Ana içeriğe atla

İş Bitirici Bir MESEM Öğrencisi

Pazartesi hem 10 saat dersim var hem de nöbetçiyim. 
Dersim ve nöbetim bitti. Katı boşalttım. Yanık ışıkları kapattım. Bir müddet bekledikten nöbet defterini imzalayıp okuldan ayrıldım. 
Yolda giderken elime telefonu aldım. Baktım, kayıtlı olmayan bir numaradan aranmışım. Döndüm kimdir diye. Açmadı. Kimse, bir daha arar dedim.
Ne yapayım derken okula yakın bir ekmek fırınından ekmek alayım dedim. Fırın okula 600-700 adımlık bir mesafede. Bu fırını da bir öğretmen arkadaş önerdi. Nasılmış ekmeği bir bakayım istedim.
Fırının önünde uzun bir kuyruk. Bir an için ramazan ayında mıyız yoksa? Bu insanlar da pide kuyruğuna girmiş sandım. 
Dedim öğretmenin önerdiği kadar varmış. Bu fırın demek ki çok meşhur. 
Biraz sıra bekledikten sonra ekmeği aldım. Eve doğru yürümeye başladım. Az önceki kayıtsız numara tekrar aradı: 
"Hocam, ben 9A elektrik sınıfından falanım. Okuldan çıktınız mı" dedi. 
Çıktım, biraz uzaklaştım dedim. 
"Hocam, son dersimiz boştu. Çantamı okulda, sırada unutmuşum. Ben dolmuştayım, eve gidiyorum. Dolmuşta aklıma geldi unuttuğumu. Çantam çok önemli. Geri dönme imkanım yok. Haftaya gelinceye kadar kaybolabilir. Sizi aradım mecburen" dedi. 
Bilmeyenler için söyleyeyim. Arayan öğrenci mesleki eğitim merkezi öğrencisi. Eskinin çıraklık eğitim merkezi. Bu öğrenciler haftada bir gün merkeze geliyorlar. Diğer günler staj yaptığı işyerinde çalışıyorlar. Aynı sınıfı haftanın her günü farklı farklı bölüm öğrencileri kullanıyor. 
İyi, ben çantanı alayım. Öğretmenler odasına koyayım. Oradan alırsın dedim. 
Geri dönüp okula gittim. Öğrencinin sınıfına çıktım. Oturduğu sıraya baktım. Çanta namına bir şey yoktu. Alt göze, diğer sıralara baktım. Gözüm sırt çantası arıyor. Çünkü gençler şimdi böyle çanta kullanıyor. Yoktu. Sadece öğrencinin oturduğu sıranın aynı hizasında sıra üstünde resim çantasına benzer ince ve büyükçe bir çanta vardı. Bu olabilir mi diye fermuarı açıp baktım. A3 kağıdı ebatında kağıtlar vardı içinde. Kağıtlarda çizim mi var, proje mi bilmiyorum. Sanırım bu değildir dedim. 
Öğrenciyi aradım. Burada çanta namına bir şey yok. Büyük resim çantası gibi bir çanta var. Bu değil herhalde dedim. 
"Hocam, bir sapı kırık çanta" dedi. 
Benim, olamaz ve çantaya benzetemediğim çantaya tarif uyuyordu. Tamam, bu o zaman. Alıp dediğim yere koyuyorum dedim. Çok teşekkür etti. 
Okuldan çıkıp gecikmeli olarak elimde ekmek evimin yolunu tuttum. 
Yolda giderken akşam akşam yorgun argın bir durumda bana iş çıkaran bu 9.sınıf öğrencisini düşündüm. Çocuk bana iş çıkarsa da işini çıkardı. Helal olsun. Özgüvenini ve iş bitiriciliğini takdir ettim. Aç kalmaz bu çocuk. İşini bir şekilde çıkarır. Her şeyden önce doğallığı yeter. 
Bu durumda ben olsam, ne yapardım? Öğretmeni arayamadım bir defa. Evi okula yakın bir arkadaşım varsa onu arardım. Yoksa dolmuştan iner. Geri okula gelir, o çantayı alırdım. Eve ne zaman varırım artık şimdiden kestiremiyorum. 
Akşam yemeğinde tavsiye üzerine aldığım ekmeği test ettim. Gerçekten güzel ekmek. Bugüne kadar bu fırını öğrenmemek benim eksikliğim. Ki Konya'da kaliteli ekmeği ara ki bulasın. Bu ekmeği tatmak isteyenler için fırının yeri Eski Meram Sanayidedir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde