20 Nisan 2019 Cumartesi

Enkaz Edebiyatı Yapan Kaybeder

31 Mart seçimleriyle bazı büyükşehir belediyeleri nice sonra el değiştirdi. Yeni ve yeniden seçilen başkanların mazbataları kendilerine verildi. Bazı belediye başkanları sessiz sedasız görevine başlayıp yeni yerine ısınmaya çalışırken bazıları eski defterleri karıştırmak suretiyle belediye başkanlığı yapmaya hazırlanıyor. Her başkanın yoğurt yiyişi farklıdır elbet. İcraatı, konuşması farklı olabilir. 

Başkanlar şunu unutmasınlar ki aldıkları görev ilanihaye kendilerine sunulmuş birer görev değildir. Beş yıllığına verilmiş emanet makamlardır. Çalışır,  varlık gösterirlerse halk tekrar teveccüh gösterir, yeniden seçer. Çalışmayıp kavga yolunu seçerse bu halk didişmeyi sevmez. Bugünkü verdiği görevi almasını da bilir.

Göreve gelen başkan bir taraftan birikmiş sorunları çözmeye çalışırken diğer taraftan belediyenin işleyişinde aksayan yönler varsa onları giderecek. Gelir gider tablosuna bakacak. Kendine göre kısa, orta ve uzun vadeli plan yapacak. Belli kilit noktalara güvendiği insanları atayacak, personel arasında görev taksimi yapacak. Belediyenin daha önce çalıştığı işletmelere göz atacak. Belediye harcamalarında gereksiz gördüğü harcamalar varsa kesecek veya kısıntıya gidecek. Alımlarda gözle görülür bir fahişlik ve yolsuzluk tespit ederse ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunacak. Personel arasında barış ortamını sağlayacak. Mağduriyetlere yok açmayacak. Çalışanlar arasında uyumu sağlayacak iyi bir yönetim sergileyecek vs. Kısaca belediye başkanı şehri yönetmek için gereken ne ise onu yapacak.

Belediye başkanı belediye başkanlığının ötesinde enkaz edebiyatı yapar; kasa boş, yolsuzluk diz boyu. Borç zibil gibi der. Belediye talan edilmiş, birilerine peşkeş çekilmiş gibi laflar eder, bunu gördüğü her mikrofona söyler, eski yönetimin ipliğini pazara çıkarmak için her yazıyı, her ihaleyi didik didik eder, eskiye sünger çekmeyip kavga etmeyi seçerse kaybeder. Kendisi kaybettiği gibi partisine de zarar verir. Bundan da şehir kaybeder.

Eskiye sünger çeksin derken geçmişte yapılan hiçbir şeyi görmesin demek istemiyorum. Elbet bakacak edecek. Belki de suç duyurusunda bulunma yoluna gidecek, sorumlular hala belediyede ise disiplin mekanizmasını işletecek, gerekirse zimmet çıkaracak. Tüm bunlardan kendisi aynı hataya düşmemek için çaba sarf edecek. Ama öküzün altında buzağı arar, ortalığı velveleye verir, geçmişin kirli çamaşırlarını ortaya dökmek için kılı kırk yarar ise unutmasın ki bunlardan bir şey çıkmaz. Çünkü çalan çırpan, yolsuzluk yapan varsa bilsin ki minareyi çalan kılıfını hazırlamıştır. Buralardan kendisini yormanın, medyatik olmanın ve zaman kaybetmenin dışında bir şey çıkmaz. Bunlarla zaman kaybedeceğine kubbede hoş bir seda bırakacak kalıcı hizmetlere vakit ayırırsa hem kendine hem partisine hem de şehrine en iyi hizmeti yapmış olur. Beş yıl dediği uzun bir zaman değil. Bir bakmışsın göz açıp kapayıncaya kadar bitivermiştir.

Son bir şey daha söyleyeyim. Çalışmak isteyen belediye başkanını belediye meclisinde engellemeye çalışan partiler de kaybeder.

Hangi İçki Daha İyi?


İçkiden anlayan birine iki içki şişesi getirirler. "Üstadım! Hangisi daha iyi? Tadıp söyleyebilir misin" derler. Adam ilk şişeden bir yudum alır almaz yüzünü buruşturur ve tadına bakmadığı diğer şişeyi "Bu, daha iyi" diye gösterir. Oradakiler şaşırır: "Efendim! Daha bu şişeden tatmadınız. Bir şeyden tatmadan onun nasıl daha iyi olduğu hakkında karar verebiliyorsun" deyince adam: "Evet bakmadım ama şunu bilin ki hiçbir şey bu içtiğimden daha kötü olamaz" cevabını verir.

Şimdi kıssadan hisseye gelelim. Malumunuz Özallı ANAP'ın hayat pahalılığı ve yolsuzluk söylentilerinden yaka silken halk, 1989 mahalli seçimlerinde SHP(şimdinin CHP’i) rüzgarı estirdi. “Yalana, Dalan’a ve talana son” sloganıyla seçim propagandası yürüten SHP, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok ilin belediye başkanlıklarını kazandı. ANAP iktidarının yıpranmışlığından İstanbul da payını aldı ve ANAP’lı belediye başkanı Bedrettin Dalan’ın Haliç’i mavi gözleri gibi masmavi yapması işe yaramamıştı. SHP’li Nurettin Sözen  de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti. Teşbihte hata olmasın halk içtiği içkiyi(Dalan’ı) değiştirme ihtiyacı hissetmiş, daha önce tatmadığı bir içkiyi(Sözen’i) başkan seçmişti.

Sözen’le birlikte İstanbul halkı, içtiği içkiden hoşnut kalmadı. Çünkü berbat mı berbattı. Tarihte Türkiye’de belki dünyada ilk olmak üzere 1993 yılında Ümraniye çöplüğünde patlama meydana geldi. Bu patlamada 39 insanımız can verdi. Sayın Sözen dönemi alınmayan çöp yığınları ve su kesintileri ile tarihe geçti. İstanbul sokaklarında damacana ile su alma dönemi başlamıştı. Ardından patlayan İSKİ yolsuzluk skandalı CHP’ye pahalıya patladı. ANAP’tan devraldığı belediyeleri 1994 yılında RP’ine kaptırdı.  

RP denilen parti, iktidar yüzü görmemiş bir parti idi. O zamana kadar yüzde 10 barajını bile aşamamış; yerelde Konya, Maraş, Urfa, Sivas ve Van gibi illeri yöneten bir partiydi. 1991 yılı genel seçimlerinde MÇP(MHP), IDP(MP) ile ittifak yaparak yüzde 15 oranında bir oy alarak 80 sonrası ilk defa parlamentoya girebilmişti.

1994 mahalli seçimlerine RP’nin büyükşehir belediyesi başkan adayı olarak giren Recep Tayyip Erdoğan, ANAP’tan İlhan Kesici, SHP’den Zülfü Livaneli, DYP’den Bedrettin Dalan, CHP’den Ertuğrul Günay, MHP’den Ahmet Vefik Alp gibi ağır toplarla yarıştı. İstanbul halkı hiç şans verilmeyen, çoğunun tepeden baktığı Recep Tayyip Erdoğan’ı belediye başkanı olarak seçti. Yani halk tattığı içkiyi, daha önce tatmadığı içkiyle bir defa daha değiştirmişti. İstanbul, değişimin öncüsü olduğu için bu değişimden Ankara ve diğer birçok il nasibini aldı. Çoğu il, daha önce içtiği içkiyi değiştirdi. RP, 1994 mahalli idareler seçimlerini bayram olarak ilan etti.

İstanbul Belediye başkanı olan Erdoğan, başta çöp olmak üzere İstanbul’un su sorununu çözdü. Su kesintileri tarih oldu. Hava kirliliğine çözüm bulundu. Bir muhalefet partisinin büyükşehir belediye başkanı olmasına rağmen İstanbul’un belli başlı sorunlarını çözmesi partisinin yüz akı oldu. Partisinin 1996 yılında koalisyonun büyük ortağı olmasında katkısı yadsınamaz.

İstanbul’da gösterilen bu başarının ardından halk, tattığı içkinin tadını almış olmalı ki başta İstanbul ve diğer birçok şehri 25 yıldır (RP-FP ve AK Parti olmak üzere) aynı zihniyete emanet etti. Dile kolay beş dönem aynı zihniyet yönetti.

Yerelde gösterilen belediyeciliği 2002’den itibaren halk iktidara taşıdı. Hala bu zihniyet tarafından ülke yönetilmektedir. Farkındaysanız halk denediği içkiyi bir daha bir daha…içmeye devam etmiştir.

31 Mart 2019 mahalli seçimlerine gelince halk, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere bazı büyükşehirleri 25 yıl öncesi tattığı bir zihniyete geri vermiştir. CHP zihniyetine “25 yıl öncesi yaptıklarından dolayı cezanı kaldırıyorum. Umarım kendini değiştirmişsindir” demiştir. CHP aldığı yerelde iyi çalışır, kendini ispatlar, geçmişin kötü izlerini silerse halk onu iktidara bile taşıyabilir. Çünkü yerel, siyasi partilerin iktidar olmadan önce denendiği yerdir.

Gördüğünüz gibi halkımız siyaseti ve belediyeciliği futbol takımı tutar gibi yapmıyor. Hiçbir partiye ve zihniyete karşı önyargısı yok. Başarılı olsa da başarısız olsa da bu benim partim demiyor. Çalışmayıp yatanı cezalandırıyor, çalışanı bıkıp usanmadan bir daha bir daha getiriyor. Umarım belediyeleri kaybedenler mazeretlerin arkasına sığınmayı bırakıp  halkta bağımlılık yapan belediyeleri(bağımlılık yapan içkiyi) niçin kaybettiklerini bir güzel sorgularlar.

Kardeşim! İyisin, hoşsun da belediyeciliği anlatmak için denenmiş veya denenmemiş içkiden başka verecek örnek bulamadın mı dediniz. Haklısınız. Bilgi dağarcığım bu kadar maalesef. Bu arada hayatta hiç içkiyi ağzıma almadım. Tatmayı da düşünmüyorum. Bugüne kadar nasıl bir şey diye hiç merak da etmedim. Tüm iştahımı öbür dünyada -cennet yüzü görürsem- içeceğim şaraba sakladım.


Zirveden Dibe

*Vizyon
*Misyon
*Azim
*Ekip ve ekip ruhu
*Samimiyet ve göründüğün gibi olma
*İbadet aşkıyla çalışma
*Herkesi kucaklama ve olduğu gibi kabul etme
*Tutumlu olma
*Kim kendini ne şekilde tanımlıyorsa aksi ortaya çıkmadığı müddetçe kişi veya grupları öyle kabul etme 
*Az konuşma ve çok icraat
*Plan, program, hedef
*Kendini sürekli yenileme ve geliştirme 
*Başkasının derdiyle dertlenme
*Halkı okuma vs zirveye çıkarır ve zirvede tutar.
                                         ***
*Kibir, gurur ve büyüklenme
*Küçümseme ve basite alma
*Hakaret etme, ötekileştirme ve kutuplaştırma 
*Ekibini küstürme, kırma, incitme vs yollarla kaybetme ve ekip ruhuna önem vermeme
*Kişi veya kurumları resmi adlarından ziyade hakaret içeren isimlerle anma 
*Kendini tekrarlamaya başlama 
*Eleştiri ve tenkide açık olmama 
*Önüne gelene kızma ve ayar verme
*Sağlıklı düşünememe 
*Çok konuşma
*Hata kabul etmeme
*Çevreye korku salma
*Kimseye güvenmeme, kimseyi beğenmeme
*Savurganlık 
*Dostları azaltıp düşmanı çoğaltma
*Kendi üzerinden düşmanlarını birleştirme,
*Sık sık çelişmeye başlaması, çeliştiğini de kabul etmemesi 
*Vatandaşın cebine dokunmaya başlanması
*Şımarma
*Alternatifinin olmaması 
*Bahane ve mazeretlerin arkasına sığınma
*Suçu başkasına atma, her suçu dış saldırıya bağlama 
*Ehliyet ve liyakatin yerini sadakatin alması gibi durumlar da zirveden indirir. Bu zirveden iniş birden olmaz. Önce duraklar, sonra gerileme başlar, ardından ya yok olur gider ya da umuma hitap etmeyip marjinalleşir.

Zirveden iniş durdurulamaz mı? Durdurulur elbet. Bunun için;
*Yüzleşme, öz eleştiri, itiraf ve özür
*Eskiyen ve hata yapan yüzleri değiştirme, vitrini değiştirme
*Hataların kamuoyuyla paylaşılması 
*Kendini yenileme
*Küskünlere zeytin dalı uzatma
*Yeniden güven telkin etme
*Hatadan dönme gibi yollar zirveye yeniden tutunmaya yardımcı olabilir.