Ana içeriğe atla

Sosyal Medya Mücahitlerinin Dikkatine!

Belli ki devletin aldığı vergiler yeterli gelmiyor. Bu yüzden devlet yetkilileri gelir ve gideri dengelemek veya daha az borçlanmak ya da yeni kaynak üretmek için nereden, nasıl vergi alabilirim hesabı yapıyor.
İşin içinden çıkamayınca aklına sadece vergi geliyor.
Kredi kartı limiti 100 bin ve üzeri olanlardan, araç ve gayrimenkul alım satımlarından defaten vergi alma isteği de bunu gösteriyor. 
Bu istek tepki çekmiş olmalı ki daha detaylı inceleme gerekçesiyle geri çekildi.
Devlet elbette vergi alacak ve ihtiyaçları giderecek. Gücü nispetinde her vatandaş da vergisini verecek. Çünkü vatandaşlık borcudur bu. 
Ama ihtiyaç var diye suyunun suyunu da çıkarmamak lazım. Gelir artırmak için akla sadece vergi gelmemeli. Yeni vergi koymak için makulü göz ardı etmemek lazım.
Vergi kazançtan ve herkesin gelirine göre olmalı. Bunun için adalet kıstasını gözetmek gerek. Eşitlikçi anlayıştan kaçınılmalı.
Alınan vergiler de yerli yerinde ve öncelik sırasına göre harcanmalı. 
Harcamada hesap verebilirlik, şeffaflık esas olmalı. Bu vergiyi harcarken yetim malı gibi harcamalı. Vatandaşa bu konuda güven verilmeli. Vatandaş da gözü kapalı kuruşu kuruşuna vergisini vermeli. 
Vergisini veren de helal olsun demeli.
Mecburum diyerek vatandaştan suyunun suyu vergi almak hakkaniyete sığmaz. 
Bir şeye ihtiyaç varsa konacak vergi konusunda vatandaş ikna edilmeli. 
Bu vatandaş, ihtiyaç olduğuna, toplanan verginin yerli yerinde kullanılacağına ikna olursa vermekten kaçınmaz. 
Vatandaşı bu konuda ikna etmeden itiraz edenleri vatan haini ilan etmek, kanlarından şüphe etmek, tehdit ve hakaretler savurmak, git şunu iç, zıkkımlan demek, trollük yapmak olacak şey değil.
Unutmayalım ki ikna edemediğin doğru, doğru değildir. Kimse vatanseverlik yarışına, milliyetçilik hamasetinin arkasına sığınmasın.
Sosyal medyanın bu ucuz ve sözde milliyetçileri, vergi teklifi geri çekildi diye üzülmesinler. Bu süreçte Savunma Sanayii Destekleme Fon'u diye bir fonun olduğunu öğrendiler. Bu fona gidip yardım yapabilirler. 
Yaptıkları bu yardımın dekontunu da başkasına örnek olsun diye sosyal medyada paylaşsınlar. Kısaca fona destek olsunlar. 
Ellerinden alan yok. İş yapsınlar, sağa sola çemkirmesinler. 
Bunu yapmazlarsa sosyal medya üzerinden yaptıkları salvolar ucuz milliyetçilik ve sözde vatanseverlikten başka bir şey olmayacaktır.
Lütfen başkasının vatanseverliğini sorgulamayın. Vatansever olduğunuzu bizzat gösterin. 

Yorumlar

  1. Merhabalar Ramazan Hocam.
    Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Sizi bu konuda destekliyorum ve yanınızdayım. ÇEMKİRENLERE çok güzel bir ders vermişsiniz. Kaleminizden ve yüreğinizden öpüldünüz.
    Savunma Sanayi Fonunun çok gayretini güdüyorlarsa; sizin de dediğiniz gibi gitsinler fona yardım etsinler ve dekontunu da soyal medyada paylaşsınlar.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. As, merhabalar Recep Bey. Teşekkür ederim. Saygılar bizden. Eyvallah.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim derdi. Borcun günü geldiğinde gerekirse b

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder