Tek dertleri tüm diğer ülkelerdeki insanlar gibi insanca
yaşamak, evlenip çoluk-çocuğa kavuşmak; sıcak bir evleri, işleri-güçleri
olsun olmalı. Ama olmadı bir türlü. Dertlerin beterini kaç nesil birden çekti,
çekiyor, çekecek. Babadan oğula, anneden kızına miras geçer gibi geçti; bela, musibet,
kan ve gözyaşı. Nice aileler yok oldu. Yok olmadıysa da her evden mutlaka
cenaze ve cenazeler çıkmıştır. Hapishaneye girmeyen yok gibidir. Çoğu
cezaevlerinden dâr-ı bekaya gitmiştir. Çoğu da doğup büyüdüğü ülkeye hasret. Ya
sürgün hayatı yaşıyor, ya da mülteci durumunda. Her güne bombayla uyandı, eğer
uyuyabildilerse.
Osmanlı’nın
tarih sahnesinden çekildiğinden beri yüzleri gülmedi hiç. Ne çocuğu çocukluğunu
yaşadı, ne de büyüğü büyüklüğünü. Hiçbir gün geçmedi ki yüzleri gülsün. Hep
kan, gözyaşı, ölüm ve işkence onların üç öğün yemeği oldu. Osmanlı’nın tarih olmasıyla
birlikte onların imtihanı başladı. Bitmedi, hala da devam ediyor. Filistinliler’den
bahsediyorum. Hani İshak peygamberin soyundan gelen İsrail Oğullarıyla baba bir
kardeş olan İsmail peygamberin soyundan. Ne sağlam, ne metin insanlarmış. Öldürüle
öldürüle bitmedi. Yıllardır işgal altında olmalarına rağmen hala dimdik
ayaktalar. Dünyanın en şedit terör devletine karşı ölüm-kalım savaşı
veriyorlar. Savaş dedimse ölüm-kalım mücadelesi onlarınki. Çünkü tek taraflı
bir savaş onlara yapılan. Elleri-kolları bağlı, her yönden çepeçevre kuşatılmış
durumdalar.
Tek sermayeleri taşlar. Masrafsız silah yani. Zaten başka
bir silah edinmelerine ne paraları yeter, ne de izin veren. İsrail’in bomba,
silah, dipçik, tank, uçağına karşı hiç ümitlerini yitirmeden yaşam mücadelesi
veriyorlar. Ne korku var, ne de yeis. Ağızlarından çıkan, ‘La ilahe illallah’tan
başkası değil. İsyan etmediler hiç. Hiçbir zaman için pes etmediler, Seslerini
dünyaya duyurmaya çalıştılar. Zaman zaman intifada başlattılar, zaman zaman
canlı bomba oldular. Tüm dünyaya ‘Burada insanlık yok ediliyor, soykırım
uygulanıyor’ mesajı vermek istediler hep.
Dağı-taşı, demiri-çeliği ses verdi de insanlıktan hiç tık
çıkmadı. Herkes aman bize bir şey olmasın deyip kafasını kuma gömdü, bana
dokunmayan yılan bin yaşasın dedi. İsrail de bunu fırsat bildi. Ne Yehova ne
der, dedi; ne dünya kamuoyu ne der dedi. Ne de Cumartesi günleri bari
Filistinliler bir nefes alsın dedi. Gözü dönmüş bir şekilde saldırdı Filistinli’ye.
Biliyor ki yaptığı zulüm âbâd olmayacak. Bunu bildiği için tek Filistinli
kalmayacak şekilde dünyanın gözünün içine baka baka sömürgeciliğine ve zulmüne
devam ediyor. Niye etmesin ki, nasılsa ne yapıyorsun diyen var? Ne de bu
yaptığın ayıp diyen var? Allah korkum olmasa, vicdanımı dizginlemişsem, gözümü
hırs bürümüşse, elime fırsat geçmişse ben de İsrail devletinin yaptığını
yapardım herhalde. Çünkü bir Filistinli yaşadıkça rahat yüzü olmazdı benim
için. Gün gelir hesap döner kabusunu yaşardım. Kimse İsrail devletinden geri
adım ve merhamet beklemesin. Çünkü Allah, “İman edenlere düşmanlık etmede
insanların en şiddetlisinin Yahudiler olduğunu” belirtiyor ayeti kerimesinde. İsrail
de bunu yaşıyor ve gereğini yapıyor.
Filistin’in yüz yıldır devam eden çilesini görünce Osmanlı’yı
bir kez daha hayırla yâd etmek isterim. Çünkü denge unsuruymuş, Müslümanların
hamisiymiş. Ne zamanki o tarih sahnesinden el çektirildi, başta Filistin olmak
üzere Orta Doğu rahat yüzü görmedi. Müslümanlardaki bu zihin yapısıyla gün
göreceğe de benzemiyor. Filistinlilerin bu durumu, elliden fazla olan İslam
dünyasının bir ayıbıdır, Filistinlilerin değil. Filistinlileri kendi haline,
kaderine terk eden Arap ülkeleri bu ayıbı hep taşıyacak. Yaşarken onursuz bir
şekilde yaşayacaklar. Filistinliler ise çile ve dert ile yoğrulmuş bir halk
olarak belki ölecek ama onurlu bir şekilde ölecekler.
Allah kimseye Filistinliler’in gördüğü imtihanın onda
birini göstermesin ve yaşatmasın. Biz onların davasına sahip çıkamadık. Tek sermayeleri taş olan bu yiğit insanlara yardım etsin. “Ey
Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin (Filistinlilere yüklediğin) gibi
ağır yük yükleme.” Bugün zulüm yapan İsrail oğullarına, geçmişte yaptığın gibi “…üzerlerine
tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıl.” Öyle bela ve
musibetler ver ki diğer zulmedenlere ibret olsun. 09/12/2017 Ramazan YÜCE
* 11/12/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 11/12/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder