5 Temmuz 2023 Çarşamba

Çok Uluslu Bir Ülkeye Doğru

Hangi park, bahçe, cadde, sokak, mahalle, mevki, sosyal gezinti alanı vb. yerlere girersen, yabancılarla karşılaşmak mümkün. Buralarda, kısaca insanın olduğu her yerde Arap, Afgan, Afrikalı vs. 72 milletten insanlar görmek mümkün. Sanayi vb. iş hayatında da hakeza. 

Teşbihimde hata olmasın, cadde, sokak ve parklar yakın zamana kadar görmediğimiz yabancıların işgali altında. Önün, arkan, yanın, oturanlar, gezinenler bunlarla dolu.

Hal ve tavırlarıyla çok rahatlar. Bu ülkeye dışarıdan gelmiş, yabancı biri görüntüleri yok. Sanırsın ki bu ülkede doğup büyümüşler. Nereye gideceklerini, nerede gezeceklerini, ne yaptıklarını ve ne yapacaklarını çok iyi biliyorlar. Park ve bahçelerde oturup kalkıyor, gezintiye çıkıyorlar. Siyahi renkliler hariç diğerlerinin kendi aralarında konuşurken, dillerinden yabancı olduğunu ancak anlayabiliyorsun. Çünkü giyim ve kuşamları, renk ve ten renkleri bize benziyor. Bazı Suriyeli kadınların giyim şeklinden Suriyeli olduklarını kestirebiliyorsun. 

Çarşı, pazar, park, bahçe, hemen her yerde görmeye alıştığımız bu yabancı nüfusu görünce, bu görüntüsüyle çok uluslu millet olduk dense yanlış olmaz. 

Dil sorunları yok, haliyle anlaşma sorunları da. Hepsi rahat bir şekilde Türkçe konuşuyorlar. 

Hepsi de gepegençler. Yanlarında ise irili ufaklı çocukları. Ne kadarı bu ülkede doğdu bilmem ama bu genç yaşlarıyla bu ülkede üreme oranları yüksek. 

Geçmişte Güneydoğuda çalışırken bazı Kürt dostlar, "Biz çok çocuk sahibi olup yakında nüfus yönünden sizi geçeceğiz" derlerdi gülerek. Kürtlerde de nüfus artışı fazla olmasına rağmen nicedir içimizde yaşayan bu yabancıların nüfus hızı Kürtleri sollayıp geçeceğe benziyor. 

Bizimkiler edi ile büdü geze dursunlar. Gençler evlenmesin, kedi-köpek gezdire dursun. Evlenenler de bir-iki çocuk sınırlaması yapa dursun. 

Mevcut yabancılar kalmaya devam etsin, arkası yine ülkemize gelmeye devam etsin, üreme hızları aynı hızla devam etsin. Çok değil, yakın bir zamanda bu ülkede bu ülkenin asli unsuru olanlarla, yabancı sayıları önce eşitlenir, sonra sollayıp geçip giderler. Biz de azınlık durumuna düşeriz gibi geliyor bana.

Yabancı düşmanı değilim. Farklı ırk unsurlarını görmekten de rahatsızlık duyan biri değilim. Gördüğüm yabancıların çoğunun uyumsuz bir görüntüsüne de şahit olmadım. Belli başlı bazı olayları saymazsak, sorun çıkaran tipler de değiller. Yalnız yabancıların bu çokluğu ister istemez herkesin dikkatini çekiyor. Bugün sorun değillerse bile bunun bir de yarını var. İleride böyle böyle nasıl olacak, bu gidişat nerede, nasıl duracak endişesi hakim toplumda. Toplumun sadece bir kesiminde değil; dindarından, seküler olanına varıncaya kadar hemen hemen her görüşten insanımızın çoğunda yabancılara karşı olumsuz bir bakış açısı söz konusu. Bugün kendi hallerinde işinde ve gücünde olan bu yabancıların, yarın organize olup kenetlenerek türlü türlü taleplerde bulunmayacaklarının ve sorun çıkarmayacaklarının bir garantisi yok.

Toplumun bu endişesini dikkate almakta fayda var. Çünkü dün Kürt-Türk, Alevi-Sünni çatışmasından bu toplum büyük bedeller ödedi. Yarın aramıza yeni gelen bu yabancılarla sorun çıkmayacağının garantisini kim verebilir.

Son sözü de yabancılar için söyleyeyim. Ben başka bir ülkede olsam, benim gibi olanların sayısı o ülkede de fazlaca olsun, çok dikkat çekmeyelim diye ortalık yerde çok dolaşmazdım. Ne sakıncası var demeyin. Cadde, sokak, park ve bahçelerin bu derece yabancılarla dolup taşması bir yabancı düşmanlığını ve ırkçılığı tetikleyebilir.

4 Temmuz 2023 Salı

Tüm Mesele Suyu Bulandırmada

Hayret bir şey! 

Hayırdır, hayret olan ne? 

Evin balkonunu izinsiz ve ruhsatsız içe alıp evi genişletmek suç değil mi? 

Suç. 

Suç ise bunun cezası yok mu? 

Var. 

O kadar kişi evin balkonunu içe alıyor. Bunlar her biri izin ve ruhsat alıyor mu? 

Bildiğim kadarıyla çoğu bu işi kaçak yapıyor. 

Cezasını ödüyor mu hepsi? 

Hepsine ceza yazılmıyor ki...

Ama benim bir tanıdığıma bundan dolayı ceza yazılmış. 

Şikayet edilmişse, belediye gelir o kişiye ceza yazar. 

Aynen öyle olmuş. Tanıdığım, sadece ben değil, herkesin balkonu içeride bak demiş. Görevli görüyorum demiş. O zaman onlara da ceza yazmalısın demiş. Yazamam demiş. Niye dediğinde, şikayet olmazsa ceza yazmayız. Size şikayet var. Size yazacağız demiş. Olur mu böyle? Adalet bunun neresinde? Madem orta yerde bir suç var. Herkese aynı ceza verilmeli. Ceza yazılmıyorsa, kimseye yazılmamalı değil mi? 

Dediğin gibi olmalı ama bu ülkede bu işler maalesef böyle işliyor. Kısaca şikayet yoksa, işlediğin suç, suç değildir. Şikayet varsa, işlediğin suç ceza gerektirir. 

*

Senin neyin var.

Benim bir şeyim yok da az önce duyduğum bir cezanın şokundayım.

Hayırdır, ne cezası?

Duyduğum bu olayı anlatmadan önce sana birkaç soru soracağım.

Buyurun.

Devlet memurunun siyaset yapması kanunen suç mu?

Evet, suçtur.

Bu suçu işlerse cezası nedir?

Siyasi partilerin lehine veya aleyhine bilfiil çalışmak fiilinden dolayı 1 ila 3 yıla kadar kademe ilerlemeyi durdurma cezası verilir.

Ama sosyal medyada bir siyasi partinin lehine veya aleyhine paylaşım yapanlar hatta işi trol seviyesine götürenler var, hem de çokça.

Var, biliyorum.

Şimdi bunların hepsi ceza mı alıyorlar? Şayet ceza alıyorlarsa, pek azı hariç çoğu memur siyaset yaptığına göre bu durumda ceza almayan memur yok gibidir.

Tam aksi. Siyasi içerikli paylaşım yaptığı için ceza alan memur neredeyse yok gibidir.

Ama az önce bana disiplin cezası aldığını söyleyen kişi de bir devlet memuru ve ceza almış. Üstelik kendi adıyla değil, müstear isimle yazdığı birkaç yazıdan dolayı kademe ilerlemeyi durdurma cezası almış.

Almıştır. Hiç şaşırmadım.

Bahsettiği yazıları üşenmeyip okudum. Öyle bir partinin yararına veya zararına bilfiil çalışma falan yok. Yazısında sadece siyasi parti isimlerine yer vermiş. Bu yazılarında “siyasi içerik” tespit edilmiş.

İstenirse, tespit edilir. Tespitten kolay ne var. Yeter ki o kişi hakkında karar verilsin. Kalem kırmak kolay. Sübut ise bazı muhakkikler için çocuk oyuncağı.

Alenen siyasi paylaşım ve yazı yazanlar ceza almazken üstü kapalı yazıdan, siyasi içerik çıkarıp ceza vermek hakkaniyete sığar mı?

Sığmaz.

Madem ceza verilecekse, adalet gereği tüm siyasi paylaşım yapanlar ve siyasi yazanlar aynı cezayı alması gerekmiyor mu? Adalet bunu gerektirmiyor mu?

Taktın sen kafayı hakkaniyet ve adalete. Bu işlerde adalet aranmaz.

Ya ne arayacağız? Şimdi bu arkadaşa verilen cezada haksızlık yok mu?

İşin haksızlığında değilim. Zira haksızlık olmaya haksızlık.

O zaman?

Senin bu bahsettiğin kişi de ceza almazdı normal şartlarda.

Sorun ne o zaman?

Sorun, birilerinin suyunu bulandırmada. Belli ki bahsettiğin kişi birilerinin suyunu bulandırmış. Suyunu bulandırınca, şikayet edilmiş. Şikayet edilince de ceza verilmiş. Hele bir de şikayet eden üstten biri ise her şey kitabına uydurulur ve defteri dürülür. Üst daima altı ezer. Üst daima haklıdır, bilhassa haksız olduğu anlarda.

Tüm bu anlattıklarından anladığım, bu ülkede suç işleyebilirsin, balkonu içeri alabilirsin, siyaset de yapabilirsin. Daha başka suç olan şeyler de yapabilirsin. Başına hiçbir şey gelmez. Ta ki şikayet edilinceye kadar. Şikayet yoksa sorun yok. Suyu bulandırmıyorsan, yine sorun yok. O yüzden yazıp çiziyorsa, kimsenin suyunu bulandırmayacak. Bulandırmıyorsa, sonucuna katlanacak. 

Ya Nankör Ya Beceriksiz

Ne kadar insanla çalışmışsam, hepsi ya nankör ya da beceriksiz çıktı. Kime görev verdim ise ya altımı oymaya çalıştı ya da ağzına yüzüne bulaştırdı.

Nankör derken?

Kendini bir şey sanmaya başladı.

Varsın sansın. 

Olur mu öyle şey? Sayemde bir yerler gördü. Ben olmasaydım, onlar bir hiç idi.

Ağzına yüzüne bulaştırdı, beceriksiz derken?

Verdiğim görevleri tam yerine getiremiyorlar. Koltuğu işgalden başka yaptıkları bir iş yok.

Yeteneklisini alsaydınız. Nasılsa tercih sizde. 

Yetenekli diye aldım zaten. Ama yapamadılar.

Bu durumda bu dünyada sizden başka becerikli insan yok anlamı çıkmaz mı?

Vardır belki ama bana denk gelmedi.

Bundan dolayı kendini hiç sorguladın mı?

Ne münasebet. 

Eyvallah da insanız hepimiz ne de olsa. 

İyisi bana denk gelmiyor.

Görev verdiğin kişilere tam yetki ve sorumluluk verdin mi?

Tek yetkili benim. Niçin onlara tam yetki vereyim. Bana karşı da sorumlular. Bundan doğal ne olabilir?

Peki, görev verdiğin kişilerin her işine karışıyor musun? Şunu şöyle, bunu böyle yap diyor musun? Niye böyle yaptın veya yapmadın diye onları haşlıyor musun?

Karışırım elbet. Şöyle yap derim. Yeri gelince haşlarım da. İyi de bunları niye sordun?

Aklıma geldi nedense. Yalnız olur olmaz her şeye karışırsan, en ufak bir hatada kızarsan, en becerikli insan bile bazen ne yapacağını şaşırır. Yanlış yapmayayım diye ne kadar özen gösterirse göstersin, yine hata yapar. Görev verdiğin insana güvenmeyi bileceksin. Olur olmaz her şeyine karışmayacaksın. Bak bakalım o zaman dediğin yanlışlar olacak mı?

Ama ben karışmasam duramam ki...

O zaman kimseye beceriksiz ve nankör deyip durmayacaksın.