Ana içeriğe atla

Yakışıyor

Şu açık saçık giyinen kadınlar yok mu? Allah onları bildiği gibi yapsın.
Ama efendim, kızacaksın ama sizin kız da açık saçık giyiniyor.
Evet, giyiniyor ama Allah var, benim kıza yakışıyor. Siz ona yakışıyor haspaya diyorsunuz.
*
Efendim, Şu terörle bağını kesmeyenler var ya işte onlar teröristtir. Bunlarla görüşenler, onlarla seçimde birlikte hareket edenler de teröristtir demiştiniz. Seçimlere böyle gitmiştiniz.
Eee ne var bunda? Öyle tabi.
İyi de şimdi alenen görüşüyorsunuz. Bir araya geliyorsunuz. Aracılığınızla terörist başı ile görüşmeye heyet gönderiyorsunuz. Onu Meclise çağırıyorsunuz. Umut hakkından yararlansın diyorsunuz.
Evet, dedim. Ne var bunda?
Bir çelişki yok mu?
Ben ve çelişki bir araya gelmez ikilidir. Ki ben milliyetçi ve vatanperver biriyim. Bundan şüphen mi var? Ben ne yapıyorsam, vatanım için yapıyorum.
O görüşenler vatanperver değil mi? Milliyetçilik sizin tekelinizde mi?
Ben ve milliyetçilik ikimiz bir fidanız misali bir fidanız. Bize yakışıyor bu. Ama başkasına yakışmaz. Biz terörle aramıza mesafe koyarken onlar koymuyor. Biz vatanı düşündüğümüz kadar onlar vatanı düşünmüyor.
Niyet meselesi diyorsun. Yani niyet okuyorsun.
Aynen öyle. Zira bizim işimiz bu.
*
Efendim, İmralı'ya gidecek heyetin içinde sizin de olmanızı istiyoruz.
Şeref duyarım ama benim bulunmam sakıncalı olmaz mı?
Niye sakınca olsun. Senden iyisini mi bulacağız?
Efendim, ben belediye başkanlığından el çektirildim.
Olsun.
Ha bana bir büyükşehrin belediye başkanlığı reva görülmezken tüm ülkenin meselesinin çözümü için beni heyete dahil ediyorsunuz.
Eve, biz seni istiyoruz.
Demezler mi belediye başkanlığı sakıncalı olan birini heyete dahil ediyorsunuz.
Varsın desinler. Biz istedikten sonra başkasının ne demesinin ne önemi var. Biz yakıştırdıktan sonra başkası ne derse desin.
Siz bilirsiniz.
Bu arada bir sonraki seçimde de belediye başkanlığına adaylığını koy. Bunu telafi edelim.
Diyelim ki aday olup tekrar seçildim. Tekrar el çektirmeyecek misiniz? Bana başkanlık yaptıracak mısınız?
Onu zaman gösterecek. Ki farz et ki aldık. Ayrıca almazsak olmaz. Çünkü bağımlılık bu.
O zaman ne anladık bu işten.
Biz seni tarihe geçirmek istiyoruz.
Nasıl?
Dördüncü defa belediye başkanlığından el çektirilmek suretiyle büyük bir rekora imza atacaksın. Bu rekorunu da kimse kıramayacak. Böylece tarihe geçeceksin.
*
Su fiyatlarına, temsil ettiği zihniyetten dolayı siyaset arenasında sürekli ekmek yediğiniz bir belediye zam yaptığı zaman fahiş zam, kazık zam diyeceksiniz.
Uğruna dava diye çırpındığınız zihniyet yani savunduğunuz belediye suya zam yaptığı zaman hiç sesinizi çıkarmayacaksınız. Hatta gerekli diye savunacaksınız. Çünkü birilerine fahiş zam yakışmazken siz birilerine çok yakışıyor. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...