Ana içeriğe atla

Gülen'le aşık atmak *

Üniversiteden bir arkadaşım sosyal medyada 'Biz Birlikte Türkiye'yiz'e ait bir videonun paylaşımını yapmış profilinde. Gezinirken önüme geldi. Videonun altında "40 yıllık FETÖ'nün varlığını 15 yıllık Ak Parti'ye mal eden beyinsizler iyi izlesin. Paylaşmayan Kalmasın...”yazılı idi. Videoyu açtım, dört dakikalık bir video idi. Uzun olmayınca açıp izledim.

Video, GÜLEN’in yabancı bir kanala verdiği röportajından bir bölümü kapsıyordu. GÜLEN’e, “Uzun süre ERDOĞAN ile uzun süre ittifak yaptınız, onunla inanç kardeşiydiniz. Laik orduya karşı birlikte mücadele ettiniz, kopuş neden oldu? Bu büyük nefret nereden kaynaklanıyor? Zira ERDOĞAN’ın taraftarlarını Hitler’in SS’iyle karşılaştırıyorsunuz, Nasıl oldu bu değişme” şeklinde soru soruyor. GÜLEN röportajında “Kendisiyle pek karşılaşmadığını, belediye başkanı iken yanına gelip Erbakan’dan ayrılıp yeni bir parti kuracağını söylediğini, ben de kendisine bizim bu işlerle pek işimiz olmaz, zira çalıştığımız alan bellidir, eğer kurmak istiyorsan orduyla iyi geçin, Hocayla vuruşmadan bu işi yapın, demokrasiden vazgeçmeyin… şeklinde samimi görüşlerini ifade ettiğini, benden ayrıldıktan sonra asansörle aşağıya inerken yanındaki kişiye ‘Evvela bunların hakkından gelmek lazım’ dediğini,  alternatife tahammülsüzlüğünü ta o zaman gösteriyor…” diye açıklama yapıyor.

Bu röportajı paylaşan güya Erdoğan’ın yapıdan geçmişten beri haz almadığını, bu yapı ile yakın olmadığını, FETÖ kazanımlarının sadece bu dönemde oluşmadığını ispatlamaya çalışıyor. Doğruluk payı da yok değil hani. Fakat bu paylaşımı bu amaçla veren kişi eğer paylaştığının içeriğine iyi bakarsa GÜLEN’in iyi bir algı oluşturmaya çalıştığını anlardı. Gülen bu içerikli bir başka videosunu 15 TEMMUZ’un ertesi günü yani 16 Temmuz 2016’da paylaşıma çoktan vermişti bile. Ben bu videoyu paylaşan kimseyi çok saf gördüm, o kadar saf ki GÜLEN’in oluşturmak istediği algıyı görmeyecek kadar bir saf hem de. Zira GÜLEN, videosunda sureti haktan görünerek şunu demek istiyor: “Erdoğan, ta belediye başkanlığı döneminde ERBAKAN’ı kendisine alternatif gördüğünü, onu siyaset dışına ittiğini, çünkü alternatiflere karşı tahammülünün olmadığını, bizi de kendisine bir alternatif gibi gördüğünü, bizi ta o zamandan yok etmeye karar verdiğini asansörle aşağıya inerken evvela bunların hakkından gelmek lazım dediğini, bu darbeyi de bizim üzerimize yıkmak için icat ettiğini, bizim böyle şeylerle ilgimizin olmadığını…” bir algı olarak zihinlere yerleştirmeye çalışıyor. Sonra ta belediye başkanlığı döneminde aralarında geçtiğini ifade ettiği bu konuşmayı niçin darbe ertesi günü servis ediyor? Zaten birçok konuşmasında darbenin bir mizansen olduğunu, kontrollü olduğunu ifade etti durdu. Onun yediği bu herzeye içimizde inananların sayısı da az değil, yurtdışı da sanırım bu şekilde görüyor. Herkese “Duyduk duymadık demeyin, bu adam var ya bu adam, yıllar önce beni yemeyi kafasına koymuştu, durum bundan ibaret” demek istiyor.

GÜLEN öyle rol yapıyor ki sanırsınız dünya ile hiç işi yok, doğru dürüst tanıdığı kimse yok, kendi halinde sureti haktan bir insan görünümü verirken hinliğini yapmaya ve rolünü iyi oynamaya devam ediyor. Adamın videosunu izlerken bu adam yanlış meslek seçmiş, bundan uluslar arası seviyesinde iyi bir film artisti olurmuş dedim. FETÖ düşmanı kişiler de bu videoyu mal bulmuş mağribi gibi servis ediyor.  Bence FETÖ’nün oluşturmak istediği algılara videolarıyla alet olmamak lazım. Öyle ona ait yayımlanan her videosunu paylaşmadan önce bin düşünmek lazım. Yeni yeni yayımlanan videolarıyla sempazitanlarına hala mesaj veriyor. Kendi elimizle onun oyununa gelmeyelim. İyi bir iş çıkardık diye sevinmeyelim. Böyle yapmaya devam edersek onun ekmeğine yağ sürmüş oluruz. En iyisi onunla ilgili bir şey paylaşmamak, onu yok kabul etmektir. Zira hinlikte, hainlikte, rol yapmada, sureti haktan görünmede kimse onunla aşık atamaz.

Sahi Gülen’le ilgili videoları paylaşmak kimin işine yarıyor? Ava giderken avlanmayalım! 18/08/2017

* 21/08/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde