21 Mart 2020 Cumartesi

Sizi Makarnacılar Sizi!

Bakın hele! Şu makarnaları hanginiz stok ettiyse -gözüm yok, varsın sizin olsun- bir paketini bana versin. Oğlan dayattı makarna da makarna diye.

Gittim markete. Yok, olmuş makarnalar. İnsan bir pakette mi bırakmaz. Hasılı bir paket makarnam bile yok.

Şimdi ne diyeceğim oğlana? Hayatımda bir makarna istedim, onu bile almadın. Ben sana zamanında makarna alalım demedim mi, ha bir söz dinleseydin, derse ben ne diyeceğim? Benim durumum küçüklerin, "Dışarı çıkma, evde kal" sözüne uymayan büyüklere benzedi. Devir değişti. Eskiden büyüklerin sözünü küçükler dinlemezdi. Şimdi küçüklerin sözünü büyükler dinlemez oldu.

Neyse bana "Evde kal" dendi, kaldım. Ben evde kalırken birileri malı yani makarnayı götürmüş. Alacağınız olsun. Bu aşamadan sonra çocuğunun bir isteğini bile yerine getirememiş bir baba olarak evde bir başıma, bağrıma taş bastırıp oturacağım.

Eee, evde can sıkıntısından makarna pişirip pişirip yiyor musunuz artık... Sizi makarnacılar sizi! Nasıl tadı güzel mi bari... Afiyet olsun!

Bu arada makarna bulmak niyetiyle bir güzel giyindim. Virüsten korunmak için uzmanların uyarısına uyarak maskeyi taktım. Düştüm yola. Gözlük buharlandı durdu. Buharlanınca haliyle önümü göremedim. Gözlüğü çıkardım. Yine önümü göremedim. Öyle maske tak demek kolay. Gözlüklü iseniz maske takın da göreyim. Sahi niçin gözlüklüler için gözlüğün camını buharlatmayan maske üretmezler ki…

Ayrıca maskeli durmak da zormuş. Nefes almakta zorlanıyorsun. Zorlandığıma değseydi bari. Bir makarna bile bulamadım.

Bu arada markette benden başka maskeli yoktu. Beni görenler, biz ölelim de bu bey amca(dayı diyen de çıkar, enişte diyen de eksik olmaz) dünyaya kazık çaksın demiş olmalı.

Not: 1. Yazıda, makarna makarna diye tutturan çocuk, 18'ine girmiş biridir.
2. Makarna vardır da sen görememişsin, zira gözün görmüyor diyeniniz olursa ödeme yaparken kasiyere sordum. Kalmadı dedi.
3.Bu arada çocuk, makarna yoksa ders çalışmak da yok deyip YKS'ye girmez ya da girer, başarılı olamazsa sorumluluk makarna stokçularındadır. Vebali boynunuza! (ya da Konyalı deyimiyle bobal boynuna!)
4. Kandil mesajı gönderenler, mesajın yanında birer paket de makarna gönderseler epey bir öğün savar, çocuğun da gönlünü böylece almış olurdum.

20 Mart 2020 Cuma

Bir Fırsatçılık da Ben Yaptım

Malum dışarıya çıkamıyoruz. Neredeyse esnafın dışında birçoğumuz evlerimize kapandık. Kendi adıma ekmek ve birkaç zaruri ihtiyaç dışında alışverişe gitmiyorum. Hiç olmadığı kadar toplumdan kendimi izole ettim. Aldığım her nefese şükrediyorum. Sıkılıyor muyum? Hayır. Kendimce bir meşgale buluyorum evde. Ev işlerinde hane halkına elimden geldiği kadar yardım ediyorum.

Zaruri ihtiyaçlarımı öteliyorum. Dişimde sorun var, tedavi için dişçiye gitmem lazım. Gidemiyorum. İyi-kötü yiyip içiyorum şimdilik. Buna da şükür. İnşallah ortam düzelinceye kadar daha fazla sıkıntı vermez. 

Bu arada saçım da büyüdü. Kesilmesi lazım. Berbere gitmeye cesaret edemedim. Ne yapayım, ne edeyim derken bıyıkları kesmek ve düzeltmek için aldığım şarjlı tıraş makinesi aklıma geldi. Olur mu olur, niye olmasın. Verdim hane halkının eline makineyi, oturdum berber koltuğu gibi sehpanın üzerine. Saç olarak kafamda ne varsa alın dedim. Zaten saçlarımı kesmem için özel bir isteğim yoktu. Hani küçük çocukların saçını berberler tıraş ederler(kırkarlar) ya, işte benim istediğim de öyle bir şey. Siz buna geçmişe yani çocukluğa özlem de diyebilirsiniz. Uzun bir aradan sonra saç tıraşım bitti. Bu tıraşımda macera, heyecan, acemilik, ne ararsanız vardı. Ne de olsa acemi berberin önündeydim. Tıraşımı uzatan, şarzın sık sık bitmesiydi. Zamanında tam doldurmazsam olacağı buydu. 

Zor ve meşakkatli ve uzun bir beklemenin ardından nihayet son rütuşlar yapıldı ve saç tıraşım bitti. Başımın üzerinde bir baş daha varmış meğer. Kafam küçülüverdi. Buna da şükür. 

Saçı büyüsün de gelsin, biraz da biz nasiplenelim diyen berberim kusura bakmasın. Elinin ekmeğini alarak fırsatçılık yapmış oldum. Bu defalık böyle olsun. Malum olağanüstü bir durumdan geçiyoruz.

Bu arada berbere gitmeyip saç tıraşımı evde amatör berberler eliyle halledince berbere vereceğim berber parası da cebimde kaldı. Kısa günün kârı. Beni memnun eden de işin bu yanı. 

Bir dahaki saçlarım büyüyünce kadar Allah kerim. Bu olağanüstü hal devam ederse saç tıraş ihtiyacımı aynı yol ve yöntemle halletmek istiyorum, şayet amatör berberim yan çizmez ise... Şu an tek derdim diş sorunu. Acaba malum berberlerim buna da bir çözüm yolu bulabilirler mi?


Uzak Dur Benden! **

Bu dönemde sizinle çarşı-pazarda karşılaşır ve konuşmak durumunda kalırsam, bana elini uzatma. Kafanı salla geç git. Beni merak etme, görüyorsun yaşıyorum hala. Yanımda durarak ağzını ayırma. Hele kucaklaşmaya kalkma. Tüm bunları şayet ben yapmaya kalkarsam elimi geri çevir, varsın havada kalsın elim. Bugünlerde aramızdaki mesafeyi koruyalım, en az bir metre. Sonra bu samimiyet nereden böyle... Ölmez de sağ kalırsak senin bu tokalaşma ve sarılma özlemini bir ara yani bu çağımızın vebası giderse döner döner tokalaşır, hatta sarılır, fazlasıyla telafisini yaparız seninle.

Tamam, sana göre sende koronavirüs yok. Sapasağlamsın maşallah! Allah sana uzun ömür versin. Ama nereden biliyorsun sağlam olduğunu, doktor musun sen? Yoksa test yaptırdın da durumun negatif mi çıktı? Biliyorum ne doktorsun ne de test yaptırdın. Hoş, doktor bile test yaptırmadan kendisinde virüs olduğunu bilemeyebilir. Diyelim ki test yaptırdın, durumun negatif çıktı. O negatifin pozitife dönmeyeceğine dair vücudunla veya virüsle bir anlaşman mı var?

Diyelim ki kendinden eminsin, virüs taşımıyorsun. Her yönüyle sütten çıkmış ak kaşıksın. Ya benimle temas ettiğin gibi bir başkasıyla temas etmediğin ve ondan virüs kapmadığın ne belli ya da ben virüs taşıyorsam, olur olmaz yerlere girip çıkıp birileriyle temas etmişsem veya temas ettiğim kişilerden birinde bu virüs varsa... Gördüğün gibi bende tıpkı senin gibi potansiyel bir virüs taşıyıcısı olabilirim. O yüzden ne kendine çok güven ne de bana. Bugünlerde yoğurdu üfleyerek ye. Olağanüstü bir durumdan geçtiğimiz bugünlerde gülerek "Aslında tokalaşmamak lazım" deyip elini sakın uzatma. İfrit oluyorum bu duruma. Aymazlıktır bu. Cahil cesaretidir aynı zamanda.

Benden ayrıldıktan sonra durum ciddi galiba deyip git evine kapan. Zorunlu olmadıkça dışarıya çıkma. Sakın ola ki soluğu marketlerde alıp ne bulursan almaya kalkma. Evine stok yapma. Alışverişini sair zamanlarda yaptığın gibi yap. Normalinden fazla alışveriş yaparak arz talep dengesini bozma. Evet, olağanüstü bir durumdan geçiyoruz. Ama ne kıtlık var ne de savaş ortamındayız. Çünkü yapacağın normalinden fazla satış ister istemez fiyatları uçuruyor. Sonra da fırsatçılık bu yaptıkları deyip esnafa kızma. Esnafı bu hale getiren maalesef sensin. Merak etme, acından ölmezsin. Yiyecek hiçbir şeyin kalmazsa bu millet seni aç bırakmaz. Elindekini seninle paylaşır. Sonra evine her şeyi depolayıp ben aradığımı bulamayınca sen huzur bulacak mısın? Unutma ki “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”

Bugünlerde alışverişi azaltıp evdeki olanla yetinmeyi dene. Tereklerdeki makarna paketlerine saldırma. Bu ara ne çabuk makarna sever oldun sonra. Makarnanın ne faydası var ayrıca. Makarna demek ekmek demektir, hamur demektir. Makarna yiyeceğine ekmek ye. Bil ki midene oturup hazım sorunu yaşatmaktan başka bir işe yaramaz o makarna. Ayrıca hastalığı tedavi edecek kadar şifası yoktur. Makarnanın sair yiyeceklere göre bir şifası olsaydı adları makarnacıya çıkan İtalyanlara şifa olurdu. İtalya kırılıyor koronavirüsten. Ölü sayıları virüsün çıktığı Çin’i geçti.

Hasılı eldeki olanla yetin biraz. Açgözlülük yapma. Nefsini terbiye etmeyi dene. Virüsle ilgili tedbirini al, ötesini merak etme şimdilik.

**24/03/2020 tarihinde Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.