Ana içeriğe atla

Ya Nankör Ya Beceriksiz

Ne kadar insanla çalışmışsam, hepsi ya nankör ya da beceriksiz çıktı. Kime görev verdim ise ya altımı oymaya çalıştı ya da ağzına yüzüne bulaştırdı.

Nankör derken?

Kendini bir şey sanmaya başladı.

Varsın sansın. 

Olur mu öyle şey? Sayemde bir yerler gördü. Ben olmasaydım, onlar bir hiç idi.

Ağzına yüzüne bulaştırdı, beceriksiz derken?

Verdiğim görevleri tam yerine getiremiyorlar. Koltuğu işgalden başka yaptıkları bir iş yok.

Yeteneklisini alsaydınız. Nasılsa tercih sizde. 

Yetenekli diye aldım zaten. Ama yapamadılar.

Bu durumda bu dünyada sizden başka becerikli insan yok anlamı çıkmaz mı?

Vardır belki ama bana denk gelmedi.

Bundan dolayı kendini hiç sorguladın mı?

Ne münasebet. 

Eyvallah da insanız hepimiz ne de olsa. 

İyisi bana denk gelmiyor.

Görev verdiğin kişilere tam yetki ve sorumluluk verdin mi?

Tek yetkili benim. Niçin onlara tam yetki vereyim. Bana karşı da sorumlular. Bundan doğal ne olabilir?

Peki, görev verdiğin kişilerin her işine karışıyor musun? Şunu şöyle, bunu böyle yap diyor musun? Niye böyle yaptın veya yapmadın diye onları haşlıyor musun?

Karışırım elbet. Şöyle yap derim. Yeri gelince haşlarım da. İyi de bunları niye sordun?

Aklıma geldi nedense. Yalnız olur olmaz her şeye karışırsan, en ufak bir hatada kızarsan, en becerikli insan bile bazen ne yapacağını şaşırır. Yanlış yapmayayım diye ne kadar özen gösterirse göstersin, yine hata yapar. Görev verdiğin insana güvenmeyi bileceksin. Olur olmaz her şeyine karışmayacaksın. Bak bakalım o zaman dediğin yanlışlar olacak mı?

Ama ben karışmasam duramam ki...

O zaman kimseye beceriksiz ve nankör deyip durmayacaksın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde