Ana içeriğe atla

Kiminle mücadele ediliyor?

Türkiye 17-25 Aralık'tan itibaren 'Paralel Yapı'yla, 15 Temmuz'dan beri de FETÖ ile mücadele ediyor. Daha doğrusu Erdoğan mücadele ediyor. Birileri de FETÖ ile mücadele eder görünüyor. FETÖ ile mücadele etmede Erdoğan'ın samimiyet ve kararlığından kimsenin şüphesi yok. Sayesinde FETÖ'nün beli kırıldı, kimi kaçtı, kimi içeride hesap vermekle meşgul.

Erdoğan'ın bu kararlılığına köşe başlarını tutmuş, makam ve mevki sahiplerinin çoğu FETÖ ile mücadelede ayak uyduramadığı gibi sapla-samanı karıştırmak ve işi sulandırmak suretiyle mücadele eder görünüyor. Açığa alma ve ihraçlarda ayyuka çıkan mağdurları göz önünde bulundurursak suyun başında mücadele edenlerin bir kısmının FETÖ'cülüğümüz ortaya çıkmasın diye çok acımasız davrandıkları izlenimi ortaya çıkıyor. Zaman zaman bu yapıyla mücadele eden kimselerden bazılarının  bu yapıya mensup oldukları da çıkmıyor değil. Ayrıca masumların yanında mücadele, hep iz bırakan FETÖ'cülerle uğraşmak şeklinde cereyan ediyor. Halbuki esas mücadele kriptolarını ortaya çıkarmak şeklinde olmalıydı. Nedense kriptoları bir türlü ortaya çıkmıyor ya da çıkarılamıyor. Çünkü kripto olanlarında belirlenen kıstaslar görünmüyor. Hasılı hepsi tertemiz bu şekilde olanların. Şahsi kanaatim olan bu değerlendirmelere katılmayabilirsiniz. Şimdi size bir şehrimizde cereyan eden enteresan bir hususa değinmek istiyorum. Belki o zaman maksadımı daha iyi anlatmış olurum.

Bir ilimizde kenarda bir yerde kamu çalışanı olarak görev yaparken kısa zamanda her türlü koltuğa oturtularak yükselen bir kişi var. Değişik yönetim kadrolarında görev aldı. Bu kişi aynı zamanda Türkiye’nin en büyük STK’da başkan yardımcılığına kadar yükseldi. Bu görevinde iken o ilin her türlü atama özellikle idareci atamalarında etkin rol oynadı. FETÖ ile mücadele adı altında hep inisiyatif aldı. Müdürlerin ve yardımcılarının elenmesinde, atanmalarında, şube müdürü ve ilçe milli eğitim müdürleri seçiminde liste hazırlamada perde gerisinde hep etkin rol oynadı. Kimine referans oldu; bir makama geldi, kimini eleyerek yerinden etti. Diyebilirim ki o ilin her türlü koltuklarında az veya çok payı var bu kişinin. Sonunda kendisi de görev yaptığı makam serisini bir daha yükselterek daha bir üst göreve geldi.

Yerel bir gazetede bu kişinin ismini bylock kullanan kişilerin ilk sırasında gördüm ve tutuklanmış. Başka bir yerde bu haber yer almadı. Bu kişinin de olduğu haber kısa zamanda mahkeme kararıyla yasaklandı. Kimseden tık yok, çünkü kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Herkes sessizlere oynuyor. Bugün duyduğum bir habere göre adı geçen kişi çıkmış. Nasıl çıktı? Mağdur mu, kendisine iftira mı atılmış? Adam FETÖ’cü mü bilmiyorum. Bylock listesinde ismi en ön sıralarda yer alıp hemen tutuklanan bu kişi nasıl çıkar? Ya masumdur, ya da itirafçı olup çıkmıştır. Bunun başka bir izahı olamaz. Ümit ederim ki bu kişi masum olsun ve bu durumda o kişiye geçmiş olsun demek düşer bizler için. Pekiyi bu adam en büyük STK’nın başkan yardımcılığında uzun süre görev yapmışsa ve sayesinde çoğu kimsenin idari görevinden el çektirilmesinde ve çoğu kimselere idari görev verilmesinde rol almışsa ve sonunda FETÖ’cü olduğu tespit edilmişse işte vahim olanı da budur. Gerçek kripto budur işte. Nedense birlikte çalıştığı STK’sı “Bizimle bir ilişiği kalmamıştır,” ya da “Bu kişiye iftira atılmıştır” şeklinde iki satırlık bir açıklama dahi yapmadı. Eğer bu adam FETÖ’cü ise idareci atamalarında aldığı inisiyatifin, kalemini kırdığı kimselerin, yeni koltuk verdiği kişilerin irdelenmesinde fayda yok mu? Çünkü Türkiye’de üç-dört yıldır yapılan mücadele FETÖ mücadelesi. Genellikle görevden el çektirilen kişilerin çoğu paralelci damgası yiyerek elendi, yerlerine yeni seçilenlere ise paralelci değil diye referans olundu. Acaba bu kişi kaç kişiyi paralelci diye çizdirdi, kaç kişiyi temiz  diye listeye eklettirdi? Bu konu çok su götürür. Yetkili STK bu konuda zan altındadır. Olanı kamuoyu ile paylaşmalıdır. Burada antrparantez olarak söyleyeyim, aynı ilin merkez ilçesinde müdürlere puan veren iki şube müdürü de FETÖ’cülükten alındı.

Sanırım FETÖ ile mücadelede birileri FETÖ ile mücadele ediyoruz diyerek suyun başını tutmuş, yaptıkları isabetsiz ve kasıtlı tasarruflarıyla bedelini iktidar ödeyecek şekilde ERDOĞAN’ın altını oyuyor. Umarım adını vermeden yaptığı tasarruflarını söylediğim kişinin FETÖ ile bir alakası yoktur. Yoksa durum vahim, içler açısı ve trajikomik  gerçekten. O ilin yetkilileri başını kuma gömüp körler ve sağırlara oynasa da durum bu maalesef. 19/08/2017




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde