalde Öcalan’dan esirgemeyen bana da esirgenmez umudunu taşıyorum.
Yok, kaleminden kan damlıyor. 40 bin kişinin katilinden daha tehlikelisin. Bu yüzden sana başta umut hakkı olmak üzere hiçbir hak vermeyeceğiz denirse, buna hiç sözüm olmaz. Zira boynum kıldan incedir.