6 Ağustos 2024 Salı

Bu Ülke Neresi?

Bir ülkeye gözünüz kapalı olarak paraşütle indirildiniz. İndirildikten sonra gözlerinizi açsalar, bu memleketi gezip dolaşın, bakalım bu ülkenin neresi olduğunu bilecek misiniz deseler, hangi özelliklerinden dolayı o ülkeyi bilebilirdiniz?

Bu ülkeyi keşif için çıktınız yola. 

Bir eve girdiniz. Televizyon kumandası poşetli. 

Cadde ve sokaklara çıktınız. Arabalar kaldırım üzerine çıkarılmış. 

Araçlar kaldırımı işgal ettiğinden dolayı yayalar yol üzerinden yürüyor. 

Durmak ve park etmek yasak levhasını altına araçlar park edilmiş. 

Dükkan ve evlerin önünde park yasağı olmadığı halde esnaf ve ev sahibi tarafından yola dubalar konmuş. 

Çoğu cadde ve sokaklarda cami ve okul önlerinde yaya ve okul geçidi levhası ve işaretleri konduğu halde okul ve cami önlerine araçlar yavaşlasın diye setler yapılmış. Aynı şekilde ışık bulunmayan kavşaklarda dur ve dikkatli geç uyarısını rağmen yine setler konmuş. 

Araçtaki insanlar her türlü anlaşmayı korna ile yapabiliyor. 

Pazar yerleri pazar bittikten sonra savaş alanı haline dönmüş. Esnaf ne kadar çöpü varsa pazar yerine boşaltmış. 

Araçlarda kavgada kullanılmak üzere kürek veya balta sapı bulunduruluyor. Trafikte gerginlik, bağırış ve çağırış var.

Her şeyin kuralı varsa da kural tanımazlık hakim. 

Kuralsızlık kural haline gelmiş ve kurallar çiğnenmek için var.

Kendileri pek bir şey veya kaliteli bir şey üretmediği halde belirli periyotlarla başka ülkelere ait ürünler boykot ediliyor. 

Durmadan siyaset konuşuluyor. 

Kutuplaşma var. 

Enflasyon ve hayat pahalılığı olağan ve insanlar alışmış. 

Paraları başka paralar karşısında pul olmuş. 

Demokrasi ve seçimler olduğu halde bir koltuk sahibi olan o koltukta kral gibi yaşıyor ve ölünceye kadar o koltukta kalmak için her yolu deniyorlar. 

Eleştiri kültürü yerleşmemiş. 

Eziklik diz boyu. 

Geçmişle övünme ve geçmişe küfretme rutin hale gelmiş. 

Özel otolar toplu taşıma aracı olarak kullanılıyor. Her araçta genellikle bir kişi var.

Hafta içi, mesai saatlerinde cadde, sokak, kafe, çay ocakları ve kahvehaneler her yaştan insanla dolu.

Daha neler neler...

Bilin bakalım hangi ülke burası?

Mahallemi Yabancılar Bastı

Aralık 2023 idi sanırım. Evimin güney cephesinde üç katlı bir bina ömrünü tamamlamış olmalı ki yıktılar. Öyle zannediyorum, yıkılan binanın ömrü bir insan ömrü kadar bile değil. 

Binanın yıkılışı esnasında mahalle toza belendi. Evlerin içine toz, toprak girmesin diye kapı, pencereyi kapatsak da açık parktaki arabalarımız da tozdan nasibini aldı.

Yıkılan binanın molozu birden taşınmadı. Zamana yayıldı. Aralık ayından beri peyderpey moloz çekildi, kepçeyle kazıldı vs.

Binanın yıkılmasıyla birlikte karşı yol evimizden görünür oldu. Vali Necati Ortaokulu da. Bina varken duyulmayan zil ve öğrenci sesi de evimizin içindeydi. Zille uyandık, her teneffüsü anons uyarılarıyla geçirdik. Okulun yaptığı tüm etkinlikler, açılış ve kapanıştaki İstiklal Marşı da evimize misafir oldu. Bina varken gelmeyen bu sesler bina ortadan kalkınca tüm ses ve gürültüyü eve çekti.

Temmuzun son haftasına gelindiğinde esas inşaatın şimdi başladığını anladık. Kalıplar çakılmaya başlandı. Demirler döşendi. Ardından beton atma makinesi getirilerek beton atıldı. 

Zemin kat yapıldı. Birinci katın kalıpları çakılmaya başlandı. 

İnşaatta çalışan işçi ve usta sayısını bilmiyorum.

Bildiğim bizim dilden konuşmadıkları. Sanırım Arapça konuşuyorlar. Bu da gösteriyor ki inşaat sektörü Araplara ihale edilmiş.

İki haftadır sabahın erken saatinde çalışmaya başlıyorlar. Onların sesleri ve keser sesleriyle uyanıyoruz.

Keser, çivi, tahta ve elektrik seslerinden belli ki elleri çalışıyor ama dilleri de durmuyor. Sabahtan akşama bağıra bağıra konuşuyorlar. Çok becerikli olmalılar ki aynı anda iki işi birden yapıyorlar.

Çok hızlı çalıştıklarına, doğru dürüst dinlenmediklerine göre belli ki kabala almışlar bu işi. Üç dört kat kaç kat yapacaklarsa sanırım kaba inşaat birden biter.

Ardından ince işçilik girer.

Herhalde ekim, kasım gibi bu inşaatın işi biter. Bu demektir ki inşaatın başlaması, bitmesi bir yılı bulacak.

Ses, gürültü bir zaman sonra bitecek elbet ama beni düşündüren, yıkılan bu binanın yanında iki ayrı şahsa ait iki ayrı bina daha var. Buralarda şimdilik Suriyeliler oturuyor. Yan komşusunun inşaata kalktığını gören mal sahipleri biz de yıkıp yeni bina dikelim diyebilir. O zaman bu Çin işkencesi mahallemde epey devam edeceği benziyor. Keşke hep birlikte yıkıp dikselerdi binalarını. En azından tek gürültü ve toz duman ile işi geçiştirirdik.

Bir diğer husus, yıkılması gereken binalar o kadar yakın ki hepsini kürüyüp buraya tek bina yapılabilirdi. Bu haliyle birbirlerinin güneşini de engelleyecek bu binalar. Eski binasını yıkıp yeniden yapan da temeli ta arka tarafa yasladı. Bu demektir ki bu bina yükseldikçe benim güneyden aldığım güneşi de engelleyecek.

Yukarıda inşaatta kalıp ve demir işinde çalışanların hepsinin Arap olduğunu söyledim. Belli ki Suriyeli bunlar. İnşaat sektörü Suriyelilere teslim edildiğine göre bizim Türkler hangi sektörlere terfi ettiler? Yoksa iş yok diye kafelerde kaldırım mühendisliği mi yapıyorlar?

5 Ağustos 2024 Pazartesi

Dört Büyüklerin Büyüklüğü

GS ve BJK arasında oynanan 2023-2024 Süper Kupa maçının ilk başlarına biraz baktım. 

Daha ilk dakikalarda BJK 1-0 öne geçmişti. Ardından GS birini Icardi, diğerini de Kerem'in ayağından attığı iki ofsayt golü izledim. Misafir geldiği için sonrasına bakmadım.

Misafirle otururken zaman zaman dakika ve skoru takip ettim. Maçın ilerleyen zamanlarında özellikle ikinci yarı GS'nin beraberliği yakalayacağını, maça denge getireceğini beklerken ardı arkasına attığı gollerle BJK maçı hakkıyla ve güzel bir oyunla kazanarak bu sezonun Süper Kupa'sını müzesine götürdü.

İzlediğim bölümlerde GS’i tanımakta zorlandım. Bu takım mı son iki sene bu ülkede şampiyon oldu dedim.

Son iki sezonda varlık gösteremeyen, evinde ve deplasmanda doğru dürüst maç kazanamayan ve başarısızlıkta dolayı kaç teknik direktör değişikliğine imza atmış BJK gitmiş, yerine yepyeni bir takım gelmiş. Oynadığı bu maç ile 2024-2025 sezonunun en büyük şampiyon adayıyım imajını verdi. 

Yeni teknik direktör ve futbolcu transferi ile adını duyuran FB ise tıpkı BJK gibi yeni sezonun şampiyon favorilerinden. 

BJK karşısında varlık gösteremeyen son iki yılın şampiyonu GS ise bu oyunuyla küme düşmeye oynar görüntüsü verdi. 

Dördüncü büyük takım olarak bildiğimiz TS’nin, yaptığı transferlerle yeni sezonda varlık gösterip göstermeyeceğini zaman gösterecek.

Dört büyükler dediğimiz bu takımlar her ne kadar her sezon ilk dört veya altıda yer alsa da diğer kulüplere göre daha fazla şampiyonluk kazansalar da müzelerine daha fazla kupa götürseler de büyüklükleri tartışılır. 

Çünkü büyük takım demek istikrar demektir. Oynadığı oyun ve aldığı skorla adından söz ettirir. Ölüsü bile dişli rakiplere kök söktürür. En azından başa baş mücadele eder.

Gel gör ki bizim dört büyükler böyle değil. Bir bakmışsın şampiyonluğa oynuyor, ertesi yıl ise küme düşmemek için mücadele ediyor ya da ligi ortalarda tamamlıyor. Avrupa maçlarında ise yeterince varlık gösteremiyor. 

Anlatmak istediğim bizim bu dört büyükler bir bakıyorsun fırtına gibi esiyor, bir bakıyorsun ölü. 

Bir iyi bir kötü görüntüleri büyük takım olmayı hak etmediklerini gösterir. 

Mesela son iki yılın şampiyonu GS büyük takım olsa daha bir ay önce ligde 50 puan fark attığı BJK karşısında 5-0 mağlup olmaz. Yenilebilir ama mücadele başa baş olur. Gol yer ama gol de atar. 

Daha genç yaşında yere göğe sığdıramadığımız Okan Buruk ise BJK karşısında farka giden golleri kalesinde görmesine rağmen maçın sonucunu değiştirecek hamle yapamıyor. Seyirci gibi izledi mağlubiyeti. 

Elbette tek maç ölçü olmasa da büyük takım ezeli rakibinden beş gol yemez. 

Hasılı bizim dört büyükler büyüğüz diye geçinmesin. Başa baş ve dişe diş mücadele edemeyen ve istikrarı koruyamayan takımlardan büyük takım olmaz.