17 Ekim 2024 Perşembe

İki Eleştiriye Cevap

Blogumda “Ya Vatan Ya Büyük Rakı" başlıklı bir yazı kaleme alıp bu yazıyı sosyal medyada da paylaşmıştım. Yazıdan haberi olmayanlar için bu yazımı buraya kopyalıyorum: https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2024/10/ya-vatan-ya-buyuk-rak.html

Yazı bir parti genel başkanının düzenlediği bir basın toplantısı üzerine daha doğrusu genel başkanın Meclise verilen yeni vergi paketini Eleştirenlere dair sarf ettiği sözler ve benzetmesi üzerine bir hiciv yazısı idi. 

Yazı takipçilerim tarafından -iki kişi dışında- epey bir beğeni aldı ve yorum yazıldı. Mizahın bolca kullanıldığı bu yazım okuyucuyu hem güldürürken hem de düşündüren cinsten idi. 

Yorumlar arasında şahsına büyük saygı duyduğum  bir meslek büyüğümüz bir yorumu dikkatimi çekti. Belli ki bir hiciv yazısı olan yazı üslubumu beğenmemiş. Güzel bir üslupla bana yorum yazmış. Hem yazdığı yorumu hem de bu yoruma yazdığım cevabı buraya alıyorum:

"Doğrusu Allah kalplerde olanı bilendir" hiciv edebiyatını ve sanatını da herkes yapamıyor veya yapmıyor. Sosyal medya konuşma gibi değil çok farklı bir alan yanlış anlamalara sebep olabiliyor belki bazı usulleri kullanma yerine başka metod olabilir mi veya bazı kişiler için daha açıklayıcı şerhli girmek gerekebilir mi diye düşünülebilir.“

Elbette kalplerde olanı Allah dışında kimse bilemez. Yazmaya sosyal medyada çalakalem başladım. Daha sonra bu yazıları blogta topladım. Yazarken de şu usulle yazayım gibi bir çabam olmadı. Hala da öyleyim. Hiciv veya başka tür yazıların kurallarını da bilmiyorum. Benim yazılarım birer deneme ve uzun. Sosyal medyaya çok uygun değil. Zira bu alemde uzun yazılara pek yer yoktur. Bu tür konuların yeri müsait oturma ortamları. Şimdi o tür ortamlar da pek kalmadı. Herkes derdini, düşüncesini uygun veya değil bu alemde dile getiriyor.

Beş bine yaklaşan yazım var. Her yazım hiciv yazısı değil. Yazarken de şöyle bir üslup kullanayım demem. Bazen sosyal medyada bazen de blogta giriş, gelişme ve sonuç bölümünü düşünmeden yazarım.

Hiciv, mizah, taşlama, dokundurma, anekdotlu anlatım, her ne ise yazılarımda amacım, güldürmek, güldürürken düşündürmek. Zaten mizahta istenen de budur. 

Yer ve şahıs ismine yer vermeden bahsettiğim hususlarda kastım, kişiden ziyade söz ve hareketin ince bir dil ile eleştirilmesinden ibarettir. Kişilerle işim olmaz.

Eleştirir gibi yaptığım ama sövdüğüm, över gibi yaptığım ama eleştirdiğim yönüm de vardır. İnce ve kinayeli konuşma çocukluğumdan beri vardır. Huylu huyundan pek vazgeçmez. 

Ayrıca düz ve açıklayıcı o kadar yazı var. Birbirinin aynısının tıpkısı. Yazılar ve yazıyı yazanlar da farklı üslubuyla bilinir. Çok kişiden biri olmaktansa nevi şahsına münhasır olmayı yeğlerim. Ne edersin ki buyum. 

Bir zamanlar kol kırılsın yen içinde kalsın isterdim. İşler sağır sultana sirayet edince bunun bir anlamı kalmadı. 

Bir zamanlar sırtımda yumurta küfesi vardı. Onu da atalı çok oldu. 

Bu yazıda yaptığım da herkesin eleştirdiği bu konuyu irdelemek oldu. Yazıda bahsedilen kişi, izaha muhtaç değil, herkes biliyor. Konuşması da tepki çekti. Kardeşlerim, biz şu kadar bu fona destek vereceğiz, teşkilatımızdan başlıyoruz. Bu devlet bu savunma sanayii bizim diyeceğine, yeni vergi türüne tepki gösterenleri rakıya yönlendirmesi, demlenmeden bahsetme benzetmesi yakışmadı. Ki aynı şekilde Meclise personel alımında herkes bu usulle giriyor. Maalesef biz de bu kervana katıldık diyeceği yerde, başka yerde daha yüksek maaşlı iş bulabilirdim. Biz daha düşüğünü seçtik demesi de tepki çekti. 

Ayrıca bu süreçte demlilere el uzatılırken kesmeye yönelik bu benzetme zannımca olmadı. 

Yapılan basın toplantısına gelen tepkilerden dolayı dozajı azaltacağı yerde bu tiplerin kredi kartı iptalini istemesi evlere şenlik. Artık hamaset ve birileriyle korkutmaktan vazgeçmek gerek. Zaten tepkilerden dolayı teklif geri çekildi. 

Bence yazım yanlış anlamaya müsait değil, az buçuk beni takip eden vermek istediğim mesajı anlar. 

Benim yazı türü ve üslubumdan ziyade hayal kırıklığı yaşatanlara gittiğiniz yol yol değil, açıklamanız iş değil denmeli. Çünkü mızrak çuvala sığmıyor artık. Kimsenin kendilerini sevenleri hayal kırıklığı yaşatmaya hakkı yoktur. 

İnce ince dokundurmam da kırıp dökmeden bunu yapma amacını güdüyor. 

Derdim var ki ince ince dokunduruyorum. Gerekirse bu uğurda mimleniyorum. Çoğunun yaptığı gibi renk vermeden duramıyorum. 

Şu var ki yaşadığımız devir yazı yazmanın, konuşmanın, izahın zamanı değil, en iyisi susmaktır. 

Hasılı ince ince dokunduruyorum vesselam.

“Adamı kızdıracak açıklamalar sözler yazma. Maksadını bilmiyorum ama ben bu işten hiç mi hiç hoşlanmadım”. 

Birileri eline mikrofonu alıp istediği şekilde konuşacak. Olur olmaz kıyas yapacak. Karşı çıkanlara ağzına geleni sayacak. Limit düşürenlerin kartını iptalini isteyecek, gitsin içki alsın diyecek. Tepki çeken bu açıklamalara müsaadenizle iki sözümüz olsun. Kendi üslubumla üç beş kelam edeyim. Zaten tepkilerden dolayı yasa teklifi de detaylı görüşülmek üzere geri çekildi. Bir eksiklik var ki bu yapıldı. Bence her şeyi olura bırakıp tepkisiz kalmak bizim işimiz olmamalı. Bu konuyu ele alırken hem güldürüp hem de düşündürmek amacım. Adı geçen kişiyle işim olmaz. Bir de bu teklifi veren savunmasını yapsın, gerekçesini açıklasın. Mesele memleket ise adı geçen paranın daha fazlası da verilir. Bu memleket onun olduğu kadar bizim de.

Bir Bankadan Öte Her Şey

Bir bankam var maaşımı aldığım. Bu banka gibisini daha önce hiç görmedim. Acil nakit ihtiyacım olduğunu günlük sorar. Hiç unutmaz mesaj göndermeyi. Kah ek hesap yanınızda der kah size özel ihtiyaç krediniz hazır der.

Gözlerimin yaşarmaması mümkün değil. Çünkü bana bugüne kadar kimse özel muamele yapmadı. Üstelik çekeceğim ek hesaba on taksit yapıyor. 

Baba oğluna sormaz, baba oğluna taksit yapmaz. Ben çekeceğim topluca. Ona ise çerez parası gibi aylık ödeyeceğim. 

Maaşımın yattığını da hiç sektirmez. Gece rahatsız etmek istemediğim için önceden haber vermedim diyor. Sahi kim yapar bunu. Nezaketi görüyor musunuz. Geç vakit sizi rahatsız etmek istemedim diyor. Sanki karşımda bir robot değil, insan evladı var. Halden de anlıyor. Banka sanki benim için birini görevlendirmiş hissi veriyor. Ne de olsa özelim bankama göre. Üstelik bana bey diyor. Hangi birini bugüne kadar bana bey dedi, sorarım size. 
Siz olsanız maaşımın yattığını haber vermediğiniz gibi harçlığın var mı da demezsiniz. Sorsanız da şehir teklifi olur. İş ciddiye binince kırk dereden su getirirsiniz bana borç vermemek için. Yolunuzu da değiştirirsiniz. Olsa dükkan senin dersiniz. 
Kazara maaşımın yattığını haber vermeye kalksanız, kalk lan paran yattı. Daha ne zıbarırsın dersiniz. Uykumu da bölersiniz. 
Hele şu yan taraftaki mesaja bir bakın da insanlık öğrenin. "Yarın ne getirecek bilinmez. Ek hesabın her zaman yanında. Beklenmedik bir harcanan çıkarsa limitiniz hatırlayın" . Yani bizde kredin var. Hiç sağa sola gidip ezilip büzülme. Birilerinin ağız kokusunu çekme. Bizde kredin bitmez diyor. 
Doğru değil mi dediği? Sahi yarının ne getireceğini hangimiz bilebiliriz. Yarınların neye gebe olduğunu, bizi ne tür olumsuzlukların beklediğini bilme imkanımız yok.
Ya şu mesaja ne dersiniz. Bugün değilse yarın. Aklının bir köşesinde bulunsun diyor. 
Hasılı bu banka başka bir banka. Bankadan öte her şey. Beni benden fazla düşünüyor. Hiç çekinme. Kapımız her daim açık sana diyor. 
Bilgilendirmesi, aynı bilgilendirmeyi bıkıp usanmadan her gün göndermesi, zaman zaman hal hatırımı sorması, merhaba, sizin için ne yapabilirim demesi, maaşımın müjdesini vermesi, kafama vura vura aklımın bir köşesine limit ve krediyi kazıması, her şeyden öte nezaketi, anlatılmaz, yaşanır. İnsan evladı desem yeridir. Bu insan evladı bildiğimiz diğer insan evlatlarına hiç benzemiyor. 
Şubesi yüzümü güldürmüyor, iş bitirmiyor ama bu mesajları beni benden alıyor. Bu kadar da olmaz. Hep beni düşünüyor. Biraz da kendini düşünse dedirtiyor insana. 
Bu mesaj gönderen, beni benden fazla düşünen, nezaketiyle göz dolduran ve hakkımda iyilikten başka bir şey düşünmeyen bu kötü günler dostu için insan evladından ziyade melek desem, bazılarınız elfazı küfür deyip beni tecdidi imana davet eder. En iyisi mutlu günümde başıma iş almayayım. 
Hasılı mutlu muyum mutlu. Özel miyim özelim. Belki de emekli olduktan sonra bu bankadan almaya devam edeceğim maaşımı. 
Neyse, gördünüz bankamı. Siz böyle bir bankanız olsun istemez miydiniz? 

16 Ekim 2024 Çarşamba

Sosyal Medya Mücahitlerinin Dikkatine!

Belli ki devletin aldığı vergiler yeterli gelmiyor. Bu yüzden devlet yetkilileri gelir ve gideri dengelemek veya daha az borçlanmak ya da yeni kaynak üretmek için nereden, nasıl vergi alabilirim hesabı yapıyor.
İşin içinden çıkamayınca aklına sadece vergi geliyor.
Kredi kartı limiti 100 bin ve üzeri olanlardan, araç ve gayrimenkul alım satımlarından defaten vergi alma isteği de bunu gösteriyor. 
Bu istek tepki çekmiş olmalı ki daha detaylı inceleme gerekçesiyle geri çekildi.
Devlet elbette vergi alacak ve ihtiyaçları giderecek. Gücü nispetinde her vatandaş da vergisini verecek. Çünkü vatandaşlık borcudur bu. 
Ama ihtiyaç var diye suyunun suyunu da çıkarmamak lazım. Gelir artırmak için akla sadece vergi gelmemeli. Yeni vergi koymak için makulü göz ardı etmemek lazım.
Vergi kazançtan ve herkesin gelirine göre olmalı. Bunun için adalet kıstasını gözetmek gerek. Eşitlikçi anlayıştan kaçınılmalı.
Alınan vergiler de yerli yerinde ve öncelik sırasına göre harcanmalı. 
Harcamada hesap verebilirlik, şeffaflık esas olmalı. Bu vergiyi harcarken yetim malı gibi harcamalı. Vatandaşa bu konuda güven verilmeli. Vatandaş da gözü kapalı kuruşu kuruşuna vergisini vermeli. 
Vergisini veren de helal olsun demeli.
Mecburum diyerek vatandaştan suyunun suyu vergi almak hakkaniyete sığmaz. 
Bir şeye ihtiyaç varsa konacak vergi konusunda vatandaş ikna edilmeli. 
Bu vatandaş, ihtiyaç olduğuna, toplanan verginin yerli yerinde kullanılacağına ikna olursa vermekten kaçınmaz. 
Vatandaşı bu konuda ikna etmeden itiraz edenleri vatan haini ilan etmek, kanlarından şüphe etmek, tehdit ve hakaretler savurmak, git şunu iç, zıkkımlan demek, trollük yapmak olacak şey değil.
Unutmayalım ki ikna edemediğin doğru, doğru değildir. Kimse vatanseverlik yarışına, milliyetçilik hamasetinin arkasına sığınmasın.
Sosyal medyanın bu ucuz ve sözde milliyetçileri, vergi teklifi geri çekildi diye üzülmesinler. Bu süreçte Savunma Sanayii Destekleme Fon'u diye bir fonun olduğunu öğrendiler. Bu fona gidip yardım yapabilirler. 
Yaptıkları bu yardımın dekontunu da başkasına örnek olsun diye sosyal medyada paylaşsınlar. Kısaca fona destek olsunlar. 
Ellerinden alan yok. İş yapsınlar, sağa sola çemkirmesinler. 
Bunu yapmazlarsa sosyal medya üzerinden yaptıkları salvolar ucuz milliyetçilik ve sözde vatanseverlikten başka bir şey olmayacaktır.
Lütfen başkasının vatanseverliğini sorgulamayın. Vatansever olduğunuzu bizzat gösterin.