Ana içeriğe atla

Evde Cuma Namazı Olur mu?


Hazır evlere kapanmış, camilerde de cuma kılınması yasaklanmışken evde cuma namazı kılayım/kıldırayım diyorum. Tabii fetva verirseniz. Hanefi Mezhebine göre cuma kılacak kadar nasılsa cemaat var evde. Edi ile büdü bir de tekne kazıntısı olmak üzere toplam üç kişiyiz.  Diğerleri, virüs kaparsınız diyerek fırsat bu fırsat deyip gelip gitmeyi kesti.

Nasıl yapacağımı anlatayım ki olup olmayacağına siz karar verin. Cuma vakti cuma namazı kılmak için evime gelen olursa kapım açık. Tek bir şartla. Tokalaşma, musafahalaşma, sarılma gibi temas yok. Kimse gelmezse -ki gelmez- evdekilerle bir başımıza namazımızı kılarız.

Mikrofon ve minare olmasa da balkona çıkar, ezanı okurum. Sünneti kılarken ve farza kalkıldığında cemaatime "Safları ve düzgün tutun" demeyeceğim. Cemaatle benim, cemaatle diğer cemaat arasında bir metreden aşağı olmamak şartıyla bir mesafe olmasına özen göstereceğim. Gerçi üç kişiyiz. Ben önde, oğlan arkada, en arkada da eşim olur. Yani yanlamasına bir saf düzeni değil, arka arkaya bir saf olacak. Hatta her biri bir odada olacak şekilde arkamda saf tutabilirler. Şükür ki Hanefiyiz. İmam Ebu Yusuf'a göre imam dahil üç kişiyle cuma kılınabiliyor. Ya bir de Şafii olsaydım, işin yoksa 40 kişiyi toplayıp namaz kılacağım diye uğraş dur.

İlk sünnetin ardından iç ezanı beklerim. Okuyan olmazsa -ki oğlan kalkıp ezan okumaz- kalkar uzatmadan akşam ezanına veya kamete benzer bir ezan okurum. Ardından minbere pardon minber görevi yapacak kanapenin üzerine çıkarım. 

Çıktım ama hutbede ne okuyacağım? Hutbede teklemeden okumam için Diyanet'in sayfasına girip haftanın hutbesini önceden bir okumam lazım. Cemaatin karşısında teklersem, işin ucunda mahcup olmak da var. Haftanın konusu kuvvetle muhtemel "İsra ve Miraç" olur. Çünkü cumartesiyi pazara bağlayan gece Miraç Kandilidir. 

Haftanın hutbesi için hemen Diyanet'in sayfasına giriyorum. O da ne? Haftanın hutbesi yok. Hazırlanmış en son hutbe, 13 Mart 2020 günü okunan hutbe. Hayret bir şey! Tamam camilerde cuma ve cemaatle namaz kılınması yasak. Haftanın hutbesi hazırlanıp konsaydı olmaz mıydı? Anlaşılan haftanın hutbesi de tatile girmiş. Neyse Miraçla ilgili dağarcığımda ne varsa irticalen konuşurum. Ayet olarak da İsra süresi 1.ayeti okurum. Ardından koltuktan iner, mihrap diye belirlediğim yere geçerim. 

Cuma namazının farzı, ardından son sünnet olmak üzere cumanın diğer erkanını yerine getiririm diyorum. Ne dersiniz? Bu şekil, evde cuma olur mu yoksa öğle namazını mı kılayım? Söz ulemanın...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde