Ana içeriğe atla

Kokteyl Dedikleri

İsmini duyardım ama yenir mi, içilir mi, orada ne yapılır, nasıl davranılır bilmezdim. Öğrenmek için çok da merak etmedim.
Kokteylden bahsediyorum. Nedense bu isim de bana garip gelen isimlerden biri. Anlamını bilmesem de bende iyi çağrışım bırakmayan isimlerden. Hayatımda aldığım kokteyl davetlerine katılmadım. İlk defa geçen yıl birine katılarak milli oldum. Bu sene de ikincisine katıldım. İki yıldır katılmak suretiyle kokteylin ne olduğu hakkında gözlemlerime dayanarak ne olduğunu nispeten anladım. Bugün üşenmedim sözlük anlamına baktım. TDK sözlüğünde karşıma:
"1. Türlü içkiler karıştırılarak yapılan içki, 2. Yeri ve zamanı önceden belirlenen, ayaküstü sohbetlerin yapıldığı içkili toplantı" şeklinde bir anlam çıktı.
Kelime İngilizceden geçmiş bize. Her iki anlamında da içki var. Boşuna ön yargılı davranmamışım demek ki bugüne kadar. Bereket bizimkiler içkisizdi. Zaten içki olsaydı katılmazdım. Benim katıldıklarım 2.kısma giriyor. Tek farkı içkisizi. 
Firmalar kendilerini tanıtmak, bilgilendirmek vs amacıyla düzenliyor. Bunun için de 5 yıldızlı otelleri kiralıyor. Davetliler belirlenen saatte geliyor, her gelen davetli yuvarlak masalara bir göz atıyor, tanıdığım biri var mı diye. Herkes taşıdığının etrafında toplanıyor. Masalara konan kurabiyelerden atıştırırken bir taraftan da birbirleriyle laflamaya çalışıyor. Kulakları da yapılan konuşmalarda. Her konuşma bitiminde ise alkışlar. İçki bardağını andıran bardaklardan içilen meyve suları da menüde olanlardan. Tüm bunlar icra edilirken herkes ayakta tabi. Sandalye yok. Salon ve masalar, bize İngilizce'den geçmiş kokteyl kelimesinin anlamına uygun bir şekilde dizayn edilmiş. Zaten sandalye olsaydı toplantının ruhuna aykırı olurdu.
Çağırdığın misafiri ucuzundan ağırlama gibi geldi bana. Evine gelen misafiri oturtmadan ayak üstü laflayarak savmak bunun adı. Misafiri, geldiğine-geleceğine pişman ettiren etkinlik dense yeridir. Geç de olsa kokteylin ne anlama geldiğini, içeriğinin ne olduğunu anladım anlamaya da...Bu şekil davetlileri ayakta bekletme işini yapmak için yer olarak otellerin seçilmesini pek anlayamadım. 
Kokteylin mana ve ehemmiyetine aykırı olacak ama yine TDK sözlüğünde kaba konuşma olarak yerini alan şu söz gözümün önüne geldi: "Ayranı yok içmeye, atla gider s.çmaya."
Ben kokteylin ne olduğunu öğrendim. Merakımı giderdim. Üstelik acemilik çekmeyesin diye dilim döndüğünce sana anlatmaya çalıştım. Sana iyi kokteyller!.. 06.03.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde