5 Eylül 2017 Salı

DKAB Öğretmenlerinden Ne İsteniyor?

Malumunuz haziranın son iki haftası ile eylül ayının ilk iki haftası öğretmenlerin mesleki çalışma dönemleridir. Tüm öğretmenler 09.00-13.00 arasında okullarında yapılan seminer çalışmasına katılırlar. Yapılan bu çalışmalar ne kadar verimli ya da değil tartışmasına girmeyeceğim. Değineceğim husus başka.

Son birkaç yıldır yapılan mesleki çalışmalarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, İHO ve İHL öğretmenleri için ayrı okullar planlanmakta. Eğitim bölgesindeki tüm DKAB öğretmenleri belirlenen okula getirilmektedir. Bu branştaki öğretmenlere iyilik mi yapılıyor, kötülük mü? Özel bir statü mü tanınıyor? Anlayamadım gitti.

Tüm branşlar ayrı ayrı okullarda toplansa Din Kültürü de bir branş olduğuna göre bu planlamaya eyvallah diyeceğim. Gördüğüm kadarıyla bu muamele sadece DKAB öğretmenlerine yapılıyor. Sebebi nedir? Bunda ne hikmet vardır? Hangi fayda mülâhaza edilmektedir? İnan anlayamıyorum. Bu işi planlayanlar bunun hikmetini izah ederlerse dünyalar benim olacak. Yok, sana dünyayı zehir edeceğiz denirse buna diyeceğim bir şey olmaz.

Bu muamele DKAB öğretmenlerini aynı zamanda mağdur ediyor. Çünkü bu öğretmenler çalıştığı okula daha rahat bir şekilde gidip geleyim diye okulunun yakınından ev tutmuştur. Şimdi işin yoksa iki vasıtayla seminer çalışmasına git gel her gün. Haydi bundan da geçtim diğer branşları kendi okullarında bırakarak DKAB öğretmenlerini bir başka okula toplamayı diğer branşlar nasıl düşünür? Bize ayırım yapılıyor, ikinci sınıf muamelesi görüyoruz diye düşünemezler mi?

Amacımız DKAB öğretmenlerinin görgü-göresekleri artsın, bilgi alışverişi yapmalarını sağlamak denirse diğer branşların buna ihtiyacı yok mu?

Hikmetinden sual olunmaz, emir de demiri keser. Dilediğinizi yapın. DKAB öğretmenleri de yapılan planlamayı yerine getirir. Ama yaptığınızın makul bir açıklaması olsun.

Sahi, DKAB öğretmenlerine seminer dönemlerinde iyilik mi yapılıyor/ kötülük mü? Seçin beğenin, karar sizin. 05.09.2017

Emeklilik İstenmesi Gereken Bir Şey midir?

Ah bir göreve başlasam, ah bir emekli olsam der dururuz çoğu zaman. Son emeklilik düzenlemesiyle birlikte bir de yaş vurmuşsa "Üç yıl vurdu, beş yıl vurdu, yaşa takıldım." pişmanlığını yaşarız. Çevremizde emekliliği hak ettiği halde emekli olmayı düşünmeyenleri görünce "Keşke bana vursaydı bu. Ben bir gün durmazdım" deriz.

Emeklilik gelir çatar bir gün. Emekliliği hayal edenlerin çoğu emekliliği telaffuz etmemeye başlarlar. Hatta daha da çalışmak için çabalarlar. "Ne zaman emekli olacaksın" diyenlere de bozuk çalmaya başlarlar. Çünkü ayakları yere basmaya başlamıştır. Emekli olunca maaşı iyice düşecek. Bu durumda aldığı kendine bile zor yeter. Çocuk var okuyan, daha baş göz edilecek, önünde işi yok. Daha fazla para lazım. Hasılı emeklilik askıya alınır böylece.

Emekli olan olursa, yapacak işi ve meşgalesi yoksa kendini boşlukta hissetmeye başlıyor, ikinci iş arayışına giriyor. hem madden sıkıntıya giriyor, hem de yalnızlaşıp yalnızlara oynamaya başlıyor. Kendini durmadan dinleyip duruyor, ya evinde ya da çarşıda sürekli uğradığı bir yerde.

Emeklilik yaşında yaş ve çalıştığı hizmet yılına göre halihazırda bir kademe varsa da sanırım 2030'dan itibaren göreve başlayanlar 65 yaşında emekli olabilecekler. Kimi mezarda emeklilik olarak kabul etse de, bu yaşa kadar insan nasıl çalışır dese de Türkiye'de emeklilik halihazırda bu şekilde.

İnsanlar niçin emekli olmak isterler, ya da emeklilik nedir, insanlar emekli olması gerekiyor mu? Sorduğum sorulara mutlaka farklı cevap verecekler vardır. Burada kanaatimi arz etmek istiyorum. Kişinin sağlığı ve verimi devam ettiği müddetçe çalışmasından yanayım, yaşı kaç olursa olsun. Devlet veya özel sektörde çalışan kişilerden başka emekliliği düşünen var mı? Kendi işini yapan nice kimse resmen emekli olmasına rağmen hala işinin başında çalışmaya devam ediyor. Emekli olduğu halde başka bir alanda çalışmaya devam eden insanımızın sayısı da az değildir. 

Verimli olduğu, sağlığı elverişli olduğu müddetçe emekliliği düşünmemek lazım diye düşünüyorum. Nerede emekli olan birini görsem emekli olduğuna, olacağına bin pişman olmuş gördüm. Emeklilikle beraber yalnızlaşan kişi aynı zamanda işe yaramıyorum diye düşünmeye başlıyor. Bir meşgalesi de yoksa yatsın ağlasın, kalksın ağlasın artık. İşleyen demir ışıldar misali insanımız çalışabildiği, gücünün yettiği kadar çalışmasında fayda vardır. Çünkü çalışmayan vücut tökezlemeye başlıyor. 05/09/2017

Bu Hareket Kimin Emrinde?

Sürekli kendi kurduğu televizyonlarda arzı endam eden bir kişi var. Hem siyasetçi, hem tarikat lideri, hem iş adamı, hem de medya patronu. Dergi, gazete ve televizyonları var. Kendisi Yüksek İslam Enstitüsünü bitirmiş. Yüksek lisans ve doktorasını Türkî Cumhuriyetlerinden birinde yapmış, kullandığı Prof'luk unvanının aslı astarı olmadığı konusunda görsel ve yazılı basında zaman zaman haber konusu olur.

ABD menşeli Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafından sekiz defa ödül verilen bu kişi kurduğu siyasi parti ile her seçime de katılır. Vaatlerine hiçbir siyasi yetişemez. Uçuk-kaçık vaatlerine rağmen girdiği her seçimde binde dokuz oydan fazla oy alamamasına rağmen her seçime de katılır. 

Kurban Bayramı öncesi 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla kendi televizyonunda canlı yayımlanan bir programları gözüme çarptı. Program baştan sonra siyasal İslam'ı eleştirme üzerine kurulmuş, siyasal İslam'ın temsilcisi olarak bilinen Necmettin Erbakan'ı yerden yere vuruyorlardı. Erbakan'a partisini kimlerin kurdurduğunu anlattı durdu kendisine hukukçu diyen biri. Birkaç tane de kariyer yapmış, Prof'luk unvanı almış konuşmacı vardı. Baştan sonra iş gelip dayanıyor kendi liderlerini övmeye. Erbakan, Özal, Erdoğan kim varsa hepsi nasibini aldı bu konuşmada. 

Övgüyü hak edenlerin başında Atatürk vardı. Bir de kendisi. Dinlediğim bölümde liderlerini yere göğe sığdıramadı önünde unvanı yazılı olan kişiler. Vıcık vıcık yağ çektiler durmadan.

İş adamı, sanayici, medya patronu, ilahiyatçı, tarikat lideri ve bir siyasi partinin başkanlığını yapan bu zat 2015 yılında yaptığı bir açıklamada Atatürk'ün 'seyyit' olduğunu iddia etmiş, onun soyunu Hasan ve Hüseyin'e dayandırmıştır.

Edindiği serveti nasıl elde etti, ailesi mi çok zengindi, birileri tarafından maddi olarak destekleniyor mu bilmiyorum. Uçuk-kaçık fikirlerine ve sataştığı kesime bakarak bu adamı kim besliyor, kimin emrinde, amacı nedir diye düşünmeden edemiyorum. 

Sahi bu adamı, sayısı fazla olmayan bu camiayı tanıdınız ise gerçekten bu adamın amacı nedir? Kime hizmet ediyor? Biliyorsanız beni sevindirirsiniz.  05/09/2017