16 Haziran 2019 Pazar

Babalar Günü Anısına

Babalar Günü dolayısıyla bugün babam için bir mesaj yayımlayarak yılda bir defa da olsa hasret ve özlem gidermek istedim. Daha doğrusu içimden geçirdim. Babam gözümün önüne geldi ve şöyle der gibiydi:
*"Oğlum, oturduğun yerden beni özlediğini, hiç aklından çıkarmadığını söylüyorsun. Hala bıraktığım gibisin. Üşengeçsin. İşin kolayına kaçıyorsun. 
*Benim yerim belli, eğer unutmadıysan... 
Özlediysen gel yanıma. Hem bu ortamı görmüş olursun. Buradan kaçış yok. Zira bir gün sen de geleceksin buraya. Şimdiden alıştır hiç olmazsa. Ayağın toprak görsün, paçalarına buturak bulaşsın. Hoş, ben yaşarken işini, gücünü bahane ederek yanıma doğru dürüst gelmedin ki şimdi gelesin.
*Eğer beni sosyal medyadan anacaksan bil ki benim bundan haberim olmaz. Çünkü burada telefon yok, telefon olsa bile elektrik yok. Her yer kapkaranlık. Burada sanal değil, gerçek hayat var.
*Sen iyisi mi, iyi bir şey yapacaksan şu mesajımı o dediğiniz alemde bir paylaş: Baylar! Öldükten sonra bizi badem gözlü bilmeyin. Biz gittik artık. Siz yaşarken babalığınızı en iyi şekilde yapın. Evlatlarınız da evlatlarına en iyi şekilde babalık yapsınlar. Aile olun aile..."

ÖSYM, Bize de Öğretmeye Devam Ediyor *

Korkarım pirsing kelimesinin anlamını ve ne işe yaradığını bilmiyorsunuz. Korkmanıza gerek yok. Maalesef ben de bilmiyordum. Ta ki 2019 YKS sınavının cumartesi günkü TYT oturumunda sınava kulağındaki pirsingi yüzünden sınava giremeyen öğrencinin haberini okuyuncaya kadar. Habere bakalım birlikte: “Sınava annesi ile gelen genç bir kız, kulaklarındaki piercingler nedeniyle bir süre bekletildi. Genç kız kulaklarındaki piercing'leri bir türlü çıkaramayınca salona alınmadı. Sınava giremeyen genç kız gözyaşlarını tutamayarak okuldan ayrıldı.

Sanırım, haberi okuyunca pirsing hakkında biraz bilgi sahibi oldunuz. Bunu erkekler için söylüyorum. Öyle zannediyorum, erkeklerin çoğu da bu kelimeyi bilmiyordur benim gibi. Ama aynı şeyi kadınlar için söyleyemiyorum. Çünkü haberde geçen pirsing, kadınların kullandığı bir takı çeşidi imiş. İsterseniz fazla gevelemeden pirsing ne demekmiş ona bakalım. Pirsing: “Hızma gibi bir takı türü” imiş. “Cildin ve altındaki yağ tabakasının ya da kıkırdağın delinmesi ve takı ya da iğne takılması yolu ile gerçekleştirilen vücut süsleme sanatı. İşte bu şekilde takılan takılara da pirsing denir” imiş. Umarım bana hızma nedir diye sormazsınız. Hızmayı da geçen yıl öğrendim. Yani ben sizden daha cahilim bu konuda. Bazı kadınlarda bu süslenme sevdası olduğu müddetçe dağarcığımıza daha ne kelimeler girecek…bekleyip göreceğiz. Süslenme meraklısı kızlarımız ve her şeyden nem kapan ve bu bir kopya aleti olabilir mi kuşkusu yaşayan bir ÖSYM’miz olduğu müddetçe iki, üç yüz kelime ile konuşan bizlerin kelime hazinesi bu sayede gelişecek. Kızımız yasak kapsamına giren bu takı ile gelmeseydi biz bu kelimeyi öğrenemeyecektik. Sağ olsun ve eksik olmasınlar. Buradan hem ÖSYM’ye hem de süs=kızlarımıza teşekkür ediyorum. Çünkü 2,5 milyon öğrenci, sınavda ecel terleri dökerken dışarıdaki milyonlara da aynı zamanda öğretmeye devam ediyorlar.

Yazımda pirsingi konu edinirken elbette başka nedenlerle sınava giremeyen diğer öğrencilerin durumuna üzüldüğüm gibi bu adayın da kulağına taktığı pirsingi yüzünden sınava girememesine üzüldüm. Çünkü bu sınavların telafisi ancak bir yıl sonradır. Kişinin bir yılına mal oluyor. Merak ettiğim bir insan çıkaramayacağı takıyı niçin takar? Ayrıca benim yıllardan beri kadının ziynet eşyası diye bildiğim küpe, yüzük, bilezik, saat, kolye gibi takılar nelerine yetmiyor? Sınava alınmayacağını bilmesine rağmen -demek ki çıkarılması zor olan- pirsingi ile sınav merkezine niçin gelir? Niçin daha önce çıkarmaz? Kadınımız ve kızımız kusura bakmasınlar! Anlamadığım için soruyorum.  Bir insan küpe dışında diğer süs ve takılar için yüzünü ve kulağını niçin deldirir? Allah hayırlarını versin.

Şimdi gelelim kızın pirsingini kafasına takan ÖSYM’ye… İşin yok mu be kardeşim senin? Derdin sınav mı yoksa sıkıntı çıkarmak mı? Ne zaman vazgeçeceksin insanımızın üzerinde olan her şeyden nem kapma illetinden? Tamam anladık, tecrübelisin. Yoğurdu üfleyerek yiyorsun. Yaptığın sınavlarda ne kopya türleri ile karşılaştın. Pirsing de bir kopya aleti olarak kullanılabilir, bunu da biliyoruz. Eskiye oranla birçok yasak olan sınav kurallarını da esnettin. Ama gel gör ki sınava giremeyen mağdur yine çıkıyor.

Burada ÖSYM’ye de saydırdım, kusura bakmasın. Sınav güvenliği için elbette tedbirler alacak. Çünkü kopya dolayısıyla başı yıllardır çok ağrıdı. Çözümü de yasaklarda buldu. Maalesef durumumuz bu. Tüm bunlar birbirimize güvensizliğimizin bir sonucudur. Bence hayat-memat meselesi olan sınavlardan önce bu birbirimize güvensizliğimize nasıl çözüm bulacağız? Bunu düşünelim.

*17/06/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

15 Haziran 2019 Cumartesi

Öğretmenler Ne İş Yapıyor ki Diyenlere Gelsin!

Çoğu zaman toplumda bazı kişilerden "Bu öğretmenler ne yapıyor ki...fedakarlık yok bir defa...son hafta zaten ders işlemiyorlar...nerede o eski öğretmenler...şimdikilerin işleri-güçleri para..." şeklinde serzenişlerini duyarız. Gerçekten denildiği gibi mi öğretmenler ya da her öğretmen aynı mı? Sözü fazla uzatmadan biri Türkçeci, diğeri Matematikçi olan iki öğretmenin karne haftası, ders boşluğunda neler yaptığını, gördüklerime dayanarak size anlatmak isterim. 

Üzerinde "Yeşermek isteyen bir kalemin var" sloganı yazılı ve kalem logosu olan, yan tarafta gördüğünüz özenle hazırlanmış; içinde öğrencinin kullanacağı bir kurşun kalem var. Ucu açılmış kalemin açılmamış öbür ucunda toprakla buluşturulmayı bekleyen bir fidan tohumu var. Öğrenci kalemi kullandıktan sonra tohumu toprağa ekecek ve bu tohum sulana sulana ağaç olacak. Rulo haline getirilmiş bu kalemin yanında, altına öğretmenin ismi açılmış, öğrencisine hitaben yazılmış bir not göze çarpıyor. Bu sözü de buraya almak isterim:


"Dünyaya gelen her çocuk 
Filizlenen bir candır...
Adının değdiği her yer çiçek açsın.
Başarı ve tüm güzellikler seninle olsun..."
Notun altında Sevgi Öğretmen'den Öğrencilerine" yazılmış. Diğer kalemde de "Güldeniz Öğretmen'den Öğrencilerine" yazılı. Notun en altında da bir uğur böceği resmi var.

"Eee ne olacak bunlar" dediğinizi duyar gibiyim. Az sabredin. Sizin ve benim sabrımdan fazlasını bu iki öğretmen fazlasıyla gösterdi. Aldılar önlerine öğrencilerinin karnelerini. Önce her bir karnenin üzerine teşekkür ve takdir belgelerini tek tek zımbaladılar. Ardından yanlarında getirdikleri şeffaf naylon poşetlerin içerisine karneleri birer birer yerleştirdiler. Her bir poşetin içerisine yanda resimde görüldüğü gibi "Yeşeren Kalem"den birer tane koydular. Her ikisi de mevcudu 43 olan sınıfın her bir öğrencisinin karnesini bu şekil özene bezene hazırladı. Bu işi yaparken ne ofladılar ne de pufladılar. Severek yaptılar bu işi. Bitirdikleri zaman sevinçlerine diyecek yoktu, görülmeye değerdi.

Şimdi sorarım size... Nerede "Bu öğretmenler ne yapıyor ki..." diyenler? Sahi neredesiniz? Öğretmenlerin bu yaptığını ne var bunda deyip basite almayın. Burada özen ve itina var, bir plan ve hazırlık var,  bir emek var, bir fedakarlık var. Her şeyden önce sevgi var: Bu kalemlerden daha önce öğrenci adedince sipariş vermişler. Her bir kaleme 2,5'den ödeme yapmışlar ve kargo bedelini ödemişler. Yani anlayacağınız karne ve ödül belgesi dışında yaptıkları az veya çok her masraf ceplerinden. Masrafı ne öğrencinin ne de okul idaresinin sırtına yüklemişler. Tüm bu işleri yaparken pekala iki öğrenci çağırıp yaptırabilirlerdi. Üstelik şu öğrenci hak etti, bu hak etmedi hesabı yapmadan ve öğrenciler arasında bir ayrım yapmadan tüm öğrencilerini sevindirdiler. 

Bitti mi? Nerde... O öğretmenlerden birini, yanında iki öğrenciyle birlikte karne dağıtımı öncesi marketten gelirken gördüm:  Öğrenciler bir koli içerisine öğrenci adedinde alınmış dondurma taşıyordu. İkramı da es geçmemiş gördüğünüz gibi... Öğrencilerine hizmette sınır yok. Birinci dönem yine bu öğretmen karne günü öğrencilerine çiğ köfte ikram etmişti.

Ne dersiniz bu duruma? Ben kendi adıma helal olsun derim ancak. Öğrencileri olup hediyeyi kapmayı ve bu sıcakta o güzelim dondurmadan yemeyi isterdim. Öğrenciler bu öğretmenler elinde çok şanslı. Takdir sizin... 

Şimdi gelelim, bu öğretmenler ne yapıyor diyenlere... Alın size iki öğretmenden güzel bir örnek. Peki öğretmeni eleştiren siz ne yapıyorsunuz bu arada? Eleştiri zamanı değil, iş zamanı. Çünkü laf ile peynir gemisi yürümüyor. Bu öğretmenler işlerinin üzerinde kendi canından sevgisini veriyor, yüreğini ortaya koyuyor, ellerini de ceplerine atıyorlar. Bana bu arada sen ne yaptın, dediğinizi duyar gibiyim. Gördüğünüz gibi benim payıma da onların yaptığı "Eğitimde güzel örneklere" şahitlik etmek ve bunu size aktarmak düştü. Bu yazıyı cep telefonu marifetiyle yazarken elim yoruldu en azından. Umarım becerebilmişimdir. Bir daha da öğretmenleri eleştirmek için ağzınıza alırken bir kere daha düşünün derim. Herkes kendine baksın ve kendi işini en iyi şekilde yapsın.

Emeklerinize sağlık öğretmenlerim! İnşallah bir karşılık beklemeden severek yaptığınız bu güzel davranışınızın karşılığını hem bu dünyada hem de ahirette alırsınız.