Ana içeriğe atla

"Deliyim Deli! Var mı Diyeceğiniz?"

Dünyanın son yüzyılında meydana gelen her olayda ABD söz sahibi ve oyun kurucu. Her türlü savaşın, pisliğin içinde bu ülke var. Silah onda, güç onda, en büyük ordu onda, para onda, uydu devletler arkasında.

Beklemediği bu güç onu sevincik delisi yaptı. Tıpkı gök görmediğin yaptığı gibi. Kendisini dünyanın hakimi sanıyor. Bu yüzden nerede bir halt işlenecek; o, orada. Her türlü rezaleti işlerken maşalar kullanıyor hep. Yaptığı savaşları kendi ülkesi dışında yapıyor. Kendisinin burnu kanamıyor. 

Oyun kurucu hep. Oyun kurarken hiçbir zaman tek ata oynamaz. Birden fazla atı piyasaya sürer. Her ata yem verir. Hangi at galip gelirse onunla çalışır. Kolay kolay kaybetmez. Kaybetti denilen yerde bile kazanır. 

Dağ kanunu en büyük yol haritasıdır. Başarıya giden her yol mübahtır onun için. Gerekirse terörist ile çalışır.  Kah başka ülkelerde kendisi adına çalışacak grupları besler, kah faizi yükseltir, kah indirir. Piyasaya sürdüğü karşılıksız para ile dünya ekonomisine yön verir. Kendi parası karşısında geri kalmış ve gelişmekte olan devletlerin parasının değerini düşürür. Kah değerlendirir. Hep kriz çıkarır ki burnunu sürteceği ülkenin ekonomisinin parasıyla oynar. Silah satar durmadan. Haddini bildireceği  ülkeye ambargo uygular, uymayanı yargılar ve cezalandırır. Bankalar arası para trafiğini kontrol eder. Daha olmadı teröre yardım ediyor diye bir ülkeyi işgal eder, gırtlağını sıkar, parasına el koyar. Ayakbağı olan, politikasını benimsemeyen, ardında saf tutmayan, kendisine diklenen ülkeye her türlü yaptırımı reva görür.

Akıttığı kanı, yaptığı ve yaptırdığı terörist eylemleri yeterli görmezse, işgal etmek istediği ülke için yeterli bir delil, kamuoyunu ikna edecek bir gerekçe bulamazsa ülkesindeki İkiz Kuleleri havaya uçurur. Ardından girmek istediği ülkeyi işgal eder.

Hep kazanmaya alıştı, kimse de sesini çıkarmıyor ya, burnunun dikine gider. Kaybedeceğini anladığı zaman iyice hırçınlaşır, saldırır. Asla kaybetmeye tahammül edemez. Varlığını Yahudi sermayesine borçludur. Bu yüzden Musevi lobisinin emrinden çıkmaz. Onların başkentini bile ilan eder.

Hasılı delidir, ne yapsa yeridir, sonradan görmedir, sığır yetiştiriciliğinden gelmedir aslı. Dünya sessiz kaldıkça "Ben ne yaparsam odur" diyor. Bu deliliğine rağmen güce boyun eğen bu dünya oldukça azgınlığı devam edecektir. "Bu delice hareketlerime rağmen hala elimi sallasam ellisi geliyorsa, ben her şeyi yaparım" diyor. 

Ayakta kalmasının başka da çaresi yok. Çünkü borç batağında. Çırpındıkça batıyor, battıkça hırçınlaşıyor ve yalnızlaşıyor. Beklenen sonunu gördükçe korkusundan işemeye başladı. Hep de cami duvarına işiyor, İslam'ın mahremine pisliyor. Sonradan görüp de arsızlaşan ne oldum delilerinin sonu hep hüsrandır. Bırakın biraz daha azsın, saldırsın sağa-sola, tıpkı deli danalar gibi. Tünel göründü. Bu asrın insanları bu müstemlekenin feci yıkılışına şehadet edecek, yakındır. Çünkü Güneş balçıkla sıvanmaz. 

ABD, yaptıkları tuğyanın bedelini ağır ödeyecek. Ama ABD'nin zulmüne sessiz kalıp sesini çıkarmayan dünya daha ağır bedeller ödeyecek; bu dünyada olmasa, öbür dünyada. 07.12.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde