20 Eylül 2024 Cuma

Suda İncir Dikimi

Gelen su faturam. Bir önceki ay 410,5 gelmiş. Bu faturayı görünce siz, sen daha iyiymişsin, biz ne yapalım. Bize şu kadar geldi diyeceksiniz. Zaten böyle diyeceğiniz için paylaştım bu gelen faturayı. Siz de benim gibi sudan tasarruf ederseniz, size de böyle düşük gelir. Gördüğümüz gibi bir önceki aya göre yüze elli tasarruf sağlamışım. Söyle de bilelim dediğinizi duyar gibiyim.

Aslında bu ay ki su kullanma hedefim, birinci kademede kalmaktı. Gel gör ki elimde, yağmur yağdığı zaman şu kadar metreküp yağmur yağdı şeklinde  yağmuru ölçen bir alet olmadığı için iki metreküp aşarak 2.kademeye girmişim. Şayet böyle bir alet olsaydı, ilk kademe kullanım biter bitmez vanayı kapatırdım. Oğlan yıkanıyormuş, yarı sabunlu kalırmış, hiç umurumda olmazdı.

Şimdi geleyim, niye bu kadar düşük fatura geliyor bana. Meslek sırrı olsa da insaniyet namına bilgilendirme yapayım ki önümüzdeki aydan itibaren siz de düşük faturalı su kullanın.

1.Wc ihtiyaçlarınızı belediyenin açtığı ücretsiz wc'leri kullanın.

2.Abdest ihtiyacınızı cami şadırvanından giderin.

3.Çay ve içme suyunuzu mahallenizdeki ücretsiz tatlı su çeşmesinden temin edin.

4.Vırt zırt banyo yapmayın. Banyo ihtiyacını doğuracak sebeplerden uzak durunuz. Terlemeyiniz.  Farz edin ki terlediniz. Bir banyo yapayım da rahatlayayım deme lüksünüz yok. Zaten bu rahatlık yüzünden faturalarınız katmerli geliyor. İstemeden terledi iseniz çok amaçlı ıslak mendil kullanınız. Kullandığınız bu ıslak mendili kullanıp atmıyorsunuz. Çok amaçlı kullanacaksınız. Baktınız bu ıslak mendil kurudu. Adı üzerinde ıslak mendil. Bir cami önünden geçerken şadırvandan yıkayacaksınız. Alın size ıslak mendil. Yani tek kullanımlı kullanmayacaksınız. O kadar çok kullanacaksınız ki sonunda eskimeye ve pörsümeye yüz tutunca atmadan önce lütfen ayakkabılarınızı bir güzel siliniz.

5.Çamaşır makinesini akşam sabah, kah renkli kah renksiz çamaşır diye çalıştırmayacaksınız. Elbiseniz koksa bile makineyi çalıştırmayın. Pis kokudan kurtulmak için pekala deodorant kullanabilirsiniz. Böylece etraf mis gibi kokar.

6.Yemek öncesi ve sonrası el yıkama işini Allah rızası için bırakın. Böyle derken eliniz pis durun demiyorum. Bunun için de çok amaçlı ıslak mendil kullanabilirsiniz. Yemekten önce elinizi sildiğiniz ıslak mendili pekala yemekten sonra da kullanarak elinizi temizleyebilirsiniz.

7.Ayrı ayrı kaptan yemek yemeyi, ardından bulaşık makinesini çalıştırmayı lütfen aklınızdan bile geçirmeyin. Ortak kaptan, tek kaptan yiyin. Sonrasında bir güzel sünnetleyin. Bu temizlik hala içinize sinmiyorsa çok amaçlı ıslak mendil ile bir güzel temizleyin. Kaplarınız pırıl pırıl olacaktır.

8.Islak mendil ucuz mu sanki diyen gafiller çıkacaktır içinizden. Böyle diyen iticiler ve felaket tellalları bilsin ki akşam akşam çekemem sizin bu muhalif halinizi. Unutmayın ki bundan çok öncesine kadar bu ıslak mendil de yoktu.

9. Eşimiz ve çocuğunuz sizin uygulamakta olduğunuz tasarruf tedbirlerini dinlemeyip musluğu olur olmaz açıyor mu, gerekirse vanaya kilit takacaksınız.

10.Genç çocuğunuz var. Yıkanmak zorunda mı kalıyor. Söyleyin ona. Teyemmüm alsın.

11.İçinizde, ben bu tasarruf tedbirlerini uygulamam. Su kullanmak bir itibardır. İtibardan da tasarruf etmem diyeniniz varsa, benim ona sözüm, beter ol demek olur.

12.Yine de susuz yapamam diyeniniz olursa, şebeke suyunu kullanmaktansa, üç harflilerden hazır su alın.

13.Evinize gelecek misafirden, içeceği suyu evinden getirmesini ısrarla ve utanmadan söyleyiniz. Getirmeyip lıkır lıkır su içene Salih peygamberin devesi senden insaflıydı deyiniz. Suyu içip içip ardından wc’ye gitmeye kalkarsa onu mahalle Camii tuvaletine götürünüz.

14.Zaman zaman hatta mümkünse, çocuğunuzu ve annesini sık sık anneannesine gönderin.

15.Günlük, haftalık, aylık ve yıllık ev temizliğini öteleyin. Hatta hiç yapmayın. Cam silmeye kalkmayın. Duvarı kendi haline bırakın. Etraf kokuşmuşken sizin eviniz kirli kalmış, çok mu? 

16.Hasılı, uygulayın bu dediklerimi, benim geçen aya göre yüzde elli indirimli geldiği gibi faturanız öbür ay yüzde elli indirimli olacaktır.

Yapacağınız tek şey, gittiğim yoldan değil, dediğim yolu takip etmek olacaktır. Değilse, sizi ben bile kurtaramam. Zira yakındır ocağınıza incir dikilmesi. 

Demedi demeyin. 

Unutmayın ki zaman sudan ucuz zamanı değil. 

19 Eylül 2024 Perşembe

Bir Günün Hikayesi

İstasyondan çıktım. Tek yaptığım, ayaklara yürü demek oldu. Biraz paslanmış ama eski günler kadar olmasa da hiç teklemeden yürümeye başladı ayaklarım. 

Rotayı çevirdim Meram Yeniyol'a. Baktım Lastik Durağındayım. Geçince, gözüme sağdaki petrolün fiyat listesi ilişti. Bir ara bu fiyatlar durmayacak, şuradan biraz benzin alayım deyip 44'e aldığım benzinin 42 dolaylarına indiğini gördüm. İnişine sevindim ama zamlı tarifeden aldığım benzini telafi için ayakları biraz kullanmam gerek dedim. 

Evliya Çelebi Parkını sağladım. Meram Devlet Hastanesinin önüne gelince, çıkmadan aradığım, müsaitsen yürüyelim dediğim yol arkadaşım da yürüyüşüme eşlik etti. 

Yürürken yol arkadaşıma gıpta ettim. Gram yağ ve kilo yok vücudunda. Yavaş yürür gibi görünmesine rağmen hep önümde yürüdü.  Yormadan yürümenin pratiğini de öğrenmiş.

Yürüyüşe tek engel, Meram Yeniyol'un yürüyüşe elverişli olmaması. İkişer şeritli yolun kaldırımı ha var ha yok. Olan kaldırıma da kaldırım demeye bin şahit lazım. Yürümek için yola insen araç geliyor. İki kişinin zor yürüdüğü kaldırıma çıksan, önüne ya direk ya ağaç ya da bahçeden dalları sarkmış ağaçların dalları yürüyüşünü engelliyor. Kaldırım taşları da tek düze değil. Yolun ve kaldırımın bugünkü hali sanırım Veysel Candan'ın belediye başkanlığından kalma. Sağlı sollu, önünde bahçe olan tek katlı evlerin önünden birer metre alınsa, kaldırım yenilense, yürüyüş için çok elverişli bir güzergah olur. Yetkililere ve arsasından bir metre yer vermek için can atan muhitin sakinlerine duyurulur. 

Biz gelelim yürüyüşe. İnişli, çıkışlı yol aldık. Dere tepe düz gittik. Bir baktık. Dere'deyiz. Öğle ezanı da okunmaya başladı. Değirmenönü Camisine girelim dedik. Camiye o kadar giriş var. Hangi kapıya dolandı isek kilitli bulduk. Sağ, sol derken galiba kimse yok deyip çıkıp giderken müezzinin sesini duyduk. Ses yukarıdan geliyor dedik. İçeride varlar deyip az önce kilitli dediğimiz kapının yanında bir başka kapıya yönelerek şansımızı denedik. Kapı açıktı. Farza durmuşlar. Üç beş cemaat vardı içeride. 

Namaz çıkışı hoş geldin dedi cemaatten önümüzden yürüyen. Hüseyin'e mi geldiniz dedi. Hayır sana geldik dedim. Buyurun dedi gönlü zengin insanımız. Bu arada bu Hüseyin kim, meşhur biri mi dedik. Yok. Buradan bir yer satın aldı. Onun tanıdıkları geliyor bazen dedi. Dere Kur'an Kursuna nasıl gideriz dedik. Beni takip edin. Sonrasında da Kızlar Kaya'sının oradan yola devam edin. Nasıl gideceksiniz dedi. Yürüyerek dedik. Yalnız Kurs buraya uzak dedi. Problem değil. Yürürüz dedik. O önde biz arkadan yürüdük. Sularımız akmıyor dedi. Şebeke suyu mu dedik. Hayır, musluklar akıyor. Derenin suları kesik dedi. Niye dedik. Belediye kesti. Çünkü suyu satıyor dedi. 

Kızlar Kaya'sını solumuza alarak yürüdük. Kursu bulmak için yol bilgisini açtım. Mezarlığın oradan biraz rampa çıktık.

Kursta görev yapan sınıf arkadaşımızı ziyaret edeceğiz bu vesileyle. Yerinde ve iş başında imiş aradığımız. Hemen bizi sınıfına aldı. Ortaokul seviyesinde öğrencilerdi öğrencileri. Dere İHO öğrencilerinin çoğu burada yatılı kalıyormuş. Hepsinin önünde de Kur'an vardı. Ayağa kalktı mimi minnacıklar. Selam verdik. Hal hatır sorduk. İçinizde en iyi okuyan hanginiz dedik. Abdullah isimli öğrenci imiş. Ondan bir ayet dinledik. Tebrik edip çıktık.

Müdür odasına aldı arkadaşımız. Ardından müdür geldi. Muhitteki imamlar ve kursta göre yapanlar selam verip hoş geldin dediler.

Etkinlik pek eksik olmazmış kursta. Bugün de ilköğretim haftası etkinlikleri çerçevesinde, yapılan program dolayısıyla çocuklara çi köfte yoğurmuş kurs müdürü. Bize de nasip oldu bu vesileyle. Kurs müdürünün on parmağında yirmi marifet varmış bizim arkadaşın anlattığına göre. Sanırım her cum,  yemeklere ilaveten izzet ikram yapılıyormuş burada kalan öğrencilere. Çoğu da müdürün elinden geçiyormuş. 

Çok derli toplu ve düzenli gördüm Kursu. Sessiz sakin ve tepeye nazır bir yere yapılmış Kurs. Giden Meram Kaymakam'ının uğrak yeriymiş burası. Kendi cebinden öğrencilere epey bir destek çıkmış.

Çay eşliğinde hasbihalimizi yaptıktan sonra ilgi, alaka ve ikramlarına teşekkür ederek ayrıldık. Hep böyleyseniz yürüyüş rotamız hep bu taraf olur dedik. Gülüştük. Her zaman bekleriz dediler. Bırakalım sizi tekliflerine, biz yine yürüyeceğiz dedik. Tekrar yola revan olduk.

Dere'yi bitirip Meram Yeniyol'u takip etmedik bu sefer. Aşkan Mahallesinin sokaklarına girdik. NEÜ rektörlüğünü sağımıza alıp yürüdük. Bu rektörlüğün yanından geçerken hep dillendirdiğimi bir kez daha dillendirdim. Bu üniversitenin kampüsü varken bu rektörlük niye kampüste değil diye. Öyle ya rektörlüğün yeri üniversite yerleşkesinin içi olur. Öğrenci ve öğretim görevlilerinin arası olur. Devlet yerleşkeye o kadar bina yaptı, bir rektörlük binası mı yapamadı ya da taşınacak yer var da rektörlük taşınmak mı istemiyor? Doğrusunu isterseniz ben de olsam makamımın üniversite içinde olmasını istemem. Mesela okullarda öğrenci olmasa okul idarecileri için çok iyi olur. Çünkü ne sorun olur ne suyunu bulandıran. Ayrı bir yerde keyif sürersin. Öyle ya kim uğraşacak öğrenciyle, öğretim görevlisiyle. Sadede gelirsem, bugün NEÜ rektörlüğü olarak kullanılan yer kıymetli bir yer. Pekala başka bir amaçla kullanılabilir. Hiçbir şey yapılamazsa, burası halka açık bir kafe niye olmasın. Aman neyse ne.

Yürümeye devam ettik. Yol üzerinde iki üniversite öğrenci yurdunu ziyaret ettik. Çaylarını içtik. Aşgan Camisinde ikindiyi kıldık. Tankın önünden evlere gitmek üzere ayrıldık. Bu maratonun tekrarı için tekrar kavilleştik. Ayrılmadan önce yol arkadaşım eve boş göndermedi. Sorunsuz geçen günü tatlı bağlayalım dercesine, bir tatlıcıya girerek tatlı alıp koltuğumun altına sıkıştırıverdi. Kesesine bereket. 

Eve geldiğim zaman baktım ki epey bir adım atmışız, km kat etmişiz, kalori yakmışız. Yürürken konuşmaktan, ziyaret ettiğimiz yerlerin muhabbetinden, akşamın ne zaman olduğunu bilemedik. O kadar yol tepmemize rağmen bir yorgunluk da hissetmedim.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Kimse Güvenli Değil *

İsrail’in Lübnan’daki taşınabilir çağrı cihazlarına sızıp patlatması sonucu çok sayıda kişinin yaralandığı bildirildi.

Lübnan resmi ajansı NNA’ya göre, İsrail’in "pager" isimli çağrı cihazlarına sızması sonucu çok sayıda Lübnanlı yaralandı. Patlayan cihazlar 1990'lı ve 2000'li yıllarda popüler olan, pager diye bilinen cihazlar. Hizbullah bu cihazları örgüt içi iletişimde kullanıyor. İddialara göre bu cihazların en son teslim edilenlerine patlayıcı düzenek yerleştirildi. Bu cihazlarla bir numaradan temasa geçince de cihazlar infilak ediyor.” (İnternet Haber)

Ajanslara düşen bu haber gösterdi ki bu çağda kimse bulunduğu yerde güvenli değil. Çünkü çağrı cihazları üzerinden bu infilak yapılabiliyorsa cep telefonları üzerinden bu tür suikast ve toplu cinayetler hayli hayli yapılır. Ki cep telefonu olmayan dünyalı bugün için yok gibi. O yüzden her nerede olursak olalım, bir terör saldırısına ve toplu katliama maruz kalma riski söz konusu. Yeter ki birileri bir başkasını ve başkalarını ortadan kaldırmak istesin.

Deselerdi ki bir gün gelecek, insanlık için bir kolaylık olan bu teknoloji başına bela olacak, herkes cebinde bomba ve kendini intihara sürükleyecek aletini cebinde veya elinde bulunduracak. Herhalde hiçbirimiz inanmazdı.

Yine çağrı cihazı üzerinden yapılan bu saldırı gösterdi ki teknolojiyi üretenler, terörle mücadele ettiğini veya kendini savunduğunu söyleyen kişi ve devletler, ürettikleri cihazları satarak hem para kazanıyorlar hem sattıkları ürünle, biri bizi gözetliyor türünden bizi dinliyor, ne yaptığını, nereye gittiğini takip ediyor hem de sattığı ürünü silah olarak kullanmak suretiyle ortadan kaldırıyor.

Dünyayı yöneten, dünyaya yön veren ve ipin ucunu daima elinde tutan bunlara karşı kimse ben şunlarla mücadele ediyorum, ülkemi koruyorum demeye falan kalkmasın. Rakibin, düşmanın ürettiği ile kişilerin veya devletlerin kendini koruması mümkün değil. Çünkü onlar izin verdiği müddetçe hayattayız.

Ne zaman ki başta teknoloji olmak suretiyle her şeyi kendi üreten kişi ve ülkeler işte o zaman her türlü mücadeleyi kazanır ve dünyada söz sahibi olur.

İslam dünyası, namerde muhtaç olmayacak şekilde; teknolojide, bilimde, ekonomide, sermayede, üretimde, savunmada, icatta söz sahibi olmadığı ve kendi kendine yetmediği, rakip ya da düşmanlarının ürettiklerini parayı bastırıp aldığı ve kullandığı müddetçe bir arpa boyu yol ilerleyemez, dertten kurtulamaz, dünyada söz sahibi olamaz.

Çağrı cihazları üzerinden yapılan bu siber saldırısı, İslam dünyasının, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin aklını başına alması gerekir.

Hamaset ve sloganı bırakıp sadede gelmedikçe dert de bizim, sıkıntı da bizim, ölüm ve yaralanma da bizim, kan ve gözyaşı da bizim olmaya devam eder.

Yapacağımız tek şey kendimizle yüzleşmektir.

*20.09.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.