Ana içeriğe atla

Aynı Şeyden Farklı Sonuç Beklemek

Bildim bileli Ortadoğu'nun İsrail sorunu var. Aslında sadece Ortadoğu'nun değil dünyanın sorunudur İsrail. 

İsrail'i şımartan bu ülkeye destek veren ülke ve gülersen ziyade dünyanın sessizliğidir. 

Olan da Filistinliye oluyor. Ne memleketleri var ne kalacakları yer. 

İnsanca yaşama imkanına sahip olmadıkları gibi canlarının da bir kıymeti harbiyesi yok. Öyle zannediyorum, şehidi olmayan hane yoktur. Belki de bir hanede onlarca şehitleri olmuştur. 

Başka çocuklar gibi bu ülke insanının çocukları çocukluklarını yaşamamıştır. Gördükleri hep göz yaşı ve kandan ibarettir. 

Herhalde dünya bu kadar katliamı daha önce görmemiştir. 

Hasılı karşımızda çözümsüz ve umutsuz ve ölüme terk edilmiş bir Filistin halkı var. 

Filistin topraklarında kalan nüfustan çok başka ülkelerde sığınmacı olarak hayatiyetine devam eden Filistinli var. 

Kısaca ölüme terk edilmiş Filistinlinin bir hayvana verilen değer kadar değeri yok zalimlerin ve zalimlere sesini çıkarmayan sessiz çoğunluğun gözünde. 

Filistinlilerin yaşadığı bu insanlık dramını, ateşin içinde yaşayan Filistinliler kadar derinden hissetmesek de ülke olarak Filistin'e bigane değiliz. Çünkü ateş düştüğü yeri yakar. 

Filistin milli meselemiz gibi hep gündemimizde. Adeta Filistin ile yatıp Filistin ile kalkıyoruz: 

İsrail'e lanet okurken Filistinliler için dua ediyoruz. 

İsrail'i telin ediyoruz. 

Sosyal medya paylaşımlarıyla oradaki zulmü hep gündemde tutuyoruz. 

Hutbe ve vaaz konusu yapıyoruz. 

Miting ve protesto yürüyüşü düzenliyoruz. 

Birinci elden İsrail'i eleştiriyoruz. 

Bu dramı dünyaya duyurmaya çalışıyoruz. 

İsrail ve Yahudi ürünlerini boykot ediyoruz. 

Çarşaf çarşaf boykot ürünlerini paylaşıyoruz. 

Boykota katılmayan esnaf ve işletmeleri eleştiriyoruz.

Filistin'e maddi destek ve ilaç yardımı yapıyoruz. 

Kısaca İsrail'i durdurma adına yaptığımız her şey birbirinin aynısı. Ben bildim bileli, yukarıda yazdıklarımı yapıyoruz. Belki de bizim bu yaptıklarımız bir sinek ısırığı kadar İsrail'e zarar vermiyor. 

Sonuç, İsrail öldürmeye devam ediyor. Nokta atış suikastlar düzenliyor. Filistin liderlerini bulundukları yerde öldürüyor. Yeni lider seçiliyor, onu da öldürüyor. 

Özellikle son bir yıldır İsrail ölüm avına çıkmış bir şekilde acımasızlığına devam ediyor. 

Bizim, İsrail aleyhine olsun diye kendi çapımızda yaptığımız onca şey İsrail'i durdurmaya yetmiyor. 

Hasılı, bizim yıllarca sonuç alma uğruna yaptıklarımız hep aynı. Hep aynısını yapıyoruz ve sonuç almaya çalışıyoruz. 

Yeri veya değil, teşbih uydu veya uymadı ama bizim bu yaptıklarımız bana Albert Einstein'in bir sözünü hatırlattı: “Aptallığın en önemli kanıtı, aynı şeyi defalarca deneyip farklı sonuç almayı beklemektir”.

Söz çok acı ama bir gerçek. Çünkü hep aynısını yapıyoruz ve sonuç almaya çalışıyoruz. 

Şu dediğine bak demeyin. Maalesef durumumuz bu. İsterim ki sonuç alıcı yollar denensin. Ama ne? Bence bunun üzerine kafa yorulmalı. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim derdi. Borcun günü geldiğinde gerekirse b

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder