30 Ağustos 2020 Pazar

Gurur Tabloları *

ÖSYM tarafından 26 Ağustosta üniversite yerleştirme sonuçlarının açıklanmasının ardından okullar ve kurs merkezleri, öğrencilerinin isim ve kazandığı bölümleri gurur tablosu adı altında sanal alemde paylaştılar. 
Kimi, kazanılan gözde bölümleri ön plana çıkarırken kimi de yerleşen öğrenci sayısını vermektedir. Bazı bölümlere isim ve sayı bakımından yer verilirken bazıları da "diğer" olarak yer bulabilmektedir. Tablonun en başında da genellikle tıp fakültesini veya gözde bir üniversitenin bölümünü burslu kazanan öğrencilere yer verilmektedir. Türkiye derecesi yapmış öğrencileri varsa haliyle bu öğrencilerin tercih ettiği bölümler listenin en üstünde kendine yer bulduğu görülmektedir. Bana gurur tablolarını tek tek saydırmayın. Zira hepimiz görüyoruz bu paylaşımları. 
Bu adam lafı bir yere getirecek ama lafı ağzında eveleyip geveliyor. Bir türlü sadede gelmiyor dediğinizi duyar gibiyim. Hakkınız var. Ağzımdaki baklayı çıkarayım artık. Sosyal medyada paylaşılan gurur tablolarından birini, liseyi bu sene bitirmiş, çiçeği burnundaki bir üniversiteliye gösterdim. Bitirdiğin okulun başarısına bir bak dedim. Vara demez olaydım. Bana "Beyefendi! Bu tablodaki şu öğrenci geçen yılın mezunu. Şu öğrenci sene başında açık liseye geçiş yaptı. Şu, senenin başında özel okula gitti" demez mi? Nasıl, olur mu öyle şey? Gurur tablosunun altında 2019-2020 başarımız yazıyor. Bu tablodan ben, bu öğrencilerin hepsinin o okuldan bu yıl mezun olduğunu anladım dedim. Dedim ama bu görüntü beni geçmişe götürdü.
Fî tarihinde lisede görev yaparken yerleştirme sonuçları açıklanır açıklanmaz, mevcut ve bir önceki yıl mezun ettiğimiz öğrencilerin sonuçlarını TC'leri ile sorguladım. Kazanan öğrencilerin adını, soyadını, kazandığı üniversite ve bölümünü Excel formatında hazırladığım bir listeye kopyaladım. Sayfanın sağ tarafına "açıklamalar" başlığıyla açtığım kısma da kazanan öğrencinin mezuniyet yılını yazdım. Yani bu öğrenci, okulumuzun geçen yılın mezunu bilgisine yer verdim. Gurur listeme son şeklini verdim. Listenin birkaç çıktısını alıp masamın üstüne koydum.
Birkaç gün sonra okulumda çocuğu olan kendisi de akademisyen olan bir velim geldi. Kazananlar listesine baktı. Önce tebrik etti. Ardından açıklamalar bölümündeki "geçen yılın mezunu" şeklinde 2007-2008 mezunu gibi- bir bilgiye yer vermemi eleştirdi: "Yazmaman gerekir. Listeyi gören hepsi bu yıl mezun olmuş bilmeli. Bu, senin okulunun reklamını yapman için en iyi yol. Açıklama kısmını silmelisin" dedi. Bense bu yapacağım doğru olmaz dedim. "Siz böyle yaparak okulunuzun reklamını yapamaz ve kendinizi de gösteremezsiniz" dedi. Mevcut hali göstererek olmayacaksam, varsın olmayayım. Olanı farklı gösteremem" dedim. Bu konuşmamdan hoşnut olmadı tabi.
Hasılı okul ve kurs merkezlerinin gurur tablosu adı altında paylaşım yapmaları, kazanan öğrencilerinin başarılarıyla gururlanmaları, en doğal haklarıdır. Zira okuttukları öğrencileri, başarı göstererek bir yere yerleşmişlerdir. Kim olsa gurur duyar bundan. Aynı zamanda bu paylaşımlar ile okul ve kurs merkezleri yeni ve başarılı öğrenci çekmek için bir güzel de reklamlarını yapmış olurlar. Ama gurur tablosu adı altında paylaşım yaparlarken okullarımızın şeffaf olmalarında fayda var. Listede önceki yıllarda mezun olan öğrencilerine de kendilerinden son sene ayrılan öğrencilere de yer versinler. Öğrencileri ne de olsa. Ama bunu belirtmeleri daha dürüstçe olur kanaatindeyim. Okullarımızın çoğunun tablo hazırlarken şeffaf olduğuna yürekten inanmak istiyorum. İsterim ki hepsi böyle olsun. Bu vesileyle tüm okullarımızın, tablolara sığmayacak şekilde gurur tablolarının olmasını ve başarılarının artarak devam etmesini temenni ediyorum. 

*02/09/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

29 Ağustos 2020 Cumartesi

Kapalı Camiler ve Seccade Meselesi *

Bazı zamanlar namaz vakti dışında vakit namazımı kılmak için gördüğüm bir camiye yönelirim. Ya geldiğim gibi geri dönerim ya da cami girişinde ayakkabıların konduğu, gelip geçenin ayağını bastığı yerde namazımı kılar, çıkar giderim. Çarşı merkezindeki tarihi camiler ne durumda bilmiyorum ama kenar-köşe ve mahalle aralarında bulunan camiler, görevli imam nezaretinde cemaatle kılınan namazdan sonra kapatılıyor. Yani camilerimiz kilitli. Bu fiili durum nice zamandır böyleydi. Koronavirüs tedbirleri çerçevesinde de aynı tasarruf devam ediyor.
Merak ettiğim, camilerimiz vakit namazları dışında niçin kapalı? Bu kadar caminin tüm mesaisi ve tüm işlevi namaz vakitlerinden  mi ibarettir? Görevli eşliğinde kıldırılan vakit namazı dışında camilerde namaz kılmaz caiz değil mi? Namaz kılanların çoğu, okunan ezanla birlikte cemaate katılamadığına göre bu kimseler ev ve işyerlerinde de değiller ise namazlarını nerede kılacaklar? Namaz kılacak açık cami bulamadığı için namazını geciktirenin ya da kılamayanın sorumluluğunu böyle bir tasarrufa imza atanlar "Vebali bize ait" diyebiliyorlar mı? Cemaate katılmayanın kıldığı namazdan zaten hayır gelmez diye mi düşünülüyor? Gerçekten camiler niçin kapalı? Vakit namazı dışında camiye gelenler camilere zarar verir diye mi düşünülüyor? Böyle bir şeyi düşünmek bile akıllara ziyandır. Çünkü düşüncesi ne olursa olsun bu millet camilere zarar vermez. Hırsızlık olaylarının önüne geçmek için mi yapılıyor ya da camiye gelenler, camileri namaz kılmanın dışında başka amaçlarla kullanabilir endişesi mi taşınıyor? Sebep veya hassasiyet ne ise bunu önlemenin yolu camileri kapatmak değildir. İnsanları mağdur etmeye ve camileri mahzun bırakmaya kimsenin hakkı yoktur. 
***
Camilerle ilgili değinmek istediğim bir başka husus da vakit ve cuma namazlarına seccade ile gelinmesi. Seccade ile camiye gelinmesi uygulamasına da bir son verilmeli artık. Camilerin ibadete açılmasının ardından açık havalarda cuma kılınmaya başladığında namaza seccade ile gelinmesini anlarım. Çünkü dışarıda uygun bir yere seccade serilerek namaz kılınması gerekiyordu. Aynı uygulamanın cami içindeki halılara seccade sermek şeklinde devam etmesini anlamıyorum. Bildiğim kadarıyla cami halıları, pandemi ortamına uygun bir şekilde temizlendi. Yani halılar tertemiz. Temiz halı üzerine ayrıca seccade serilmesi garip. Çünkü cami halıları zaten seccade görevi görüyor. Böyle yapmakla, seccade üzerine seccade seriyoruz. Halılar kirleniyorsa ancak evden getirip serdiğimiz seccade ile kirlenebilir. Çünkü aynı seccade bir hafta önce veya az önce bahçedeki beton veya çimin üzerine serilmiş, az sonra o seccade kaldırılıp cami içindeki halı üzerine serilmiş olabiliyor. Ayrıca herkes vakit ve Cuma namazına evinden gitmiyor. Çoğu insan, dışarıda ezanın okunduğu camiye gidip namazını kılabiliyor. Bu durumda olan insanlar seccadeyi nereden bulacaklar? Herkes yanında seccade taşımayabilir. 
Neyin hassasiyeti taşınıyorsa artık bu hassasiyetten vazgeçilmeli. İnsanımız camiye seccadesiz gidebilmeli.

*31/08/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



28 Ağustos 2020 Cuma

Sıradaki Görev Gelsin! *


—Efendim! Bu süreçte Sağlık Bakanı olmak ister miydiniz?
—İsterdim elbet!
—Ama efendim, bu süreci yönetmek zor değil mi?
—Zorluk derken
—Mesela her akşam covit 19 sonuçlarını açıklamak bile başlı başına zor bir iş.
—Neresi zor bunun?
—81 ilde yapılan test sayısını, testi pozitif çıkan hasta sayısını, yoğun bakım ve entübe hasta sayısını, iyileşen hasta sayısını ve ölen sayısını kastediyorum.
—Ne var bunda?
—Ne demek ne var bunda? Kolay mı bu istatistikleri toplamak ve açıklamak?
—Tutturduğun rakamlar üzerinde her gün biraz değişiklik yapacaksın.
—Neye göre değişiklik yapacaksın?
—Belli bir yüzdeyi geçmeyecek şekilde rakamlarda bir ileri iki geri ya da iki ileri bir geri yapacaksın.
—Yani?
—Verdiğin bilgileri izleyenler hayretinden şaşırıp kalacak.
—Ama efendim olur mu?
—Niye olmasın? Bal gibi olur hem de...
***
—Diyanet İşleri Başkanlığına ne dersin? Buna da kolay demezsin herhalde?
—DİB başkanlığı en kolayı. Kebap kebap!
—Sana göre de her şey kolay maşallah! Sanırım zor görev yok. Mesela her hafta hutbe konusu belirlemek bile zorun zoru. Bunu kolay mı sanırsın sen?
—Mübarek! Bundan kolay ne var?
—Nasıl?
—Yılda 52 hafta var. Her haftada birden fazla belirli gün ve haftalar var.
—Eee?
—Eeesi, bu günlerden istediğini seçip hazırlatacaksın. İşte sana hutbe.
—Haydi bir yıl böyle yaptın ya ertesi yıl ve sonrası.
—Be kardeşim! Bu belirli gün ve haftalar her yıl tekrarlanır. Sen de önemine binaen tekrar edersin.
—Olur mu öyle şey?
—Niye olmasın kardeş? Böyle olmuyor mu zaten?
—Ama millet sıkılır, dinlemez.
—Dinleyen kim zaten. Zaten dinlenilsin diye okunmuyor ki...Çoğu, sessiz bir şekilde dinler gibi yapıyor. Kazara dinlemeye kalkan çıkarsa biraz homurdanır. Bu da problem değil. Varsın homurdansın. Ateş olsa cürümü kadar yer yakar. Kim dinler onu.
—Bazı cumalarda belirli gün ve haftalar takip edilmiyor ama...
—O zaman da namaz, oruç, hac, zekat, sünnet/hadis, mübarek geceler gibi rutin konulara değinirsin, olur biter.
—Teşekkür ediyorum.
—Ben teşekkür ediyorum. Var mı bana tevdi edeceğin başka görev? Gördüğün gibi hepsine hazırım.

*04/09/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.