Ana içeriğe atla

Bu Kafayı Tanıyalım

"Nerede o açlar? Ekonomi çok kötücüler?”

“Yahu biz ne kadar zenginmişiz de haberimiz yokmuş. Bunların büyük çoğunluğu hani açtı, patates soğan edebiyatı yapıyordu?

“Patates, soğan tarlasında dönen garibanlar. Hey yavrum hey!”

“9 günlük bayram tatilinde otellerin doluluk oranı %% 100. Hani millet açtı? Millet aç değil, millet şükürsüz, millet doyumsuz.”

9 günlük bayram tatili öncesi ve dönüş sonrası, tatile giden ve dönen araç kuyruğunun üzerine bu tür paylaşımlar bugünlerde bazı sosyal medya gediklileri tarafından gırla paylaşılıyor.

Bu tür paylaşım yapmakla amaçları nedir, paylaşım sıkıntısı mı çekiyorlar, bu paylaşımlarla bir şeyleri gizlemek ve kapatmak mı istiyorlar? Çok anlamış değilim. Bu tür paylaşımları gördükçe böylesi tipler neyin kafasını taşıyorlar, nasıl bir haletiruhiye içindeler? İnan anlamış değilim. Üstelik;

Bol enflasyonlu ve hayat pahalılığının zirvesini gördüğümüz, bu zamların nerede duracağının bilinemediği bugünlerde,

Ekonomide sıkıntının olduğunu siyasi irade bile kabul ettiği halde,

Yüksek enflasyondan dolayı yılda bir yapılan asgari ücret tespitinin altı ayda bir yeniden planlamaya başlandığı günümüzde,

Kiralara yıllık yüzde 25'den fazla artış yapılmamasıyla ilgili kanun çıkarılmasına rağmen kira artışındaki önüne geçilemeyen fahiş artışlar,

Dövizin durdurulamayışı ve paramızın yabancı para karşısında iyice değerini kaybetmesi vs.

Durumları ortada iken böyle paylaşım yapılması ilginç ve garip. Çünkü verdiğim örnekler, ekonomide hiçbir şeyin iyiye gitmediğini gösteriyor. Tüm bu gerçekler fazlasıyla ortada iken bazı sosyal medya gediklilerinin, bu meseleye değineceği, değinmese bile mevcut durumu görüp sessiz kalacağı yerde ve bu zor günlerin geride kalmasını temenni edeceği yerde, ortalık güllük gülistanlık gibi paylaşım yapmalarının hiç mantıklı bir izahı yok.

Bu ülkede ekonomik kriz olsa da olmasa da uzun tatillerde insanımızın sahile aktığı, tatile gidiş ve dönüşlerde yolların yoğun araç trafiğine maruz kaldığı bir gerçek.

Buna kalırsa, marketlere giderseniz, marketler alışveriş yapanlarla dolu.

Hastanelere giderseniz, içerisi ve koridorlar hasta yoğunluğuyla karşı karşıya.

Tüm bunlardan, araç yoğunluğuna ve otellerin doluluk oranlarına bakarak herkes tatilde anlamı çıkarmak, herkes marketlerden dopdolu alışveriş yapıyor demek, toplumun tamamını hasta kabul etmek yanlıştır. Çünkü bu millet 85 milyondur. Pahalı da olsa market alışverişi zorunlu. Zengin fakir herkes alışverişini yapacak. Bunu bir tarafa bırakıp kıyas yapılacaksa tatile gidenlerin ve hasta olanların oranına bakmak lazım. Kalabalığı görüp herkesi tatilde, herkesi hasta görmek yanıltıcıdır. Çünkü ne herkes tatildedir ne de hastadır.

Bir diğer husus, her tatile giden parası olduğu için giden, aynı şekilde her tatile gitmeyen parası olmadığı için tatile gitmeyen anlamına gelmez. Gitmek isteyen borç harç gider, gitmek istemeyen gitmez. Ki günümüzde kredi kartı ile taksitlendirme olduğu müddetçe belirli bir geliri olan kişilerin tatile gitmesinden kolay ne var. Kimi tatile gitmeden yerini ayırtıp indirimden yararlanarak ödemeye başlıyor kimi de tatil sonrası ödemeye.

Üstelik hayat pahalılığına rağmen orta yerde bir resesyon yok. Zengin ile fakirin sosyal adalet dengesi iyice açılmış olsa da en fakirinden en zenginine bu millette az veya çok para var. Sorun paranın alım gücü. Paranın alım gücü artmadan bu hayat pahalılığı artarak devam edecektir.

Dua edelim, yönetilemez ve çevrilemez bu ekonomik tablo daha uzun sürmesin. Bir şekil para ayırıp tatile giden zenginin tatilde harcadığı para da ağzımızı yormasın. Ki tatil günümüzde lüks olmaktan çıktı. Tıpkı araba gibi haceti asliyedendir. Bırakın yapan yapsın. Bu tatil yapanları da ön plana çıkararak bir şeylerin üzerini örtmeye çalışmayalım. Zaten örtülen hiçbir şey gizli kalmıyor. Zira her şey ayan beyan ortada. Bunu sağır sultan bile biliyor. Ayrıca bu ülkenin tüm insanı tatil yapan insanlardan ibaret değil. Bu ülkenin kahir ekseriyeti asgari ücretle maaş alıyor. Geçimini ona göre sağlıyor. Unutmayın ki bugünkü asgari ücretle sadece kirada oturabiliyorsun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde