Ana içeriğe atla

Umut Hakkından Ben de Yararlanmak İstiyorum

40 bin kişinin katili, terör örgütünün elebaşısı ve 25 yıldır cezaevinde cezasını çeken Öcalan'ın umut hakkından yararlandırılması konuşuluyor.
Öcalan’ın umut hakkından yararlanabilmesi için terör örgütüne silahları bırakın çağrısı yapması ve örgütün lağvı şartı var.
Öyle görünüyor ki Öcalan, silahları bırakın çağrısı yapacak.
Örgüt silahları bırakır mı, bırakmaz mı, bunu zaman gösterecek.
Bu atmosferde partilerde bir bahar havası olduğu gözlerden kaçmıyor. Görüşmeyen partiler görüşüyor, sakıncalı görülen parti temsilcileri her bir siyasi partiyi ziyaret ederek bilgilendirme yapıyor.
Yayılan atmosfer Türkiye'nin hiç olmadığı kadar barışa yakın olması. Çomak sokan olmazsa, taraflar yan çizmezse sanki bu sefer olacak havası var gibi.
Bu süreçte Öcalan'ın cezaevinden çıktıktan sonra evlenmeyi düşündüğü bile yazılıp çiziliyor.
Evlenmenin gerçekleşmesi, Öcalan'ın umut hakkından yararlanmasına bağlı.
Hazır bu hava yayılmışken Öcalan'ın yararlanacağı umut hakkından ben de yararlanmak isterim.
Senin neyin var, sen de mi adam öldürdün, ardında kaç cesedin var derseniz.
Maalesef size bu konuda olumlu cevap veremeyeceğim. Çünkü karınca dahil bugüne kadar herhangi bir cesedim yok. Geride cesedin olmaması dürüstlüğümden değil. Beceriksizlik ve korkaklığımdan. Elime silah verseler, al şunu vur deseler, isabet ettiremem. Nitekim askerde 25 metre mesafe atışta üç tane karavanam var. Başka da elime silah almadım.
Lafı uzatıp esas konudan uzaklaşmak istemiyorum. Yineliyorum. Öcalan'la verilecek umut hakkından ben de yararlanmak istiyorum. Tamam, hapis cezam yok. Adli sicilim temiz. Benimki idari ceza. Kademe ilerlemeyi durdurma cezam var. Bu ceza kalkmadığı müddetçe kıdemim yeterli olmasına rağmen başöğretmen olamıyorum. Haliyle mağdurum. Yarın çocuklarıma, babanız ne iş yapardı diye sorduklarında, çocuklarım babamız başöğretmendi diyemeyecek.
Niye ceza aldın denirse, Öcalan gibi 40 bin kişinin katili olmasam da suç dosyamın kabarık olduğunu söyleyebilirim. Müstear isimle siyasi içerikli yazı yazmak, kurum ve kuruluşları eleştirmek, mülki amir hakkında yazı yazmak, kurum ve kuruluşlarda görev yapanların itibarını düşürmek gibi. Kısaca yazdığım yazılardan dolayı bu cezayı aldım.
Hasılı, umut hakkı veya ne hakkı denirse, benim bu cezamın kalkmasını istiyorum.
Herhalde Öcalan’dan esirgemeyen bana da esirgenmez umudunu taşıyorum.
Yok, kaleminden kan damlıyor. 40 bin kişinin katilinden daha tehlikelisin. Bu yüzden sana başta umut hakkı olmak üzere hiçbir hak vermeyeceğiz denirse, buna hiç sözüm olmaz. Zira boynum kıldan incedir.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Sayın hocam size umut hakkını tanımazlar. Hukuk, umut hakkının hangi suçlara ve hangi suçlulara tanılanacağının çerçevesini çizmiştir. Siz ve sizin suçunuz acaba umut hakkından yararlanılacak bir suç kategorisinde midir? Benim bildiğim memurların idari cezaları için umut hakkı değil, sicil affı uygulanır ve siz bu cezanızdan ancak sicil affı ile kurtulabilirsiniz.

    "...Yayılan atmosfer Türkiye'nin hiç olmadığı kadar barışa yakın olması. Çomak sokan olmazsa, taraflar yan çizmezse sanki bu sefer olacak havası var gibi..." Ben bu düşüncenize katılmıyorum, katılmamayış nedenim, barışa çomak sokmak için değil. İmrali canisinin sözünü hiçbir PKK'lı dinlemez, kimse silah bırakmaz. Çünkü örgütü, Türkiye'nin sınır komşusu bulunan Suriye ve Irak gibi topraklarda barındıran, besleyen, eğiten, her türlü lojistik desteği sağlayan ABD gibi bir güç var. Onlar Kürdistan haritasını çizmeden bu işten vaz geçmezler!

    Ha, Türkiye sınırları içinde oy kullanacak Kürt vatandaşların oylarını kafeslemek için, yalandan silah bırakıldı, teröristler teslim oldu, barış geldi, havası yaratılacak ve saltanatın istediği şekilde yazılan anayasa halk oylamasına sunulacak ve "evet" oyunun alınmasından sonra anayasa yürürlüğe girecek ve malum kişi yeniden başkan seçilecek ve bu devranın böyle devam etmesi sağlanmış olacak. Benim cahilliğimle öngördüğüm tablo böyle. İnşAllah böyle değildir, inşAllah ben yanılırım.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sivil affı gerekir. Bunu biliyorum. Ha benimki bir umut ve züğürt tesellisi. Bir de bu ülkede affa uğramak için büyük suç işlemek gerekiyor. Bir de arkan olacak. Hoş ben sivil affı da beklemiyorum. Çünkü adam öldürmedim. Terör suçlusu da değilim. Teşbih yerinde olursa benimki düşünce suçu. Devlet geçmişte her türlü suça genel af çıkarır ama kendisine karşı işlenen suçlara af işletmez. Bu da bir çelişki. Halbuki tersi olması lazım. Barışın geleceğine ben de ihtimal vermiyorum. Önceki yazılarımda da buna değindi. Ancak ABD bırak derse olur, değilse bu terör devam eder. Üstelik daha da güçlü. Yine de bir umut. Ha bu sefer olur mu umudu.

      Sil
    2. Merhabalar Hocam.
      Sicil affı demek istediniz de sehven "sivil affı" mı yazdınız? Umut hakkı konusunda kendiniz için de böyle bir af talep etmenizdeki teşbihi anlıyorum. Umut hakkından bahsederek konuyu sicil affına getirdiğinizi de anlıyorum. İnşAllah memurlar için bir sicil affı gelir de, siz de bu kademe durdurmasından kaybettiğiniz bir kademeyi alır ve bu cezanın önünüzdeki engelleri aşmış olursunuz.
      Evet aynen dediğiniz gibi ABD YPG'den vazgeçerse bu iş olur. Ama vazgeçmezse olmaz! Vazgeçeceğini sanmıyorum. O zaman Türkiye boşta kalır ve İsrail'in ayağına köstek olur. İsrail rahat bir şekilde kıyıma ve istilaya devam edebilmesi için İran ve Türkiye'nin meşgul edilmesi gerekir.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
    3. Sicil affı evet. Yine maalesef sivil affı şeklinde çıkmış. Teşekkür ediyorum. Türkiye'nin ve diğer devletlerin İsrail ve İsrail'e düşmanlığı konusunda samimi olduklarını düşünmüyorum. Oy kotarmak, seçmene mesaj vermek, iç kamuoyunu konsolide etmek ve halkın gazını almak içindir tüm mücadele.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...