31 Ekim 2024 Perşembe

Halkbank Gişe Görevlisinin Azizliği

Bir devlet bankasıyla özellikle Halkbank ile işiniz varsa bilin ki çok şanslısınız. Kolay kolay peşinizi bırakmaz. Yok öyle, işim bitti demek. Sizi bir şekilde şubesinde görmek ister. Elin mahkum gidersin hem de tıpış tıpış.
Toplu Konut İdaresinden bir dairem çıktı. Ödemeyi Halkbank aracılığıyla yapmam gerekiyormuş.
İlk ödemeyi ilgili bankaya yaptım. Gişe görevlisi istemeden bana bir de mevduat hesabı açmış. Açılan bu hesaptan benim sonraki aylar haberim oldu.
Toplu Konut İdaresiyle banka aracılığıyla yaptığım sözleşmede, yanlış hatırlamıyorsam toplam borcum 83 bin lira idi. Bu tarih sanırım 2023'ün Nisan ayı idi.
İnternet bankacılığı aracılığıyla defaten ödeme miktarına baktığımda toplam borcum 112 bin lira görünüyordu. Bu niye böyle dedim gişedeki görevliye. Yüksek çıkıyor dedi. 
Bir yıl sonra yüzde 25 indirimden yararlanmak suretiyle borcumu kapatırım dedim. 
2023 yılının Haziran ayından 2024'ün Ekim ayına kadar her altı ayda artan aidatı ay ay yatırdım. En son yatırdığım aidat sanırım 2700 lira idi.
Nihayet 2024'ün 26 Eylül ila 18 Ekim tarihleri arasında başvuru yapanlar için yüzde yirmi beş indirimden yararlanmak suretiyle defaten ödeme imkanı verildi. Eylül aynın sonuna doğru toplu borç miktarını öğrenmek için Halkbank'a gittim. 271 bin lira olan toplu borcum % 25 indirimden yararlandığım takdirde 233.500 liraya iniyordu. Ekim ayında kapatırım bu borcu dedim. 
17 Ekim günü bankaya uğradım. Daha iki hafta önce 233500 olan borcum, 236.700'e yükselmişti. Üstelik ekim ayı aidatı olan 2700 lirayı da daha önce yatırmama rağmen.
Borç harç bularak borcu kapattım. Gişe görevlisine, emlak borcu varsa onu da yatırayım. Kalmasın dedim. "Emlak borcunuz olsa zaten tüm borcu kapattırmaz. Yine de bakayım" dedi. Baktı. "Emlak borcunuz yok" dedi. Artık undan sonra bu bankayla işim olmayacaktı. En azından ben öyle zannediyorum. 
Bir hafta sonra TOKİ yönetimine giderek borcu yok belgesi aldım. Belediyeden de rayiç bedelini. 
Belgeleri fotoğraflayıp e devlet üzerinden tapuya müracaat ettim. 
Aynı günün akşamına doğru TOKİ Duyuru başlıklı bir mesaj aldım. Mesajda, "Tapu devir başvurunuz bankanız tarafından Olumsuz Sonuçlandırılmıştır. Emlak vergisi borcu vardır, tapu devredilemez. Bankanıza başvurunuz. B273" yazıyordu.
Tapu başvurusunun olumlu sonuçlanmaması moralimi bozdu. Çünkü bankanın iş bilmez gişe görevlisi pişmiş aşa su katmış, ipe un sermişti. İşini adam gibi yapsaydı tekrar bankaya gitmeme gerek kalmayacaktı. Dairenin tapusunu da bir an evvel alabilecektim. 
Giyinip tekrar Halkbank şubesinin yolunu tuttum. Gişe sırası aldım. İçeride 8-10 kadar bekleyen vardı. 5-6 kadar gişe vardı çalışan. Kah 20’li kah 500’lü kah 1200’lü kah 300’lü sıradan çağrıldı. Tam benim sıram olan 1276’dan bir öncesi çağırıldı. Tamam sıra bende derken 1275’de takılıp kaldı. Diğer numaralar arka arkaya çağırıldı. Beni bir türlü çağırmadılar. Nasıl çağırsınlar? Çalışan 6 gişeden bir müşteri alan ikinciyi almıyor. Ya dışarı çıkıyor ya yukarı ya da arka tarafa geçiyor. Herhalde 15’00 gibi bankaya girmiştim. En az bir saat bekledim. 
Nihayet beni çağırdılar. Geçen hafta emlak vergi varsa onu da al dememe rağmen yok diyen görevli çağırdı. Delikanlı, alacağınız olsun. Geçen hafta şu emlak borcunu alsaydın, şimdi burada olmayacaktım dedim. “Bazen sistem emlak borcunu göstermiyor. Bizlik bir şey yok” dedi. Suçu üzerine almadığı gibi hiç mahcubiyet de duymadı. 
Hasılı devlet bankasıyla özellikle Halkbank adının merkez şubesiyle işiniz olursa içiniz rahat olsun. Sizi biraz uğraştırır ama sonunda işinizi çözer. Şekil A da görüldüğü gibi. 
Alacağın olsun Halkbank. 
Zoruma giden de bu başıma gelenden sonra Halkbank’ın şöyle bir mesaj göndermesi: “Bankamızı tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. KONYA ŞUBESİ Şubemizden aldığınız hizmet ile ilgili görüşünüzü merak ediyoruz...”. demesi. 
Pes doğrusu. 
Bu arada ankete katıldım. Durumu özetledim. Hiç memnun değilim dedim. 
Emlak borcunu ödeyip yeniden tapuya müracaat ettim. Kaç gündür müracaatınız bankanız tarafından olumlu sonuçlanmıştır mesajı bekledim. Gelmedi. Nihayet e devlete girip baktım. Olumlu yazıyordu. Demek ki olumluya mesaj göndermiyorlar. 
Şimdi olumlu sonuçlanan durumumun tapu tarafından işlem görmesini bekliyorum. 
Bankanın iş bilmez görevlisinin işgüzarlığını konu edinirken TOKİ’den de bahsetmiş oldum. Burada TOKİ’ye de bir parantez açmak isterim: 
17 ay önce sözleşmede 83 bin yazan borç bankada niye 112 bin olur? 
16 ay boyunca kah aidat kah sigorta kah emlak vergisi yatırdım durdum. Bu kadar ödememe rağmen borç azalmadığı gibi katmerlendi. 16 ay sonra kapatırken 236.771 TL yatırdım. Demek ki her ay yatırsam 120 ayın sonunda ne kadar para öderdim, varın siz hesap edin. Gördüğüm kadarıyla aylık ve altı aylık işletilmiyor faiz veya enflasyon. Günlük işliyor. Demek ki ben 16 ay boyunca haybeye yatırmışım. 
Faiz diyorum. Çünkü borcu tümden kapatırken elime tutuşturulan dekontların birinde 40 bin lira faiz yazıyordu. 120 ayın sonunda ne kadar para ve faiz yatırmış olurdum, varın bunu da siz düşünün. 
Son olarak emlak vergisine değineyim. Bu emlak vergisi niçin sistemde görünmez ki. İlla bankaya gidip sıra alacağım. Ne kadar ödeyeceğim de belli değil üstelik. Bir diğer husus, emlak vergisinin ikinci taksitinin son ödeme tarihi 30 kasım. Borcu 17 ekimde kapattığıma göre devletin 44 gün öncesinde emlak vergisi diye tutturmasını da hiç anlamış değilim. 

29 Ekim 2024 Salı

Bir Şizofren Hastasının Bilinemeyen Dünyası

Yeni görev yerine gelmeden önce "Gideceğiniz yerde problem biri var. Oraya da falan yerden geldi. Orada da sorundu. Oranın müdür yardımcısıyla bozuştu. Soruşturmayla yeri değişti. Tayini çıkmasına rağmen okuldan gitmedi. Polis zoruyla çıkarıldı. Ona karşı dikkatli ol." dedi biri. Cürmü kadar yer yakar. Problem biri problem birine ne yapabilir dedim. 

Yeni yerimde göreve başladım. Kurum müdürü de" Başımızda böyle bir sorun var. Durmadan bizi şikayet ediyor. Bizi uğraştırıyor. Soruşturma geçirdi ama bir sonuç çıkmadı." dedi.

Görev yaparken gözüm sorun olanı aradı. Gözüme ilişmedi. Sanırım toplantıya katılmamış. 

Bir başka yerde seminerde iken gruba, "Aranızda iş bölümü yaparken falana görev vermeyin. Çünkü ilçe emrine alındı" mesajı geldi.

İlgili kişi resmi yazı nerede mesajı yazdı ama cevap veren olmadı. 

Gün geldi çattı. Mesai başladı. Kendisine göre verilmemesine rağmen kuruma gelmeye devam etti. Gelip oturup oturup gidiyor. İlişik kesmeye de yanaşmamış. 

Kurum, resmi tebligatı adresine yapmış. Yeni görev yerini bildiren yazı da resmi olarak adresine gönderilmiş. 

Kurumla bir bağı kalmamasına rağmen her gün kuruma gelmeye devam etti. 

Geldiği zaman kimseyle muhatap olmuyor, kimse de onunla. Kimse de yanına varıp oturmuyor. Sessiz ve sakin bir şekilde bir kenarda oturup duruyor. Açıyor Kur'an-ı Kerim'i. Bacak bacak üstüne atıyor. Dizlerine koyuyor Kur'an-ı. Bir taraftan önündeki Kur'an'a bakıyor, bir taraftan da durmadan esniyor. Belli ki ya uykuyu almadan geliyor ya da uyuya uyuya gözünü açamıyor. 

Topluluk içerisinde sessiz, sakin ve bir başına olan bu kimse, kurum müdürüne zaman zaman saydırıyormuş odasında. Ağzına geleni söylüyormuş. 

Birkaç defa polis geldi odadan çıkarmak için. Polis nezaretinde gitti kurumdan. Odadan çıkarıldıktan sonra soluğu karakolda almış. Kurum müdüründen şikayetçi olmuş. O günün nöbetçileri ifade vermeye karakola gittiler. 

Polis nezaretinde çıkarıldıktan sonra bir daha gelmez dersin. Ama ertesi gün ve sonraki günler yine gelmeye devam ediyor. 

İki ayı geçti bu durum. Hala aynı durum devam ediyor. Personel her gün saat 8.00'de geliyor. 11.00'e kadar oturup oturup gidiyor. Ne ilçe bizim personel nerede diye aramaya geliyor ne kurum gelme buraya diyor ne de kendisi burayla işim kalmadı, artık gelmeyeyim diyor. 

Bu durum ne kadar devam edecek bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa ilgili kişi bıkıp usanmadan ilgisi kalmamış kuruma gelmeye devam ediyor. Nasılsa beni arayıp soran yok. Şöyle vurup kafayı, bir güzel uyku çekeyim demiyor. 

Bir gün bulunduğumuz yere, kendisini gördüğü zaman sayıp döken, ağzına geleni söyleyen, her türlü hakarete maruz kalan kurum müdürü geldi. "Kimsenin bir şey yaptığı yok. Ne sendika gelip bize destek veriyor ne basın açıklaması yapıyor. Beni görünce demediğini bırakmıyor" dedi. Belli ki dertli idi. Bize bir şey demiyor dedim. "Başkasına da tepki vermiyor. Tüm içindekileri bana boşaltıyor. Karakolda benim geldiğimi görünce, işte şu dedi. Saymaya başladı" dedi. Teşbihte hata olmasın. Sizin durum sokak köpeklerinin doldurulduğu araca benziyor. Köpekler aracı görünce hep birlikte saldırıyorlar. Bu kişi de sizi görünce aynısını yapıyor dedim. Kurum müdürü aynı öyle dedi. Yanımızdaki bir başkası ise bu teşbih çok ağır oldu dedi. 

Uzatmayayım, hem daha önceki kurumlarda hem bu kurumda sorun olmuş. Her yerden polis zoruyla çıkarılmış bu kişi bir şizofren hastası imiş. 

Bu vesileyle bir şizofren hastası ile aynı kurumda aynı havayı teneffüs etmiş oldum. Saldırgan özelliğini görmedim. Ürkek bir hali var. Önünde Kur'an okurken girip çıkanı izlemesi de gözlerden kaçmıyor. Zaman zaman oturanlara bir bakış atıyor. Bu arada esnemesini de ihmal etmiyor. Kimsenin kendisiyle konuştuğunu görmedim. Oturduğu masanın üstünde bir elektrik üçlüsü vardı. Yanına varıp bunu alabilir miyim dedim. Benim değil dedi. Ürkek hali dikkatimi çekti. 

Herkesin dünyası farklı. Bu kişinin dünyası daha bir farklı. Her türlü problemin, ölüm dışında belki çözümü vardır ama psikolojik hastalıkların da maalesef tedavisi olmuyor. Kimsenin böyle hastalıkla boğuşmasını hiç temenni etmem. 

Kaza Masrafından Kaçınmanın Formülü *

Birisine arkadan veya yandan vurdunuz. Tutanak tutulması lazım.

Tutanak demek işi resmiyete bindirmek demektir. 

Resmiyet demek, sigortan veya varsa kaskon, karşı tarafın arabasının zararını karşılayacak demektir.

Ama bu demektir ki yeni sigorta ve kasko yaptırırken tuzlu ödeme yapmak zorundasın. 

Arabanın değerinin düşmesi de bir başka mesele. 

İnşallah çarpma esnasında suçlu olmana rağmen karşı tarafa ileri geri konuşmamışsındır. Çünkü hem suçlu güçlü olman demektir.

Neyse gelelim vurma meselesine. Bu havuz probleminden nasıl kurtulursun ona bakalım. Zira kurtuluşun anahtarı senin elinde. 

Vurduğun arabanın sahibine sağdan yaklaşacaksın. Geçmiş olsun, hata bizde, sizde bir şey var mı diyeceksin. Adeta iyilik meleği kesileceksin. 

Ardından kimsin, necisin hasbihali yapıp zarar verdiğin arabanın sahibine güven vereceksin. 

Sonra tutanağa gerek yok. Suç bizde. Şu benim numaram. Arabanızı yaptırın. Biz ödemesini yaparız. Boşu boşuna sigorta ve kaskomuz artmasın. Bunlara vereceğimiz fazla parayı kaportacıya veririz diyeceksin. 

Tüm bunları söylerken sahici konuşman gerektiğini tekrar hatırlatırım. 

Senin bu güven telkinin karşı tarafı rahatlatacak, dediklerini makul görecek ve tutanak tutmaktan vazgeçecek. 

Bu durumda arabasına vurduğun kimse, şu dünyada ne anlayışlı ne iyi insanlar var. Üstelik hatalarını kabul ediyor ve zararı da karşılayacak deyip huzur içinde işine gidecek. 

Gel zaman git zaman işinden vakit bulup arabasını tamir için sanayiden fiyat alan bu kazazede, nasılsa, efendim, arabanın masrafı şu kadarı buluyor diye arayacak. 

Sen bu durumda ne yapacaksın? Herhalde tamam, yaptır, ben ödemesini yapayım demezsin değil mi? Sakın, yanılıp şaşırıp böyle yapmaya kalkma. 

Ajite edeceksin karşı tarafı. Şöyle ki: Ben tek maaşlı biriyim. Siz ise iki maaşlı birisiniz. Zaten kendi arabamı yaptıracağım. Bir de sizin arabayı yaptırmak bana külfetli olacak. Başınızın çaresine bakın diyeceksin. Ardından hakkınızı da helal edin diyeceksin. Bunu mutlaka yapmalısın. Çünkü helalleşme önemli. 

Olur mu, söz verdim yaptıracağıma falan demeyin. 

Söz dediğin nedir ki? 

Bırak bundan sonrasını arabasına vurduğun düşünsün. Çünkü onlar çift maaş. Sen ise tek maaşlısın. Arabalarını yaptırmak onlara dokunmaz. 

Kul hakkıymış. Boş ver. İşini çıkardığına bakacaksın.

Not: Anlattığım bu hikaye bir yakınımın başına gelmiş. Benim de başımdan geçen böyle bir hikaye var:

https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2015/12/beni-tandn-m.html

*08.11.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.