Ana içeriğe atla

Bizim de iyi bir artistimiz var artık!

Bir şeyin şuyuu, vukundan beter denir ya öyle bir hal yaşıyoruz. Kim FETÖ'cü, kim değil, kim açık, kim kripto halen bilmiyoruz. Açığa almalar ve ihraçlar devam ediyor. Mağduriyetler varsa geri iade edelim diye kurulan OHAL komisyonu ne kadar dosyaya baktı, baktığı dosyalarda ne kadar masum, ne kadar suçlu buldu, halen bilmiyoruz. Gerçekten içlerinde masum var mı yok mu, bunu da bilmiyoruz.  İçeride tutuklu yargılananların verdiği ifadelerden basına yansıyanları görünce orta yerde bir suçlu yok imajı ediniyorsunuz. Çünkü çoğu yalan söylüyor.

Türkiye'ye büyük oyun oynanıyor. Kimi içeriden, kimi de dışarıdan yapılan darbeyi sulandırmaya devam ediyor. Dışarıdakiler, bizim darbeyle bir alakamız yok derken içeridekiler de verdikleri ifadelerle hepsi sütten çıkmış ak kaşık gibiler. Bu meseleyi çözemezsek Türkiye Cumhuriyeti "Masum insanlara darbe iftirası atmaktan" yarın Lahey Adalet Divanında yargılanırsa hiç şaşırmayalım. Bu durum bana şunu gösterdi ki bizim ülkemizde ne kadar rol yapan sanatçı varmış, her ne kadar Cannes Film festivallerinde ödüller nasip olmasa da artistimiz çokmuş gerçekten.

Sureti haktan görünmeyi iyi beceren elebaşıları bu işin baş aktörü. Adamı kaçırdık elimizden. Hele hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranması yok mu? Hayran kalmamak elde değil. Elimizden kaçırmadan bu ülkede bu adama senaryolar hazırlatıp filmler çevirtseydik made in Turkey damgasıyla filmlerimiz dünyada izlenme rekorları kırardı, sattığımız filmlerle ülkenin borcunu öder, ekonomimiz düze çıkar, cari açık vermezdik. Kaçan balık büyük olur derler ya. İşte öyle bir şey. Milletçe ne kadar üzülsek, ne kadar dövünsek azdır.

Sözlerimi abartılı bulabilirsiniz. En iyisi siz, ona ait birkaç videosunu izleyin. Hakkında az bile söylediğimi teyit edersiniz. Yaptıklarını yapmadım derken, darbeyle ilgimiz yok derken ne kadar inandırıcı olduğuna şahit olur, küçük dilinizi yutarsınız. Biz her ne kadar inanmasak da dünya arkasında. Biz istediğimiz kadar o yaptı diyelim. O, mütevazı görüntüsüyle dünya televizyonlarına verdiği demeçlerle dünyayı arkasına aldı bile. Saman altından su yürüten masum görüntüsüyle şeytanı kendisine hayran bırakmış durumda. 19.08.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde