Ana içeriğe atla

Sosyal Medya Vergisi

Açığı kapatmak ve yeni kaynak bulmak amacıyla devlet yetkilileri nereden, nasıl vergi alabilirim diye düşünüp taşınıyor. Zaman zaman absürt vergi aldıkları da oluyor ama olsun. 

Devletin işi bu. Zira vergiyle yaşıyor.

Belli ki ihtiyaç var. 

Bir vatandaş olarak devlet yetkililerinin bu zor durumunda yanlarında olmak vatandaşlık görevi. Ben de bir şeyler yapmak ve çorbada tuzum olsun isterim. Bugüne kadar kimsenin aklına gelmeyen bir vergi türü önermek istiyorum.

Vergimin adı sosyal medya ve sanal âlem vergisi. 

Bence devlet bu vergi türünü düşünmeli. Hemen yürürlüğe koymalı. 

Bu vergiyi koyduğu takdirde hazinenin dolacağını düşünüyorum. Üstelik sürekli olacağı için cari fazlası vermeye başlayacaktır. 

Nasıl olacak bu derseniz, adından da anlaşılacağı üzere bu vergiyi almak kolay. Yeter ki devlet bu vergiyi koysun. 

Sosyal medya hesabı olan herkes bu vergiyi ödemekle yükümlü olacak. Kişinin kaç hesabı varsa o kadar vergi ödeyecek. 

Ayrıca her sosyal medyaya girişte giriş vergisi adı altında bir miktar vergi alınabilir. 

Sosyal medyada eğleştiği süre boyunca günlük, aylık vergi miktarı belirlenebilir. 

Paylaşım yapandan her paylaşım başına, okuyup beğenenden beğeni başına, yorum yapandan yaptığı yorum sayısınca vergi düşünülebilir. 

Sosyal medyaya girdiği halde hiç paylaşım yapmayan, yorum yazmayan, beğeni işareti bırakmayan, kısaca renk vermeyen ve iz bırakmayandan faydalanma vergisi alınabilir. 

Cuma mesajı paylaşanlardan resim formatında paylaşana ayrı, yazıyla paylaşana ayrı olacak şekilde mesaj vergisi konabilir. 

Bir partinin, bir ideolojinin trolü olanlardan trol vergisi alınabilir. 

Devlet memuru olduğu halde mesai saatleri içerisinde paylaşım yapandan kallavi vergi alınabilir. 

WhatsApp aracılığıyla durmadan yazı gönderen, mesaj gönderenlerden rahatsız etme vergisi alınabilir. İletişim aracını boş yere meşgul ettiğinden dolayı daha fazla vergi konabilir. 

Dijital ortamda yazı okuyandan okuma vergisi düşünülebilir. 

Arama motorlarından herhangi bir konuda arama yapandan arama vergisi alınabilir. 

İnternet üzerinden döviz ve altın fiyatlarına bakanlardan servet vergisi alınabilir. 

Sanal aleme reklam verenden reklam vergisi alınabilir. 

Sanal oyun oynayandan dijital oyun vergisi alınabilir. 

Bir Web sayfasına girildiği zaman çerezleri kabul et diyenden çerez vergisi alınabilir. 

Daha neler neler... 

Kısaca, devlet bu konuda kafa yorsun. Devlet ihya olur. Paraya para demez. 

Burada herkes sosyal medya hesabını kapatır denebilir. Devlet her 18 yaşını doldurandan sosyal medya hesabı açmasını zorunlu kılabilir. 

Hesap açmak istemeyene vatan haini, terörist muamelesi yapılabilir. Kanına baktır denebilir. 

Bu vergi türünde vergi kaçırma durumu da olmaz. Çünkü kimin ne zaman girdiği, ne kadar bu alemde durduğu, ne yazıp çizdiği belli. O yüzden kimse vergi kaçıramaz. 

Gördüğünüz gibi çözüm çok kolay. Yeter ki istensin.

Bu konuda, vekillerden biri destek isterse kanun teklifi hazırlamada yardımcı olurum. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde