Blogumda “Ya Vatan Ya Büyük Rakı" başlıklı bir yazı kaleme alıp bu yazıyı sosyal medyada da paylaşmıştım. Yazıdan haberi olmayanlar için bu yazımı buraya kopyalıyorum: https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2024/10/ya-vatan-ya-buyuk-rak.html
Yazı bir parti genel başkanının düzenlediği bir basın toplantısı üzerine daha doğrusu genel başkanın Meclise verilen yeni vergi paketini Eleştirenlere dair sarf ettiği sözler ve benzetmesi üzerine bir hiciv yazısı idi.
Yazı takipçilerim tarafından -iki kişi dışında- epey bir beğeni aldı ve yorum yazıldı. Mizahın bolca kullanıldığı bu yazım okuyucuyu hem güldürürken hem de düşündüren cinsten idi.
Yorumlar arasında şahsına büyük saygı duyduğum bir meslek büyüğümüz bir yorumu dikkatimi çekti. Belli ki bir hiciv yazısı olan yazı üslubumu beğenmemiş. Güzel bir üslupla bana yorum yazmış. Hem yazdığı yorumu hem de bu yoruma yazdığım cevabı buraya alıyorum:
"Doğrusu Allah kalplerde olanı bilendir" hiciv edebiyatını ve sanatını da herkes yapamıyor veya yapmıyor. Sosyal medya konuşma gibi değil çok farklı bir alan yanlış anlamalara sebep olabiliyor belki bazı usulleri kullanma yerine başka metod olabilir mi veya bazı kişiler için daha açıklayıcı şerhli girmek gerekebilir mi diye düşünülebilir.“
Elbette kalplerde olanı Allah dışında kimse bilemez. Yazmaya sosyal medyada çalakalem başladım. Daha sonra bu yazıları blogta topladım. Yazarken de şu usulle yazayım gibi bir çabam olmadı. Hala da öyleyim. Hiciv veya başka tür yazıların kurallarını da bilmiyorum. Benim yazılarım birer deneme ve uzun. Sosyal medyaya çok uygun değil. Zira bu alemde uzun yazılara pek yer yoktur. Bu tür konuların yeri müsait oturma ortamları. Şimdi o tür ortamlar da pek kalmadı. Herkes derdini, düşüncesini uygun veya değil bu alemde dile getiriyor.
Beş bine yaklaşan yazım var. Her yazım hiciv yazısı değil. Yazarken de şöyle bir üslup kullanayım demem. Bazen sosyal medyada bazen de blogta giriş, gelişme ve sonuç bölümünü düşünmeden yazarım.
Hiciv, mizah, taşlama, dokundurma, anekdotlu anlatım, her ne ise yazılarımda amacım, güldürmek, güldürürken düşündürmek. Zaten mizahta istenen de budur.
Yer ve şahıs ismine yer vermeden bahsettiğim hususlarda kastım, kişiden ziyade söz ve hareketin ince bir dil ile eleştirilmesinden ibarettir. Kişilerle işim olmaz.
Eleştirir gibi yaptığım ama sövdüğüm, över gibi yaptığım ama eleştirdiğim yönüm de vardır. İnce ve kinayeli konuşma çocukluğumdan beri vardır. Huylu huyundan pek vazgeçmez.
Ayrıca düz ve açıklayıcı o kadar yazı var. Birbirinin aynısının tıpkısı. Yazılar ve yazıyı yazanlar da farklı üslubuyla bilinir. Çok kişiden biri olmaktansa nevi şahsına münhasır olmayı yeğlerim. Ne edersin ki buyum.
Bir zamanlar kol kırılsın yen içinde kalsın isterdim. İşler sağır sultana sirayet edince bunun bir anlamı kalmadı.
Bir zamanlar sırtımda yumurta küfesi vardı. Onu da atalı çok oldu.
Bu yazıda yaptığım da herkesin eleştirdiği bu konuyu irdelemek oldu. Yazıda bahsedilen kişi, izaha muhtaç değil, herkes biliyor. Konuşması da tepki çekti. Kardeşlerim, biz şu kadar bu fona destek vereceğiz, teşkilatımızdan başlıyoruz. Bu devlet bu savunma sanayii bizim diyeceğine, yeni vergi türüne tepki gösterenleri rakıya yönlendirmesi, demlenmeden bahsetme benzetmesi yakışmadı. Ki aynı şekilde Meclise personel alımında herkes bu usulle giriyor. Maalesef biz de bu kervana katıldık diyeceği yerde, başka yerde daha yüksek maaşlı iş bulabilirdim. Biz daha düşüğünü seçtik demesi de tepki çekti.
Ayrıca bu süreçte demlilere el uzatılırken kesmeye yönelik bu benzetme zannımca olmadı.
Yapılan basın toplantısına gelen tepkilerden dolayı dozajı azaltacağı yerde bu tiplerin kredi kartı iptalini istemesi evlere şenlik. Artık hamaset ve birileriyle korkutmaktan vazgeçmek gerek. Zaten tepkilerden dolayı teklif geri çekildi.
Bence yazım yanlış anlamaya müsait değil, az buçuk beni takip eden vermek istediğim mesajı anlar.
Benim yazı türü ve üslubumdan ziyade hayal kırıklığı yaşatanlara gittiğiniz yol yol değil, açıklamanız iş değil denmeli. Çünkü mızrak çuvala sığmıyor artık. Kimsenin kendilerini sevenleri hayal kırıklığı yaşatmaya hakkı yoktur.
İnce ince dokundurmam da kırıp dökmeden bunu yapma amacını güdüyor.
Derdim var ki ince ince dokunduruyorum. Gerekirse bu uğurda mimleniyorum. Çoğunun yaptığı gibi renk vermeden duramıyorum.
Şu var ki yaşadığımız devir yazı yazmanın, konuşmanın, izahın zamanı değil, en iyisi susmaktır.
Hasılı ince ince dokunduruyorum vesselam.
“Adamı kızdıracak açıklamalar sözler yazma. Maksadını bilmiyorum ama ben bu işten hiç mi hiç hoşlanmadım”.
Birileri eline mikrofonu alıp istediği şekilde konuşacak. Olur olmaz kıyas yapacak. Karşı çıkanlara ağzına geleni sayacak. Limit düşürenlerin kartını iptalini isteyecek, gitsin içki alsın diyecek. Tepki çeken bu açıklamalara müsaadenizle iki sözümüz olsun. Kendi üslubumla üç beş kelam edeyim. Zaten tepkilerden dolayı yasa teklifi de detaylı görüşülmek üzere geri çekildi. Bir eksiklik var ki bu yapıldı. Bence her şeyi olura bırakıp tepkisiz kalmak bizim işimiz olmamalı. Bu konuyu ele alırken hem güldürüp hem de düşündürmek amacım. Adı geçen kişiyle işim olmaz. Bir de bu teklifi veren savunmasını yapsın, gerekçesini açıklasın. Mesele memleket ise adı geçen paranın daha fazlası da verilir. Bu memleket onun olduğu kadar bizim de.
Yorumlar
Yorum Gönder