Ana içeriğe atla

Beklentisiz Yıl

Her yeni yıl, dünün devamı bugün olsa da tüm umutlarımızı yeni yıla bağlarız, beklentilerimizi, iyi dilek ve temennilerimizi dile getiririz. Mutlu yıllar. Yeni yılın bu yıldan iyi olmasını dileriz deriz.
Tüm bu iyi niyet temennilerimizin çoğu bu yeni yılda da gerçekleşmez. Allah'ın yeni yılı mı biter. Bu yıl yine iyi gitmedi deriz.
Tüm umutlarımızı bir sonraki yıla aktarırız. Her ne kadar perşembenin gelişi çarşambadan belli idiyse de bir umut bizimkisi.
Nasıl bir hayatsa, her yeni yıl bir önceki kötü yılı aratıyor.
Haliyle büyük umutlarla girdiğimiz ve yaşadığımız her yıl bizler için daha doğrusu büyük çoğunluk için hep hayal kırıklığı oluyor.
Aslında hayal kırıklığına uğramamızın nedeni, beklentilerimizdir.
Ne kadar az beklenti ya da hiç beklenti içine girmemek o kadar huzur demektir. Haddi zatında ne beklersek bekleyelim ne istersek isteyelim, istediğimiz huzurdur.
Huzurumuzun kaçmaması da bizim elimizde.
Bunun yolu da her yeni yılın daha kötü geçeceği yönünde kendimizi hazırlamak gerek. Yani en kötü senaryoya hazırlıklı olmak.
Hoş, bu yeni yıl önceki yılları aratacak öngörüsünde bulunsak, aklına kötü şeyler getirme. Hayır dileyelim, hayır olsun uyarısına muhatap oluruz.
Halbuki kötü senaryoya kendimizi hazırlarsak, girdiğimiz yıl çok kötü geçerse, zaten böyle düşünmüştüm. Düşündüğüm gibi oldu deyip şok geçirmeyiz, hayal kırıklığına da uğramayız.
Biraz veya daha iyi olursa yani düşündüğümüz gibi kötü çıkmazsa, oh be, ne ummuştum ne buldum, bundan iyisi can sağlığı deriz.
Şiddetle öneririm kötü senaryo tablosu çizmeyi.
Ne biliyorsun, yaşadın mı demeyin.
Test etmişliğim var.
İlk öğretmen atamamda; terör, hava şartları, ulaşım ve imkan yönünden, Doğu ve Güneydoğu’nun şartları en kötü yerlerini gözümün önüne getirdim. Dedim ki buralar garanti. Kendimi hazırladım buna. Atamalar açıklandı. Gaziantep Nizip çıktı.
Nizip’te 2,5 yıl çalıştıktan sonra zorunlu hizmet için Adıyaman’ı tercih ettim. Adıyaman çıktı. Sırada görev yapacağım yerin belli olması kalmıştı. Bu süreçte bir arkadaş, hafta sonu Adıyaman’ın ilçelerini dolaşıp gelelim. Beğendiğimiz yerin olması için araya birilerini bulalım dedi. Yok, sen dolaş gel. Buna gerek yok dedim. O arkadaş dolaşıp geldi. Hangi ilçeleri iyi, hangileri kötüymüş dedim. Gölbaşı, Kahta, Besni iyiymiş dedi.
İyi-kötü derken yanlış anlaşılmasın, ulaşım, büyüklük, il merkezine uzaklığı, kış şartları ve çalışma imkanları yönüyle.
De hele kötü yerlerini bu vilayetin dedim. Gerger ve Sincik’miş. Ben Gölbaşı ve Kahta için birilerini araya koyacağım dedi. Tamam, sen birilerini araya koy. Ben yerimi buldum dedim. Neresi dedi. Gerger ve Sincik garanti dedim. Güldü. Olur mu öyle şey dedi.
Kardeş, en kötü yerleri buralar ise buralara göre kendimi hazırlayacağım. Buralar çıkarsa, zaten demiştim, bekliyordum derim. Yok, daha iyi yerler çıkarsa, benim için aliyyülâlâ olur dedim. Hadi bakalım, hayırlısı dedi.
İl dağılım yaptı. Sonuçlar açıklandı. O arkadaşa Besni, bana ise Kahta geldi.
Kahta hem büyüklük hem merkeze yakınlık hem yerleşim yeri hem ulaşım hem de gelişmişlik yönünden Besni’den daha iyiydi.
Vay abi, ben araya birilerini koydum. Şu gelen yere bak. Sen ise kimseyi bulmadın, dört ayak üzerine düştün demişti.
Uzatmayayım, gördünüz değil mi huzuru.
Unutmayın, formülü tekrar söylüyorum. Hangi konuda olursa olsun her konuda en kötü senaryoya hazır olmak, beklenti içine girmemek.
Sonuç olarak, bu yeni yıldan hiçbir şey beklemiyorum. Kötü geçti denilen 2024’den daha kötü olacak diyor, buna göre kendimi hazırlıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...