Ana içeriğe atla

Bir Fırsatçılık da Ben Yaptım

Malum dışarıya çıkamıyoruz. Neredeyse esnafın dışında birçoğumuz evlerimize kapandık. Kendi adıma ekmek ve birkaç zaruri ihtiyaç dışında alışverişe gitmiyorum. Hiç olmadığı kadar toplumdan kendimi izole ettim. Aldığım her nefese şükrediyorum. Sıkılıyor muyum? Hayır. Kendimce bir meşgale buluyorum evde. Ev işlerinde hane halkına elimden geldiği kadar yardım ediyorum.

Zaruri ihtiyaçlarımı öteliyorum. Dişimde sorun var, tedavi için dişçiye gitmem lazım. Gidemiyorum. İyi-kötü yiyip içiyorum şimdilik. Buna da şükür. İnşallah ortam düzelinceye kadar daha fazla sıkıntı vermez. 

Bu arada saçım da büyüdü. Kesilmesi lazım. Berbere gitmeye cesaret edemedim. Ne yapayım, ne edeyim derken bıyıkları kesmek ve düzeltmek için aldığım şarjlı tıraş makinesi aklıma geldi. Olur mu olur, niye olmasın. Verdim hane halkının eline makineyi, oturdum berber koltuğu gibi sehpanın üzerine. Saç olarak kafamda ne varsa alın dedim. Zaten saçlarımı kesmem için özel bir isteğim yoktu. Hani küçük çocukların saçını berberler tıraş ederler(kırkarlar) ya, işte benim istediğim de öyle bir şey. Siz buna geçmişe yani çocukluğa özlem de diyebilirsiniz. Uzun bir aradan sonra saç tıraşım bitti. Bu tıraşımda macera, heyecan, acemilik, ne ararsanız vardı. Ne de olsa acemi berberin önündeydim. Tıraşımı uzatan, şarzın sık sık bitmesiydi. Zamanında tam doldurmazsam olacağı buydu. 

Zor ve meşakkatli ve uzun bir beklemenin ardından nihayet son rütuşlar yapıldı ve saç tıraşım bitti. Başımın üzerinde bir baş daha varmış meğer. Kafam küçülüverdi. Buna da şükür. 

Saçı büyüsün de gelsin, biraz da biz nasiplenelim diyen berberim kusura bakmasın. Elinin ekmeğini alarak fırsatçılık yapmış oldum. Bu defalık böyle olsun. Malum olağanüstü bir durumdan geçiyoruz.

Bu arada berbere gitmeyip saç tıraşımı evde amatör berberler eliyle halledince berbere vereceğim berber parası da cebimde kaldı. Kısa günün kârı. Beni memnun eden de işin bu yanı. 

Bir dahaki saçlarım büyüyünce kadar Allah kerim. Bu olağanüstü hal devam ederse saç tıraş ihtiyacımı aynı yol ve yöntemle halletmek istiyorum, şayet amatör berberim yan çizmez ise... Şu an tek derdim diş sorunu. Acaba malum berberlerim buna da bir çözüm yolu bulabilirler mi?


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde