Ana içeriğe atla

"Uyku ilacı içtim de..."

2007-2008 yılları olsa gerek. Üniversite sınavında salon başkanıyım. Sınavın ilk çeyreğinde bir öğrencinin uykulu hali dikkatimi çekti. Yanına vardım gel yüzünü yıkayıp gelelim diye. Beraber lavaboya gidip geldik.

Öğrenci biraz daha soru çözdü. Sonra kafasını sıraya koydu, uyumaya koyuldu. Tekrar yanına vardım, uyandırdım. Gel bir daha yıkayalım şu yüzünü dedim. Öğrenci, "Kalsın, gerek yok. Çünkü faydası yok. Gelince tekrar uyuyacağım" dedi. Niye rahatsız mısın dedim. "Rahatsız değilim, ama gözlerimi açamıyorum. Çünkü dün akşam uykum gelmedi, stresten bir türlü uyuyamadım. Uykum gelsin diye gece uyku ilacı içmiştim. Benim uyku ilacı daha yeni etkisini göstermeye başladı. Yapacak bir şey yok, uyumaktan başka" dedi. Senin için bu sınav hayat-memat meselesi. Bu sınav tek sınav. Başka da telafisi yok" dedimse de, "Teşekkür ederim hocam ilgi ve alakan için. Müsaade et ben uyuyayım. Siz de rahatsız olmayın" dedi. Çocuğu kendi haline bıraktım.

Ayakta gözetmenlik yaparken çocuğun durumu gözümün önünden gitmedi. Yarış atı gibi sınava hazırlanıyor çocuklarımız. Özel hayatları yok. Toplumsal hayattan kopuk yetişiyorlar. Tek beklenen başarılı olmalarıdır. Ailelerin beklentileri yüksek. Günler öncesinden başlayan stres sınav gecesi doruk noktaya ulaşmış. Son çare, çaresiz uyku ilacı içiyor, sabaha dinç kalkmak için. Bu çocuğa ve diğer sınava giren 2 milyon emsaline yazık.

Gençler! Sağlığınız daha önemli. Her bir başarı sağlığınızdan daha önemli değildir. Elimizden geleni şu ana kadar yaptıysanız gerisini Allah'a havale edin. Allah yolunuzu açık etsin. Başarısızlığınız dünyanın sonu değildir... Başarılar... 17.06.2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde