23 Temmuz 2024 Salı

Tarih Kokan Tarihi Lise *

Konya Lisesi
1889 yılında Türkiye'nin 26.lisesi olarak açılan Konya Lisesinin girişinde tarihi bina yazar. Hem bina tarihi hem de eğitim ve öğretim yönünden tarih olmuş bir okul. 

Açıldığından bu yana Konya İdadisi, Konya Sultanisi, Konya Erkek Lisesi, Konya Gazi Lisesi isimleriyle eğitim ve öğretim yapan okul, Konya Lisesi adıyla eğitim ve öğretime devam etmektedir. 

Bina tarihi zaten. Dışarıdan bakan bu binanın tarihi olduğunu bilir.

Bina, hizmete girdiği 1889 yılından bu yana 135 yıl geçmiş olmasına rağmen dimdik ayakta ve hala hizmet vermeye devam ediyor.

Günümüzde Konya Lisesi binası gibi ayakta duran bina varsa Osmanlı ve Selçuklu dönemlerine ait. Günümüz teknolojisi ile yapılan hiçbir binanın ömrü bu kadar yıl sürmez. Adeta beton yığını hepsi. 50-60 yıl sonra da adeta kül oluyor hepsi.

Eskilerle günümüzü kıyaslarsak, eskilerin yaptıkları binaları evladiyelik yaptıkları anlaşılıyor. Günümüzde yapılanlar ise adeta günü kurtarmak için yapılanlar. 

Eskiler yıllara ve yüzyıllara meydan okuyacak kalıcı eserlere imza atarken günümüz insanının ve teknolojisinin yarınlara verebileceği ve bırakabileceği bir şey yok. 

Yine eski tarihi ve evladiyelik binalara girince, yaz olmasına rağmen içeride bir serinlik seni karşılıyor. Bu binalar yazın serin, kışın sıcak tutar türden. Yeni nesil binalarımız ise kışın soğuk, yazın sıcak türünden. 

Eski tarihi binaların duvarları kalın. Ne içeriden dışarıya ses gider ne de dışarıdan içeriye ses alır. Günümüz binalarında ise tam tersi bir durum söz konusu. İçerideki ses dışarıya, dışarıdaki ses içeriye kadar gelir.

Konya Lisesinin sağından ve solundan akan yoğun trafik olmasına rağmen o trafiğin gürültüsü binaya pek uğramıyor dense yeridir.

Her yönüyle günümüz binaları ile kıyas kabul etmeyen ecdadın binaları önünde şapkamı çıkarıyorum. Hepsini hayırla yad ediyorum.

Tarihi binanın giriş katındaki koridora girince, dışı tarihi olan binanın içinin de tarih koktuğu göze çarpıyor. Geçmişten günümüze bu okuldan mezun olup ünlü olmuş ne kadar devlet adamı, siyasetçi, edebiyatçı varsa resimleriyle beraber duvarda kendilerine yer verilmiş.

Giriş kattaki dersliklere de tarih olmuş ünlü şahsiyetlerin ismi verilmiş. Aklımda kaldığı kadarıyla salonun bir tanesine Abdülbaki Gölpınarlı dersliği, diğer birine Sivaslı Ali Kemal dersliği adı verilmiş. Diğerlerinde de başka meşhurların ismi yazılmış. Dersliğe girişin sağ tarafında da adı verilen kişinin özgeçmişi ve yaptıklarını anlatan bir çerçeveye yer verilmiş.

Sivaslı Ali Kemal ismi dikkatimi çekti. Sanırım beşinci dersliğe adını vermişler. Bu kişi Sivaslı ise Sivas nere, Konya nere. Konya ne alaka? Bu zatın ismi verilecekse Sivas’taki bu okulda değerlendirilmeliydi dedim. Üstelik Yaka’da kocaman bir caddeye de bu kişinin adını vermişler.

Kimdir, necidir, Konya’ya ne hizmeti dokunmuş olabilir diye özgeçmişini okudum. Okudukça Sivaslı Ali Kemal’e sevgim ve saygım arttı. Konya’ya büyük hizmetleri olduğu gibi Delibaş isyanıyla birlikte isyancıların elinde can vererek canından olmuş bir şahsiyet olduğunu gördüm. Allah razı olsun kendisinden.

Konya’ya şu ya da bu şekilde hizmeti dokunmuş tarih olmuş bu kişilerin isimlerini ve yaptıklarını yaşatmak amacıyla dersliklere bunların isimlerini  ve kısaca yaptıklarını anlatan çerçeveye yer vermelerinden dolayı sebep olup uygulayanlara teşekkürü buradan bir borç bilirim.

Böyle bir tarihi binada tarihi şahsiyetlerin isminin verildiği bu dersliklerde öğrenci olmak isterdim doğrusu.

*05.08.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Açık Lise Sınavından Kısa Kısa (3)

Açık lise sınavına dair kısa kısa bahsederken şundan da bahsetmesem olmaz.

Sınavını bitiren bir öğrencinin sınav evrakını almak için yanına gittiğimde, öğrencinin önünde, uçları aynı oranda açılmış bir deste veya düzine kalem gördüm.

İçinden bir tanesini çıkarmış. Onunla kodlamasını yapmış. İşi bitince kullandığı kalemi de diğer kullanmadığı deste veya düzine kalemlerin içine koymaya çalışıyordu.

Deste veya düzine diyorum. Çünkü kurşun kalemler deste ile mi satılır ya da düzine ile mi bilmediğimden.

O değilden gence sordum. Satıyor musun bu kalemleri dedim. Yok abi, niye satayım dedi. O zaman niye getirdin hepsini dedim. Bir tane kurşun kalem satmıyormuş esnaf. Mecburen böyle hepsini aldım. Lazımsa vereyim dedi. Yok, delikanlı. Lazım değil, teşekkür ederim dedim. Evrakını alıp öğrenciyi gönderdim.

Garibime gitti bu durum.

Bu konuyu yazı konusu edineyim derken kurşun kalemler deste ile mi yoksa düzine ile mi satılıyor diye araştırdım. Düzine ile satılıyormuş İnternet üzerinden. İki farklı markaya baktım. Birinde 130 TL idi düzinesi, diğerinde 160,91 TL idi.

Bir derse girmek için sabah sabah kırtasiye veya bakkalın yolunu tutan bu çocuk bu bir düzine kalemi kaça aldı bilmiyorum. Keşke kaça aldın diye sorsaydım.

Esnafın işyerinde satmak için bu kalemleri düzinesi ile alması normal. Toptancı ise düzine ile satması da normal. Anormal olan, esnafın bir kalem isteyen çocuğa düzinesi ile satması. Öyle görünüyor ki bu sınav çocuğa çok pahalıya patladı.

Esnafın bu yaptığı tamamen fırsatçılık.

Halbuki esnafın yapacağı düzine ile alırsan şu fiyat, tek alırsan bu fiyat şeklinde iki ayrı fiyat söylemesi. Elbette tek alım daha pahalıya gelir. Bu da normaldir. Çünkü perakende satışa girer. Düzine ile alım ise toptan satışa girdiği için daha hesaplı olur.

Öyle görünüyor ki esnaf, gözü açılmamış ve sabah sabah kalem ihtiyacı olan çocuğa bir düzine kalem satarak kârına kâr katmış. Belli ki büyük esnaf olma gibi bir niyeti yok. Günde kaç kişiyi tokatlarsam kâr mantığı güdüyor. Vah ki vah...

Bileydim ve görseydim, bu çocuğa kalem aldırmazdım. Gelmeyen kişilerin kutucuğunu işaretlemek için evden götürdüğüm kalemi verirdim ona. Al oğlum, bununla kodla derdim. Esnafa da sabah sabah zırnık koklatmazdım.

Böyle esnaflar aslında topuklarına sıkıyor. 

Devlet ders kitaplarını ücretsiz verdiğinde bu esnaf sinek avlamaya başlamıştı. 

ÖSYM kalemine varıncaya kadar öğrencinin ihtiyacını sınavlarda temin ediyor. 

Böyle esnafın sayısı artarsa açık lise öğrencilerine de kalemi vermeye başlar. Ondan sonra bu tür kırtasiyeci esnafı ne satar, bilmem. 

Açık Lise Sınavından Kısa Kısa (2)

Açık lise sınavlarında sorulan sorular yeni nesil sorularından değil. Soru ve cevapları 10 saniye içerisinde okunabilir. 

Bir öğrenci yedi dersten sınava girmiş olsa her dersten 11 soru olduğuna göre yüz dakikalık sürede her bir soruya bir buçuk dakikalık zaman verilmiş olur.

Bir dersten de sınava girse yedi dersten de sınava girse, çoğunluk, ilk yarım saatte çıkıp giderken bir ya da iki öğrenci yüz dakikanın çoğunu kullanıyor.

Tüm süreyi kullanan iki ayrı oturumda iki öğrenci dikkatimi çekti. Her ikisi de dört dersten sınava giriyor. 

Kısa ve kolay olan bu sorular için bu öğrenciler niçin sürenin tamamını kullandı dersiniz. Bunu bilmek için salonda iki gözetmen eşliğinde bu öğrencileri beklerken izlemek zorundasınız. 

Bir tanesi her soru ve cümleyi gözüyle değil, dudağıyla okudu. Belki anlamak için aynı cümleyi kaç kere okuyor. Ardından okuduğu yerin altını tek tek çiziyor. Arkadaşlarından geride kalmasının en önemli sebebi bu olsa gerek.

Sınavın başlamasını beklerken okuduğu duanın haddi hesabı yoktu zaten.

Bir diğeri sınav süresinin bitimine on dakika kalıncaya kadar süresini kullandı. Sürenin çoğunu kodlamaya ayırdı. O küçücük yuvarlağı doldurmak için neredeyse bir otuz saniyesini kullandı. Aynı tempoyla döndü döndü yuvarlağı karaladı.

Bir başına kalma pahasına tüm kodlamayı aynı yol ve yöntemle yaptı. Ne bıktı ne usandı. Kodlarken süreyi yetiştirebilecek miyim diye ara ara duvardaki saate baktı durdu. 

Bitirdikten sonra sıra gelmişti kontrole. Sol eline kitapçığı, sağ eline de cevap kağıdını aldı. Kitapçığı en baştan sonuna kadar cevap kağıdıyla birlikte kontrol etti. Kitapçıktaki işaretiyle cevap kağıdındaki işareti tutunca sağ elinin işaret parmağını yukarı doğru kaldırdı. Bitime on dakika kala tüm kontrolleri bitirdi. Kitapçığı kapattı. Son on beş dakika kala çıkış yasak olduğu için arkasına yaslanıp beklemeye koyuldu. Bu öğrenciyi gören de YKS, AYT veya KPSS'ye girmiş sanır. 

Sınav bitiminde gözetmen arkadaş, kızım niye örgün okumuyorsun diye sordu. Örgün de hedefime ulaşamayacağıma inandığımdan açık lisede okumayı tercih ettim dedi. Kaçıncı sınıftasın dedi. 11.sınıfta imiş daha. Bu zamana kadar da hiç örgün gitmemiş. Hedefi ne ise artık.

Bu iki öğrenci yüzünden tüm salonlar sınavını bitirmiş olmasına rağmen evrakını en son teslim eden iki salondan biri olma şerefine nail olduk. Son teslim etme şerefine nail olamadık. Sanırım birinci olan salondaki öğrenci sürenin tümünü kullandı.

Salonda, bu öğrencilerin sınavı bitirip gitmesini beklerken iki görevli olarak bize de bol bol sabretmek düştü. 

Bir sonraki yazımda da gördüğüm bir garipliği ele almak isterim.