Ana içeriğe atla

Zirveden Dibe

*Vizyon
*Misyon
*Azim
*Ekip ve ekip ruhu
*Samimiyet ve göründüğün gibi olma
*İbadet aşkıyla çalışma
*Herkesi kucaklama ve olduğu gibi kabul etme
*Tutumlu olma
*Kim kendini ne şekilde tanımlıyorsa aksi ortaya çıkmadığı müddetçe kişi veya grupları öyle kabul etme 
*Az konuşma ve çok icraat
*Plan, program, hedef
*Kendini sürekli yenileme ve geliştirme 
*Başkasının derdiyle dertlenme
*Halkı okuma vs zirveye çıkarır ve zirvede tutar.
                                         ***
*Kibir, gurur ve büyüklenme
*Küçümseme ve basite alma
*Hakaret etme, ötekileştirme ve kutuplaştırma 
*Ekibini küstürme, kırma, incitme vs yollarla kaybetme ve ekip ruhuna önem vermeme
*Kişi veya kurumları resmi adlarından ziyade hakaret içeren isimlerle anma 
*Kendini tekrarlamaya başlama 
*Eleştiri ve tenkide açık olmama 
*Önüne gelene kızma ve ayar verme
*Sağlıklı düşünememe 
*Çok konuşma
*Hata kabul etmeme
*Çevreye korku salma
*Kimseye güvenmeme, kimseyi beğenmeme
*Savurganlık 
*Dostları azaltıp düşmanı çoğaltma
*Kendi üzerinden düşmanlarını birleştirme,
*Sık sık çelişmeye başlaması, çeliştiğini de kabul etmemesi 
*Vatandaşın cebine dokunmaya başlanması
*Şımarma
*Alternatifinin olmaması 
*Bahane ve mazeretlerin arkasına sığınma
*Suçu başkasına atma, her suçu dış saldırıya bağlama 
*Ehliyet ve liyakatin yerini sadakatin alması gibi durumlar da zirveden indirir. Bu zirveden iniş birden olmaz. Önce duraklar, sonra gerileme başlar, ardından ya yok olur gider ya da umuma hitap etmeyip marjinalleşir.

Zirveden iniş durdurulamaz mı? Durdurulur elbet. Bunun için;
*Yüzleşme, öz eleştiri, itiraf ve özür
*Eskiyen ve hata yapan yüzleri değiştirme, vitrini değiştirme
*Hataların kamuoyuyla paylaşılması 
*Kendini yenileme
*Küskünlere zeytin dalı uzatma
*Yeniden güven telkin etme
*Hatadan dönme gibi yollar zirveye yeniden tutunmaya yardımcı olabilir.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde