Ana içeriğe atla

Misafir Yazarın Kaleminden Dökülenler

Kendisi de “Değirmenden Mektup Var” başlıklı (http://degirmendenmektupvar.blogspot.com/" başlıklı bloğa sahip. 

Kalemi kuvvetli, okuyucusu bol, yazıları çokça yorum alan bir yazar. Onca işinin arasında sağ olsun benim yazılarımı da okur. Çoğu yazıma da yorum yazarak yazılarıma katkı sunar. Bu vefalı okuyucum aynı zamanda ülkesini dert edinmiş, ülke meselelerine kafa yoran ve öneriler sunan biri. 

Recep Altun isimli bu kardeşimiz, yılın son günü (31.12.2024) “Yabancılar Sorunu” (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2024/12/yabanclar-sorunu.html) başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazıma da üşenmeyip yorum yazmış. Yazıma yazdığı yorumu buraya aynen alıyorum:

“Kim ne derse desin, ben ülkemize böyle gelişi güzel yabancı sığınmacı ya da göçmen alınmasına karşıyım.

Ülkemiz içinde zaten birbirimizle yeteri kadar sorunumuz var. Bu göçmen ya da sığınmacıların ihtiyaçları nasıl gideriliyor? Bunlar ülkemizin ekonomisine yük olmuyor mu? Ekonomimize yüklenen bu yükü kim taşıyor? Bizler taşımıyor muyuz?

Almanya'ya, Hollanda'ya, Fransa'ya giderek orada çalışan Türkler var. Ama onlar Suriyeliler gibi sığınmacı olmadılar oraya. O devletler Türkleri ülkelerinde misafir işçi olarak çalıştırmak üzere bizzat çağırdılar, bizler de gittik. Bizi onlar çağırdılar.

Biz Suriyelileri, Afganlıları çağırdık mı? Hayır! O halde, Türkiye'de ne kadar yabancı sığınmacı, göçmen varsa ülkemi terk etsinler, ülkelerine dönsünler. Ben onlara ne merhamet ederim ne de acırım.

Avrupa neden Suriyeli, Afganlı, Somalili, Sudanlı göçmenleri ülkelerine kabul etmiyor? Akılsız olanlar onlar da akıllı olanlar bizler miyiz? Yapmayın Allah aşkına! Ülkemde hiçbir yabancı sığınmacı, göçmen, statüsü ne olursa olsun görmek istemiyorum.

Bakın Ben Kırşehirliyim. Bizim yöremizde o kadar çok Kürt kardeşlerimiz var ki daha bugüne kadar onlarla bizim aramızda hiçbir sorun olmadı ve yaşanmadı. Onlar daha çok hayvancılıkla uğraştıkları için maddi açıdan çok da zenginler. Yani durumları iyi.

Ülkemizde kaşınacak çok yumuşak karınlar var iken, neden bir de Suriye, Afgan, Pakistan, Somali, Sudan gibi ülkelerin insanları ile demografik yapımızın bozulmasına müsaade edelim.

Bakın ülkemizde şu anda olabilecek çok kötü şeylerin temeli atılıyor. Bahçeli denen zat-ı muhterem de bu işlere alet oluyor. Yazıklar olsun!

İsrail kendi güvenliği, huzur ve mutluluğu için etrafındaki tüm ülkelere saldırıyor, ha bire insan öldürüyor, cinayetlerine devam ediyor, kimsenin gıkı bile çıkmıyor.

Şu anda Galata köprüsünde Filistin yürüyüşü yapılıyormuş. Arkadaş kendi sorunlarımızı hallettik, sesimizi duyurduk da Filistin mi eksik kaldı? Ne oluyoruz böyle? Ahır sekisinde oturuyoruz, İstanbul türküsü çağırıyoruz.

Ben ülkenin gidişatından hiç memnun değilim. İktidar, hırsı ve saltanatı uğruna, vatandaşını ve ülkesini satacak duruma gelmiştir. Bu gidişata dur demenin vakti geldi de geçiyor bile. Eğer, hala başımızı kuma gömmeye devam edeceksek, bu çanların kimin için çalındığını daha sonra kulaklarımızı sağır edecek şekilde duyacağız ama iş işten geçmiş olacak.

Ülkeme zarar veren herkese yazıklar olsun, lanetler olsun, Allah'ın gazabı üzerlerine olsun!..

Yeni yılınızı tebrik ederim. Yeni yılın ülkeme, sağlık, sevgi, kardeşlik, barış, huzur, güven, istikrar ve mutluluklar getirmesini diliyorum.

Yorumumu yayımlamak zorunda değilsiniz. Okuduktan sonra kaldırabilirsiniz. Çünkü çok öfkeliyim ve yorumum öfke dolu. Anlayışla karşılarım”. (Recep ALTUN)

Yorumlar

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Yorumu yayınlamakla kalmamış, bir de sayfanızda "misafir yazar" olarak yer vermişsiniz. Çok teşekkür ederim, sayın hocam. Sağolun, varolun.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. As, ben teşekkür ederim. Sizler de sağ olun.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...