14 Ekim 2023 Cumartesi

Filistin için Ne Yapıyoruz?

1948 yılında İsrail kurulduktan sonra Filistinlilere için kan, gözyaşı, işkence, katliam, tehcir, hapis, sürgün, açık hava hapishanesinde yaşama hayatı başladı. Orantısız mücadelede ölen Filistinlinin sayısını artık kimse tutmuyor. Başka ülkelerde mülteci ve sığınmacı olarak yaşayan Filistinli sayısı Filistin'de yaşayandan çok çok fazla. İsrail genişleye genişleye Filistinlinin elinde doğru dürüst toprak kalmadı.

Filistin ile İsrail arasındaki husumet, ve anlaşmazlık, bitmeyen ve dinmeyen bir hikaye ve yılan hikayesine döndü. Bu mesele öyle bir noktaya geldi ki halk arasında darbı mesel hale geldi. Birinin başkasına düşmanlığını ifade etmek için "Filistin-İsrail gibi ne yaparsınız" denir oldu.

İsrail'in Filistinlilere uyguladığı orantısız güç dünya tarafından kabul ediliyor. Ama ABD destekli İsrail'e kimse bir şey demiyor. İsrail de yayılmacılığına devam ediyor. 

Başka güçlerin desteğiyle ayakta duran Arap devletleri de İsrail'in zulmüne seyirci. Hoş, yardım etmek isteseler bile İsrail ile başa çıkacak güç, kuvvet ve iradeleri yok. Çünkü Arap Baharı oyunuyla birlikte İsrail'in Ortadoğu'da tehdit etme potansiyeline sahip ne kadar devlet varsa, hepsi neredeyse devletsizleştirildi. Bugün her biri kendi himmete muhtaç dede pozisyonunda. 

Türkiye ve halkı ne yapıyor? 

Filistin'in başlattığı son Filistin-İsrail savaşına gelinceye kadar Türkiye İsrail'in uyguladığı insanlık dramını birinci elden dile getirdi. İsrail'e terör devleti dedi. Büyükelçiler çekildi. Filistin meselesi BM'de her yıl dile getirildi. Tüm bu yapılan konuşma ve eleştirilere rağmen İsrail hiçbir zaman geri adım atmadı. Hatta her şey İsrail lehine gelişti.

Halk bazında Türkiye ne yapıyor? 

İsrail'e lanet okuyor, beddua ediyor, kahrol İsrail sloganı atıyor, 

Gıyabi cenaze namazı kılıyor, 

İsrail'i telin ediyor, 

Yürüyüş yapıyor, 

İsrail büyükelçiliğine siyah çelenk bırakıyor, 

Filistinlilere yardım anlamında dua ediyor, 

Filistinlilere destek hutbesi okuyor, 

Sosyal medyada İsrail aleyhine yazılar yazılıp çiziliyor, slogan atılıyor,

Fetih süresi okuyor, 

Filistin için yardım toplanıyor, yardım götürülüyor,

Televizyonlarda İsrail’i eleştiren konuşmalar yapılıyor,

Gazetelerde İsrail’i eleştiri yazılar yayımlanıyor, 

İsrail mallarına boykot çağrısı yapılıyor vs. 

Sonuç olarak öyle görünüyor ki her sözümüz her tel’inimiz her yaptığımız öyle görünüyor ki hiçbir işe yaramadı. Belki de hepsi İsrail’e yaradı. Yaptıklarımız işe yarasaydı, şimdiye kadar İsrail kaç defa yok olmuş olurdu. 

İsrail’in söz geçiremediği bir Gazze kalmıştı. Bunu da nasıl elde eder, yutarım hesabı yaparken, Hamas İsrail’in imdadına yetişti. Dünyayı da hiç olmadığı kadar arkasına alan İsrail emin adımlarla doludizgin yoluna devam ediyor.

Acınası İslam Dünyası

Bölünmüş, parçalanmışlık ve bir araya gelememe, birlikte hareket edememe...

İnanç yönünden bin bir çeşitlilik... 

Aynı karede açlıktan ölen ve aşırı zenginlik ve sosyal adalet dengesizliği... 

Kuralsızlık...

Kayırmacılık, torpil, liyakatsizlik, ahlaksızlık... 

Liderlik kültü...

Hamaset, slogan ve gaz... Soğukkanlılık ara ki bulasın. Varsa yoksa hamaset. Olayların getirisi götürüsü hesaba katılmaz, perde gerisi düşünülmez. Düşünen olursa, soğukkanlılık sergileyen az sayıda beyin olursa, büyük yığınlar onları tu kaka yapar. Korkaklık ve satılmışlıkla itham eder. 

Her biri hiçbir alanda kendi kendine yeten değil. Kiminin parası var, üretimi yok. Ürettiği bir katma değer yok. Kiminin parası yok, insan gücü var. Ortak noktaları rahatına düşkünlük, tüketicilik... 

Ölen de öldüren de kendilerinden. Başka düşmana ihtiyaçları yok. 

İlişkileri pamuk ipliğine bağlı. İlişkilerinde bir denge yok. Bir bakarsın, sarmaş dolaş. Bir bakmışsın, Filistin-İsrail olmuşlar. 

Bal yapmaz arı gibiler. Konuşma çok, icraat yok. 

Uzaktan gazel okumayı, akıl vermeyi iyi bilirler. 

Mücahitliği kimseye bırakmazlar. 

Akılları bir karış havada, yerlerde sürünseler de ayakları da havada. Asla yere basmazlar. Hayal aleminde yaşarlar. Sadede gelmezler. Makul düşünmezler. Çözüm üretmezler. Çözümsüzlük dayatırlar. 

İletişim sıfır, diplomasi, devlet adamlığı hak getire. 

Çağı okumazlar. Her biri anlı şanlı geçmişine sığınır, geçmişle yaşar. Güne dair sözleri yok. 

Ömürleri kısır çekişmeyle geçer. 

Dışa dönük değil, içe dönük çalışırlar. Dışa meydan okumaları iç kamuoyunu tatmin ve desteklerini almak içindir. 

Her şeyi bilirler, her konuda söz söylerler. Tek bilmedikleri hadleridir. Bir de acınası halde olduklarını. Bunun için kafalarını kuma gömüp yaşamaya devam ediyorlar. Yaşasın kum ve kumdaki kafa! Zira o kumlar kafa ve beyinlerinin üzerini örtüyor. 

Basın Yasasının 29. Maddesine Dair

Sosyal medyada boy göstermek, yazıp çizmek, fotoğraf paylaşmak istiyorsunuz. Ama yeni çıkan basın yasasının 29.maddesi üzerinden koparılan fırtınadan haliyle korkuyor ve iki eliniz bağlı oturuyorsunuz.

Millet ne paylaşıyor diye bakıyorsunuz. Ama millete de bir hal olmuş. Çoğu kimse paylaşmama orucuna niyet etmiş.

Az sayıda paylaşılanları beğenseniz, bu da başınıza iş açabilir. Çünkü öyle bir hava yaydılar.

Ne yapıp ne edeceksiniz. Kara kara düşünüyorsunuz.

Sizin bu kara kara düşünmenize ben de üzülüyorum.

Panik ve korku vermeden bu endişenize çözüm olmak istiyorum. Yalnız merhemim yok ki başıma süreyim.

Bu durumda ne yapalım? Sizi bilmem ama şu aşamadan sonra panik, korku ve endişe yaratacak, kamu düzenini ve sosyal barışı bozacak, dış saldırılar varken iç huzuru bozacak paylaşımları yapmamaya ant içtim. Mecburen eski alışkanlıklarımı terk edeceğim. Yani suyu üfleyerek içeceğim.

Yasak olmayanları da yasaklayacağım. Mesela bir yakınım öldü. Eş, dost cenazesine katılsın diye sosyal medyada paylaşım yapmayacağım. Zira biri okur da gider bir savcıya. Falan kimse moralimi bozdu. Öleni haber vererek bana ölümü hatırlattı. Bu da beni endişeye sevk etti dese, bu durumdan endişeye kapılan savcı da bana pekala soruşturma başlatabilir.

Hele ölümlerin seneyi devriyesinde "Acım hala büyük" paylaşımı da yapmayacağım. Çünkü böyle yaparak ölüm korkusunu sürekli diri tutmuş olurum. Bu da endişe, panik ve korku demek. İnsanları her gün öldürmek istemiyorum.

Cuma mesajı paylaşmayacağım. Çünkü bu da cuma namazını hatırlattığı için bazılarını endişeye sevk edebilir.

Hasılı böyle böyle dünyadan el etek çekip asosyal biri, daha doğrusu uslu çocuk olacağım. Çünkü kendi emellerim için bazılarının huzurunu bozmaya hakkım yok. O yüzden 29.maddeye el kaldıranları tebrik ediyorum. 14.10.2023

*

141. 142. 163. 312. ve 29.

Gördüğünüz gibi rakamlar gittikçe küçülüyor. Böyle böyle rakamlar küçülüp sıfırlanacak. Bu yüzden endişeye mahal yok. Yeter ki

"Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmayın".

"Ülkenin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini ve genel sağlığını gerçeğe aykırı bilgilerle kamu barışını bozmayın."

Bunları yapmazsanız, kim ne diyebilir size?

Yok, ben derim derseniz, sonucuna katlanacaksınız. 1-3 yıl dediğiniz nedir ki. Göz açıp kapayıncaya kadar biter. Zira sayılı gündür. Ayrıca yatak var, yemek var. Kim, kimi besler üç yıl içeride bu hayatta. Hele bugünlerde. O yüzden boşu boşuna endişeye kapılmayın. Bu maddeyi de tehlikeli diye sağda solda lanse etmeyin. Varın, gidin işinize.

Hasılı sosyal medyada her şeyi yazın çizin ama lütfen huzurumuzu bozacak şekilde korku, endişe pompalamayın. Paniğe gerek yok. Felaket telallığını da. Zira her şey kanunla kontrol altında. 14.10.2023

Bu yazıyı 14.10.2022 günü sosyal medyada paylaşmışım. Seneyi devriyesinde anılar bölümünden okuyunca, çalakalem yazdığım bu yazının bloğumda yer alıp almadığını kontrol ettim. Yer almadığını görünce, zaman zaman işlediğim sünnetimi yerine getireyim istedim. Yazı eskimiş, gündem değişmiş olsa da bloğuma ekledim.

Kanunun ardından bir yıl geçmiş olmasına rağmen adı geçen kanunun 29.maddesinin korkulduğu gibi işlemediği görülüyor. Bugün bu kanunu hatırlayan bile yok. Ne bir şeylerin önüne geçildiğine şahit oldum ne de bu maddeden dolayı mağdur edileni duydum. Ha varlığı ha yokluğu. Ne iş yaptığını, ne işe yaradığını tam kestiremediğim Meclisin çıkardığı bir kanun daha  kanun arşivine konmuş oldu.

Şimdilik ihtiyaç olmasa da yarın birilerine had bildirmek için arşivin tozlu raflarından çıkarılmak ve uygulanmak için vardır bu tür kanunlar.