Suriyeli, Afganlı veya Afrikalı yabancıların normalin üzerinde dikkat çekecek şekilde bu ülkede barındığı bir gerçek.
Kimi bu ülkeye yerleşmiş, bu ülke vatandaşlığın geçmiş kimi de geçici göçmen statüsünde.
Ortadoğu'da huzur olmaz, yarın başka ülkelerde iç kargaşa ortaya çıkarsa, bu ülkeye yeni göçmenlerin gelme ihtimali de her zaman için var.
Statüsü ne olursa olsun yabancıların çoğu birçok sektörde çalışıyor. İçlerinde dilenen kimseye pek rastlamadım. Kendi ekmeklerini kendileri kazanıyorlar.
Burada yabancı seviciliği veya düşmanlığı yapacak değilim. Dikkat çekmenin dışında bugün istisnalar hariç toplumsal bir infiale sebep olacak şekilde pek problem oldukları yok. Yalnız zaman zaman gerginlik yaşandığı ve gerilimin yükseldiği de bir vakıa.
Problem çıktıktan sonra nasıl çözeriz üzerine kafa yoracağımıza, ileride muhtemel yabancı problemine dikkat çekerek tedbir alınması gerektiğini düşünüyorum.
Muhtemel tehlikeye gelirsek, yabancıların yoğun olduğu yerlerde; ırkçılığın, milliyetçiliğin, yabancı nefreti ve düşmanlığının artabileceğini düşünüyorum. Bu da karşı karşıya gelme riskini barındırıyor. Çünkü bu potansiyel farklı uyrukların olduğu yerlerde her zaman olur.
Kürtler her ne kadar bu ülkenin yabancısı olmasa da yüzyıllardır aynı ülkede yaşıyor olsak da birbirimizden kız alıp versek de özellikle terörün azdığı dönemlerde Türk Kürt gerginliği geçmişte eksik olmadı.
İçimizde öyle tipler var ki terör bir can alsa tüm Kürtleri terörist görecek derecede Kürtlere bilemiyor.
Şimdilerde eskisi gibi Türk Kürt gerginliği yok. Çünkü 2011’den bu yana ülkemize bol miktarda gelen Suriyeliler Kürtleri unutturdu. Bu unutmada terörün hız kesmesi de etkili oldu.
Bu tespiti bir Kürt arkadaş yaptı. Bir gün bana, "İyi ki şu Suriyeliler geldi. Buna en fazla biz Kürtler seviniyoruz" dedi. Niye dedim. "Çünkü Suriyeliler gelince biz unutulduk" dedi. Ben de ona siz Suriyelilere göre Sünni imişsiniz. Kıymetinizi geç anladık diye şaka yapıp gülüştük.
Bu dediklerime abartıyorsun, o kadar da değil demeyin. Ortaokul seviyesinde ki çoğu çocuklarda Suriyelilere karşı bir nefretin olduğunu ortaokullarda çalışırken bizzat gördüm. O zamanlar din kültürü ders kitaplarına Muhacir-Ensar kardeşliği de konmuş, bu konu işlenirken Türkiye’dekiler Ensar, Suriyeliler ise Muhacir vurgusu yapılmıştı. Öğrencilere bunu izah ederken o küçücük çocukların olmaz böyle dediklerine bizzat şahit oldum.
Almanya’ya giden, orada kalan, orada çoluk çocuğa kavuşan, iş güç sahibi olmuş, ev bark almış Türklere, Dazlaklar denen Alman gençlerin husumetini bilmeyenimiz yoktur.
Yarın bu ülke gençleri arasında işsizlik artarsa, ara ara Suriye uyruklu kişiler infiale sebebiyet verecek adi suçlara karışırsa, Türk-Suriyeli arasında gerilim yükselir.
Bu aşamaları temenni etmiyorum. İllaki olacak demiyorum. Ama böyle bir risk söz konusu. Bu yüzden bu süreci iyi yönetmek, Suriye’deki olumlu gelişmeleri fırsata dönüştürerek Suriyelileri memleketlerine dönmeye teşvik etmek gerekir diye düşünüyorum.
Merhabalar.
YanıtlaSilKim ne derse desin, ben ülkemize böyle gelişi güzel yabancı sığınmacı ya da göçmen alınmasına karşıyım. Ülkemiz içinde zaten birbirimizle yeteri kadar sorunumuz var. Bu göçmen ya da sığınmacıların ihtiyaçları nasıl gideriliyor? Bunlar ülkemizin ekonomisine yük olmuyor mu? Ekonomimize yüklenen bu yükü kim taşıyor? Bizler taşımıyor muyuz?
Almanya'ya, Hollanda'ya, Fransa'ya giderek orada çalışan Türkler var. Ama onlar Suriyeliler gibi sığınmacı olmadılar oraya. O devletler Türkleri ülkelerinde misafir işçi olarak çalıştırmak üzere bizzat çağırdılar, bizler de gittik. Bizi onlar çağırdılar. Biz Suriyelileri, Afganlıları çağırdık mı? Hayır! O halde, Türkiye'de ne kadar yabancı sığınmacı, göçmen varsa ülkemi terk etsinler, ülkelerine dönsünler. Ben onlara ne merhamet ederim, ne de acırım. Avrupa neden Suriyeli, Afganlı, Somalili, Sudanlı göçmenleri ülkelerine kabul etmiyorlar. Akılsız olanlar onlar da, akıllı olanlar bizler miyiz? Yapmayın Allah aşkına! Ülkemde hiçbir yabancı sığınmacı, göçmen, statüsü ne olursa olsun görmek istemiyorum.
Bakın Ben Kırşehirliyim. Bizim yöremizde o kadar çok Kürt kardeşlerimiz var ki, daha bugüne kadar onlarla bizim aramızda hiçbir sorun olmadı ve yaşanmadı. Onlar daha çok hayvancılıkla uğraştıkları için maddi açıdan çok da zenginler. Yani durumları iyi. Ülkemizde kaşınacak çok yumuşak karınlar var iken, neden bir de Suriye, Afgan, Pakistan, Somali, Sudan gibi ülkelerin insanları ile demografik yapımızın bozulmasına müsaade edelim.
Bakın ülkemizde şu anda olabilecek çok kötü şeylerin temeli atılıyor. Bahçeli denen zat-ı muhterem de bu işlere alet oluyor. Yazıklar olsun!
İsrail kendi güvenliği, huzur ve mutluluğu için etrafındaki tüm ülkelere saldırıyor, ha bire insan öldürüyor, cinayetlerine devam ediyor, kimsenin gıkı bile çıkmıyor. Şu anda Galata köprüsünde Filistin yürüyüşü yapılıyormuş. Arkadaş kendi sorunlarımızı hallettik, sesimizi duyurduk da Filistin mi eksik kaldı? Ne oluyoruz böyle? Ahır sekisinde oturuyoruz, İstanbul türküsü çağırıyoruz.
Ben ülkenin gidişatından hiç memnun değilim. İktidar, hırsı ve saltanatı uğruna vatandaşını ve ülkesini satacak duruma gelmiştir. Bu gidişata dur demenin vakti geldi de geçiyor bile. Eğer, hala başımızı kuma gömmeye devam edeceksek, bu çanların kimin için çalındığını daha sonra kulaklarımızı sağır edecek şekilde duyacağız ama, iş işten geçmiş olacak.
Ülkeme zarar veren herkese yazıklar olsun, lanetler olsun, Allah'ın gazabı üzerlerine olsun!..
Yeni yılınızı tebrik ederim. Yeni yılın ülkeme, sağlık, sevgi, kardeşlik, barış, huzur, güven, istikrar ve mutluluklar getirmesini diliyorum. Yorumumu yayımlamak zorunda değilsiniz. Okuduktan sonra kaldırabilirsiniz. Çünkü çok öfkeliyim ve yorumum öfke dolu. Anlayışla karşılarım.
Selam ve saygılarımla.
Recep kardeşim, yapılan hiçbir yorumu silmem. Çünkü her yorum değerlidir benim için.
SilSizin, bu ülkenin gelişigüzel yabancı akımına kızgınlığınız, öfkeniz, serzeniş ve isyanınız “Yabancılar Sorunu” yazımın içeriğinde bizi bekleyen tehlikeye işaret etmeye çalıştığım gibi bir örnektir. Bu konuda yalnız olmadığınızı, toplumun büyük çoğunluğunun böyle düşündüğünü düşünüyorum. Bu yazım da olası tehlikeye işaret etmek içindi.
Gelişigüzel mülteci ye ben de karşıyım. Demokratik yapının değişmesini ben de istemiyorum. Ne yazık ki sizin, bizim istemememizle olmuyor. Çünkü karar mercii biz değiliz.
Emin değilim ama kanaatim, karar vericilerin de kendi ifadeleri olduğunu düşünmüyorum. Savaşa, barışa, göçe bir başkası karar veriyor. Bize de bu senaryoya uymak düşüyor. Hatırlarsanız Suriye iç karışıklığı 2011’de çıktı. Biz ise en uzun sınırımız olan Suriye sınırında mayınları 2010 yılında temizledik. Sanki Suriye iç karışıklığı planlanmış, göç edecekler rahat geçsin diye bize mayınları temizletmiş görünüyor. Bunun başka bir izahı olamaz. Yani birileri senarist, biz ise bu senaryoda görev alan aktörüz.
Batıya göç olmaması için bu ülke tampon görevi yapıyor. Buna karşılık AB de bize üç beş kuruş para veriyor. Batı güvenliğini bizim ülkede sağlıyor.
İsrail gemi yazıya aldı. Yarın Gazzeyi boşalırsa bu ülkeye de mülteci ihale edilir.
Kürtlerle sorunumuz yok. Ama bu demek değildir ki birileri bunu kaşımasın. 45 yıldır devam eden terör biraz azdırılsa bu sorun yeniden şişirilmiş olur.
Aynı şekilde Alevilerle de sorunumuz yok. Ama bir zaman Maraş, Çorum olayları hala belleklerde.
Almanya’ya giden insanımız dediğin gibi istek üzerine gitti. Mültecilerle aynı statüde değiller. Sayımızı çokluğu ora gençlerinin husumetini artırıyor. Buna dikkat çekmeye çalıştım. Sizin de yeni yılınız hayırlar getirsin.