Ana içeriğe atla

Sizi Makarnacılar Sizi!

Bakın hele! Şu makarnaları hanginiz stok ettiyse -gözüm yok, varsın sizin olsun- bir paketini bana versin. Oğlan dayattı makarna da makarna diye.

Gittim markete. Yok, olmuş makarnalar. İnsan bir pakette mi bırakmaz. Hasılı bir paket makarnam bile yok.

Şimdi ne diyeceğim oğlana? Hayatımda bir makarna istedim, onu bile almadın. Ben sana zamanında makarna alalım demedim mi, ha bir söz dinleseydin, derse ben ne diyeceğim? Benim durumum küçüklerin, "Dışarı çıkma, evde kal" sözüne uymayan büyüklere benzedi. Devir değişti. Eskiden büyüklerin sözünü küçükler dinlemezdi. Şimdi küçüklerin sözünü büyükler dinlemez oldu.

Neyse bana "Evde kal" dendi, kaldım. Ben evde kalırken birileri malı yani makarnayı götürmüş. Alacağınız olsun. Bu aşamadan sonra çocuğunun bir isteğini bile yerine getirememiş bir baba olarak evde bir başıma, bağrıma taş bastırıp oturacağım.

Eee, evde can sıkıntısından makarna pişirip pişirip yiyor musunuz artık... Sizi makarnacılar sizi! Nasıl tadı güzel mi bari... Afiyet olsun!

Bu arada makarna bulmak niyetiyle bir güzel giyindim. Virüsten korunmak için uzmanların uyarısına uyarak maskeyi taktım. Düştüm yola. Gözlük buharlandı durdu. Buharlanınca haliyle önümü göremedim. Gözlüğü çıkardım. Yine önümü göremedim. Öyle maske tak demek kolay. Gözlüklü iseniz maske takın da göreyim. Sahi niçin gözlüklüler için gözlüğün camını buharlatmayan maske üretmezler ki…

Ayrıca maskeli durmak da zormuş. Nefes almakta zorlanıyorsun. Zorlandığıma değseydi bari. Bir makarna bile bulamadım.

Bu arada markette benden başka maskeli yoktu. Beni görenler, biz ölelim de bu bey amca(dayı diyen de çıkar, enişte diyen de eksik olmaz) dünyaya kazık çaksın demiş olmalı.

Not: 1. Yazıda, makarna makarna diye tutturan çocuk, 18'ine girmiş biridir.
2. Makarna vardır da sen görememişsin, zira gözün görmüyor diyeniniz olursa ödeme yaparken kasiyere sordum. Kalmadı dedi.
3.Bu arada çocuk, makarna yoksa ders çalışmak da yok deyip YKS'ye girmez ya da girer, başarılı olamazsa sorumluluk makarna stokçularındadır. Vebali boynunuza! (ya da Konyalı deyimiyle bobal boynuna!)
4. Kandil mesajı gönderenler, mesajın yanında birer paket de makarna gönderseler epey bir öğün savar, çocuğun da gönlünü böylece almış olurdum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde