Ana içeriğe atla

Kara listeye aldıklarım

Kimleri mi bu listeye aldım?
-Nöbetçi olduğum gün dersine gelmeyen öğretmeni,
-Okulda olduğu halde dersine girmeyen müdür ve yardımcısını,
-Eğitim ve öğretim esnasında okullar arası maç, etkinlik, yarışma planlayan MEM'i
-Okul esnasında kurs, seminer düzenleyen MEM'i,
-Önemli ve geçerli bir mazereti olmadığı halde dersine girmeyen öğretmeni,
-Okulda olduğu halde dersi olduğunu unutan müdür yardımcısını,
-Okul esnasında dersi olan öğretmeni bilmem ne komisyonuna alan MEM'i
-Çocuğunu evinde kahvaltı yapmadan okuluna gönderen anne ve babayı,
-Haftalık 35 saat ders gördükten sonra öğrenciye okulda takviye kurs açan MEB'i,
-Öğretmenine ve müdür yardımcısına nöbet ücreti ödediği halde okulun sorumlusu müdürüne nöbet ücreti ödemeyen MEB'i,
-Okulun müdüründen, müdür yardımcısından ve öğretmeninden her şeyi isteyen fakat okul servisçilerine tek kelime edemeyen MEM'i,
-Öğrenci ve veliyi her halükarda haklı gören MEB'i ve MEM'i,
-Çocuğuna hiç toz kondurmayan aşırı korumacı velileri,
-Elifi görse mertek sanan bazılarının  öğretmen ve idarecileri beğenmeyip oturduğu yerden ahkam kesenleri,
-Haftada en az nasıl gelirim hesabı yapan öğretmenleri,
-Haftada birkaç gün boş gün isteyen öğretmenleri,
-Okullarda çalışan eşlerinin işini takip eden milli enişteleri,
-Ders programı istediği gibi olmadığı için araya anasını, babasını, kocasını, kayın pederini devreye koyan öğretmeni ve bu öğretmen için okul müdürüne telefon açan milli eğitim müdürünü,
-En önemli görevlerinden biri  okullarda eğitim ve öğretimi iyileştirmek olan kamu çalışanının etüt merkezi, kurs merkezi, dershane vb gelir getiren yerler açanı,
-Bir kamu çalışanı olmasına rağmen işini kılıfına uydurup ikinci iş yapmak suretiyle asıl işini ihmal edeni,
-İkinci işine dört elle sarıldığı halde devletteki görevini eğreti tutanları,
-Yöneticisinden her türlü sorumluluğu bekleyen fakat hiç yetki vermeyen MEB'i,
-Öğretmeninden her şeyi bekleyen ama ona hiç yetki vermeyen MEB ve MEM'i,
-Her türlü seminer, sempozyum, hizmet içi ve çağıştayları devlete ait salonlardan ziyade beş yıldızlı otellerde yapmak suretiyle kamu parasını çarçur eden yetkilileri,
-Hiçbir anlamı olmayan mesleki çalışmaları hala devam ettiren yetkilileri,
-Her türlü yetiştirme ve takviye kursuna katılmak için müracaat ettiği halde devam etmeyen öğrenciyi, veliyi ve hiçbir yaptırım uygulamayan MEB ve MEM'i,
-İl ve ilçe milli eğitim müdürlüğü makamını kapmak için bir koltuk uğruna okul müdürlerini tanısın-tanımasın doğrayan emir eri çingene beylerini,
-Daha kimleri, kimleri... 05/03/2017






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde