6 Ağustos 2024 Salı

Mahallemi Yabancılar Bastı

Aralık 2023 idi sanırım. Evimin güney cephesinde üç katlı bir bina ömrünü tamamlamış olmalı ki yıktılar. Öyle zannediyorum, yıkılan binanın ömrü bir insan ömrü kadar bile değil. 

Binanın yıkılışı esnasında mahalle toza belendi. Evlerin içine toz, toprak girmesin diye kapı, pencereyi kapatsak da açık parktaki arabalarımız da tozdan nasibini aldı.

Yıkılan binanın molozu birden taşınmadı. Zamana yayıldı. Aralık ayından beri peyderpey moloz çekildi, kepçeyle kazıldı vs.

Binanın yıkılmasıyla birlikte karşı yol evimizden görünür oldu. Vali Necati Ortaokulu da. Bina varken duyulmayan zil ve öğrenci sesi de evimizin içindeydi. Zille uyandık, her teneffüsü anons uyarılarıyla geçirdik. Okulun yaptığı tüm etkinlikler, açılış ve kapanıştaki İstiklal Marşı da evimize misafir oldu. Bina varken gelmeyen bu sesler bina ortadan kalkınca tüm ses ve gürültüyü eve çekti.

Temmuzun son haftasına gelindiğinde esas inşaatın şimdi başladığını anladık. Kalıplar çakılmaya başlandı. Demirler döşendi. Ardından beton atma makinesi getirilerek beton atıldı. 

Zemin kat yapıldı. Birinci katın kalıpları çakılmaya başlandı. 

İnşaatta çalışan işçi ve usta sayısını bilmiyorum.

Bildiğim bizim dilden konuşmadıkları. Sanırım Arapça konuşuyorlar. Bu da gösteriyor ki inşaat sektörü Araplara ihale edilmiş.

İki haftadır sabahın erken saatinde çalışmaya başlıyorlar. Onların sesleri ve keser sesleriyle uyanıyoruz.

Keser, çivi, tahta ve elektrik seslerinden belli ki elleri çalışıyor ama dilleri de durmuyor. Sabahtan akşama bağıra bağıra konuşuyorlar. Çok becerikli olmalılar ki aynı anda iki işi birden yapıyorlar.

Çok hızlı çalıştıklarına, doğru dürüst dinlenmediklerine göre belli ki kabala almışlar bu işi. Üç dört kat kaç kat yapacaklarsa sanırım kaba inşaat birden biter.

Ardından ince işçilik girer.

Herhalde ekim, kasım gibi bu inşaatın işi biter. Bu demektir ki inşaatın başlaması, bitmesi bir yılı bulacak.

Ses, gürültü bir zaman sonra bitecek elbet ama beni düşündüren, yıkılan bu binanın yanında iki ayrı şahsa ait iki ayrı bina daha var. Buralarda şimdilik Suriyeliler oturuyor. Yan komşusunun inşaata kalktığını gören mal sahipleri biz de yıkıp yeni bina dikelim diyebilir. O zaman bu Çin işkencesi mahallemde epey devam edeceği benziyor. Keşke hep birlikte yıkıp dikselerdi binalarını. En azından tek gürültü ve toz duman ile işi geçiştirirdik.

Bir diğer husus, yıkılması gereken binalar o kadar yakın ki hepsini kürüyüp buraya tek bina yapılabilirdi. Bu haliyle birbirlerinin güneşini de engelleyecek bu binalar. Eski binasını yıkıp yeniden yapan da temeli ta arka tarafa yasladı. Bu demektir ki bu bina yükseldikçe benim güneyden aldığım güneşi de engelleyecek.

Yukarıda inşaatta kalıp ve demir işinde çalışanların hepsinin Arap olduğunu söyledim. Belli ki Suriyeli bunlar. İnşaat sektörü Suriyelilere teslim edildiğine göre bizim Türkler hangi sektörlere terfi ettiler? Yoksa iş yok diye kafelerde kaldırım mühendisliği mi yapıyorlar?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder