8 Ağustos 2024 Perşembe

Kaplıca Sevdası

Sen gel,

burnunun ucundaki 50 km mesafedeki İsmil’i,

90 km mesafedeki yolun üstündeki Ilgın’ı,

252 km mesafedeki yol üstündeki Gazlıgöl kaplıcalarını tep,

450 km mesafedeki Çitgöl Kaplıcasına gel.

Farkı ne diye baktım. Farkın mesafe olduğunu anladım. Bunu anlamak için 5.5 saat yol gitmem gerekti. Geri kalanı aynı.

Hasılı kaplıca kaplıca dedikleri sıcak sudan ibaret. Aslında bu suyu benim kombi de üretiyor. Kombininki sıcak su diye biliniyor. Buradaki de kaplıca/Ilıca diye nam yapmış.

Evdeki sıcak suyu kullanarak belediye ve TÜPRAŞ’a, buralardakileri kullanarak firmalara ve petrol istasyonlarına çalışıyoruz. Yani vücudu sıcak suda yakıyoruz.

Günde iki defa yakmaya para ödüyoruz. 1+1 evde kendimiz pişirip kendimiz yiyoruz. Bunun karşılığında günlük kira veriyoruz. Buna da tatil diyoruz. 

Vücudunu günde iki defa suya girdirmenin sayısız faydaları varmış kağıtta yazdığına göre. Bir okuyorsun, tüm dertlerim biter diyorsun.

Bir giriyorsun. Yandım Allah diyorsun. Gerçekten tüm dertlerini unutuyorsun. Çünkü vücut sıcağı görünce sair dertlere;

"Senin derdin dert midir, benim derdim yanında,

Hiç kimsede gördün mü böyle dert hayatında,

Otur şöyle yanıma dinle bak dertlerimi,

Anlatınca ağlama deşme benim derdimi…" diyorsun.

Günlük böyle yanarak tatil yapıyorsun ama kafan dinlenmiyor bir türlü. Çünkü içimdeki ben, "Önünde tepilecek 450 km'yi hatırlatırım" diyor. Vazifesi sanki...

Bu kadar gidiş-geliş yolu tepmede kullanılan yakıtı ve cepten giden parayı söylemene gerek yok. Bu da ayrı bir dert.

Ne diyeyim: Allah kurtarsın. 8/8/2021

Not: Bu yazı da 08/08/2021 tarihinde sosyal medyada yazıp paylaştıklarımdan. Blog arşivimdeki yerini alsın istedim. 

7 Ağustos 2024 Çarşamba

Takısız Düğünlere *

Düğün davetiyelerinde, "nikah, nişan, kına, düğün tarihleri, kız ve erkek ev adresleri, düğünün saati, yemek varsa hangi saatler arası yemek ikramının olacağı, salonun adı, düğünün hareket saati, çiftlerin baş harfleri, bir davetiye metni, kız-erkek baba ve annelerinin isim ve iletişim numaralarına yer verilir. 

Davetiyenin altına bazen "Çiçek gönderilmemesi", "Davetiye iki kişiliktir" gibi notlar yazılır. Başka da bir not dikkatimi çekmedi. 

Davetiyenin içine konduğu zarf üzerine ise davetlinin adı soyadı yazılır. Sağ alt köşeye de maile (ailecek davetlisiniz) yazılır. Başka da bir şey yazılmaz. 

Daha doğrusu yazılmaz sanıyordum. Maile dışında ilk defa Kulu'lu bir çift, zarfın üzerine "takısız" yazarak öyle zannediyorum bir ilki başardı. Niçin takısız sorusuna çiftin verdiği cevap ise "Altın fiyatlarının yüksekliği ve ekonomik şartlar nedeniyle kimsenin rahatsız olmasını istemedikleri" şeklinde olmuş. 

Takısız notu ilginç bir o kadar da özel bir davetiye olmuş. Bugüne kadar davetiyelerde" notlar gördüm ama "takısız" notunu ilk defa görmüş oldum. Öyle zannediyorum, böylesi davetiye bir ilk olsa gerek. Bu çiftin düğünü ileride unutulsa da "takısız" notuyla davetiyeleri hep hatırlanacak.

Düğünlerin cep yaktığı, herkesin getirdiği veya taktığı hediye ile çam sakızı çoban armağanı katkı sunduğu bu devirde, düğün sahiplerinin misafirleri düşünmesi çok ince bir davranış. Bu davranışlarıyla, yeter ki düğünümüze gelerek bu mutlu günümüzde yanımızda olun mesajı vermişler. Konya Kulu'lu çiftleri bu düşüncelerinden dolayı tebrik etmek lazım. 

Gençlerin bu inceliğine bazılarımız eski köye âdet getirmesinler. Biz hediye götürürüz, hediye de bekleriz diyenlerimiz çıkar. Normal şartlarda hediyeleşme güzeldir. Hediyeleşmek lazım. Yalnız getirilecek ve götürülecek hediyeyi abartmamak lazım. Herkes gönlünden kopan ve bütçesini zorlamayacak, başkasıyla yarışmayacak bir hediye götürmesi yerinde olur. Götürülen hediyeden karşılık beklememek gerek. Benim gücüm maliyeti düşük bir hediyeye yeter. Başkasının gücü daha yükseğini kaldırabilir. Hatta gücü yoktur, hiç hediye getirmemiş olabilir. Gelen hediye için burun kıvırmak, biz size şu hediyeyi getirmiştik, siz de bize onu getireceksiniz ya da düğüne icabet etmediği halde bizim şu hediyemizi gönderin demek hoş değildir.

Eğer karşılık beklenecek ya da hediye beklentisi yüksek tutulacaksa düğünün takısız olması daha uygundur.

Düğüne götürülecek hediye de artık kap kacak olmamalı. Çünkü kap kacak evlenenle, ev yapana Allah yardım eder sözünü boşa çıkartır. Çünkü düğün sahibine yükten başka katkısı olmaz. Enflasyon ve döviz durumu göz önünde bulundurularak altın götürmemek tarafları rahatlatır. Günümüzde düğünler için en uygun hediye zarf içerisinde para vermektir. Çünkü para, borç-harç ile düğün yapanın elini bir nebze rahatlatır.

Hediyeleşme güzel olmakla beraber Kulu’lu gençlerin istediği gibi düğünlerde takıyı kaldırmayı düşünmekte fayda var. Hele kimin ne getirdiğini kayda almak için kameraya almak, yazmak, takı takanın ne taktığını öğrenmek için yan tarafta izlemek geline veya damada altın veya parayı toplu iğne ile iliştirmek işini de bırakmak gerek.

Takıyı kaldırmanın bir güzel yanı da düğüne davet edilenin bir masraf daha çıktı, ne götüreceğim diye kara kara düşünmesine gerek kalmaz. Yine düğüne gelen takının karşılığı var, ben bunu ileride nasıl karşılayacağım endişesi içerisine girmez.

Takı kalkacaksa ki takı kalkmasa bile günümüzde cep yakan düğün maliyetlerini düşürmek için davetlilere yemek verme âdetine de son vermek lazım. Hatta kına, nişan, düğün için salon tutma işini de masaya yatırmak gerek. Çünkü az maliyetli değil. Ya eskisi gibi kız evinden kızı erkek evine çıkarma şeklinde olmalı ya da nikah salonunda sınırlı sayıda davetli karşısında nikah kıymakla yetinilmelidir. Fiyatının yanına varılamayan tek giyimli elbiselerden de uzak durulmalıdır.

Anlatmak istediğim, hayatını birleştirmek için yola çıkan gençlerin ve anne babaların yükünü en aza indirmek, borçlanmadan evlenmelerinin önünü açmaktır. Takılan takılarla da düğün yapılmadığına göre takı külfetinin de altına girmeye gerek yok.

*09.08.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

6 Ağustos 2024 Salı

Esaret mi Ölüm mü?

7 Ekimden bu yana Gazze'de öldürülen Filistinli sayısını tutmaz olduk artık.

Bomba sayısını da bilmiyoruz. 

Yıkılan bina ve sağlam kalan ev ve binayı da bilmiyoruz.

Yaralı sayısını hakeza. 

İsrail hem karadan hem havadan öldürmeye devam ediyor. 

Sadece halk değil, Hamas liderinin çocuk ve torunlarının ardından Hamas lideri de öldürülüyor.

Kısaca İsrail'in karşısına ne ve kim çıkıyorsa ölümden nasibini alıyor.

Gazze'de bulunan insanlar ne yer ne içer, nerede yaşar bilmiyoruz.

Bilinen bir şey varsa İsrail öldürmeye devam ediyor ve kana doymuyor. 

İsrail'e dur diyen de yok. Dur diyen varsa da İsrail vur anlıyor. Kimseyi tınlamıyor.

Sonuçta ölen Filistinli, yaralanan Filistinli, evsiz ve barksız kalan Filistinli, aç ve susuz kalan Filistinli. 

İsrail'in ise keyfi beyde yok. Öldür öldür bitiremiyor ya da bitirmiyor. Öldürmesi sadece Gazze'den ibaret de değil. Lübnan, Suriye, İran vb. dinlemiyor. 

Yani orta yerde eşit şartlarda bir savaş ve mücadele yok. Hep ölen ve ağlayan Filistinli. 

Tüm bu tek taraflı katliamı dünya seyrediyor. Biz ise Filistin'e destek mitingi yapıyoruz, İsrail'i tel'in ediyoruz, Yahudi ürünlerine boykot çağrısı yapıyoruz ve ürünlerini boykot ediyoruz, durmadan Filistin ve Gazze'ye gündemde tutuyoruz. 

Sonuç, İsrail daha da öldürmeye devam ediyor. 

Bu yalnızlık ve güçsüzlükle Filistin'in bu tek taraflı ve orantısız savaşı kazanması da mümkün değil. 

Her yönüyle Filistin aleyhine işleyen bir durum ve trajedi varken sadece güçten anlayan İsrail'i durduramıyorsak bu durumda ne yapmalı? Bu soruya cevap vermek zordur biliyorum. Ama en azından Filistinlinin ölmesini engelleyebiliriz. Çünkü ne kadar sıkıntılı olursa olsun yaşamak ölmekten iyidir ve Filistinlinin yaşaması ve nefes alması daha önemlidir. 

Filistinlinin yaşaması nasıl sağlanır bilmem ama bunun için her türlü yol, diplomasi, kamuoyu baskısı vs. denenmelidir. Varsın Filistinlinin özgürlüğü olmasın. En azından bir gün bu esaretten kurtulacağım, bu dertler bitecek umudunu yaşar Gazzeli. Öldükten ve öldürüldükten sonra geriye dönüş yok, kurtuluş yok. 

Burada 7 Ekimden önce Gazzelinin yaşamasına yaşama denir mi demeyin. Elbette esaret de temenni edilmez, ölüm de. İlla bir tercih denirse, esaret ölüme tercih edilir. Çünkü esaretten kurtulma umudu hep vardır ama ölümden geriye dönüş yoktur.