1 Haziran 2024 Cumartesi

Zararına Kermes (2)

Günler geçti, haftalar geçti. Öğretmenler odasında öğretmenler birbirine kermeste ne kadar kazanıldı sorusunu sordu. Kimse bir şey bilmiyordu. Odaya gelen müdür yardımcılarına soruldu. Söylemeyiz dediler. Israr üzerine zarar ettik dedi biri. Yani başı çekeni. Kermesten zararı duyan kulak kesildi. Şaşırdı. Herkes küçük dilini zaten tutmuştu. Sıra gelmişti büyük dili yutmaya.

Ardından yılların duayen müdürü geldi odaya. Ona da soruldu piknikten elde edilen kar. O da miktar söylemedi. Zararı tescil etti. Şu tarihi cümleyi sarf etti: Arkadaşlar, şu anlaşıldı ki ortaokullarda kermes olmuyor, gitmiyor. Bir daha da yapmayacağız dedi. 

İyi de okulda iki bin öğrenci var. Bu demektir iki bin müşteri. Mahalleli de geldi, öğrenci velileri de. Öğretmenler yaptıkları görevden para almadı. Gözleme yapan kadınlar da. Yiyecek ve içecek öğrencilerden geldi. Ücret ödenmedi. Evinden bir şey getiremeyecek öğrenci de 15 lira para getirdi. Okul masraf etse etse plastik tabak, çatal ve bardak masrafı yapmıştır. Gözlemenin içine ve tereyağına para vermiştir. 

Hasılı okul yönetimi dışında şaşkınlık had safhadaydı. Ne olup bittiğini de okul idaresi devlet sırrı gibi sakladı. Bu ekip kermesten zarar eden okul olarak tarihe geçti. Yüzleri de kızarmadı. Halbuki daha kermes biter bitmez bir ekip parayı sayar, masrafı çıkarır. Kermesten elde edilen net geliri tutanak altına alır ve bunu okulun kapısına asar. Öğretmenlere de WhatsApp aracılığıyla duyururdu. 

Sonra sonra olup biten yavaştan yumurtlandı. Meğerse, öğrencilerden birkaçı sahte bilet basıp satmış. 

Biletle alışveriş yapan, alacağını almış, biletini oraya koymuş. Ardından gelen bazı öğrenciler de oraya bırakılan biletleri o hengamede alıp aynı biletle tekrar alışveriş yapmış. 

Müdür yardımcısı baklavacıdan tepsi tepsi baklava satın alıp satışa sunmuş. Yalnız baklavayı bir yanlış hesapla aldığından daha ucuza vermiş. Örnek, altmışa aldı ise yirmiye vermiş. İnsanlık hali hepimiz yapabiliriz böyle küçük hatalar.

Siz gördünüz mü böyle zarar eden kermesi hiç. Görmedi iseniz kısaca benden duymuş olun.

Yıllar önce başımdan geçen bu kermesi unutmuşum. Geçen gün bir kurumda çalışan bir arkadaşı arayıp yanına iki arkadaş geleceğimizi söyledik. Yoğunsan sonra gelelim dedik. Önce yoğunum dedi. Ardından telefonla arayarak haydi gelin dedi.

Öğle arası yoğunluğu da kurumun yakınında bir okul varmış. O okulda çocuğu varmış amirin. Okul kermes düzenlemiş. Bunları da çağırmış. Arkadaş, amirine, siz gidin, benim misafirim gelecek demiş. İşte bu okul kermesi düzenleyen. Daha doğrusu geçmişte düzenlediği kermesten zarar eden okul. Şimdi yönetim değişince okul yeniden kermes düzenlemiş. Okulun adını duyunca o okul kermes yapmaya başlamış mı? Halbuki zarar ediyordu kermesten dedim. Kermesten zarar edilir mi abi dedi. Edilmez ama ben yaşadığımı bilirim. İnşallah yeni yönetim de zarar etmez dedim. 

Neyse can sıkıcı bu kermes anımı sonlandıralım. Güya o kadar satışı gören öğretmenler sevinmişti. Öğrenciyi sınav yapmak için artık öğrenciden para toplamayacaktık. Çünkü okulun parası çok olacaktı bu kermesle. Benim gibi kimileri de öğrenciden para toplamaktansa kendi cebinden harcamıştı fotokopi parasını.

Fotokopi parası derken bu okul yönetimi okulun fotokopisini çekecek maaşlı birini bulmuştu. Bu kişi de okul aile birliği yönetiminden biri imiş. Öğretmenler kaç fotokopi çekiyorsa, görevli kadına parasını veriyordu. İnşallah okul, makinesini kiraladığı firmanın ve fotokopi çekmek için görevlendirdiği kişinin ücretini karşılayarak zarar etmemiştir.

Okul fakir miydi? Zengin muhittin öğrencisi fakir olur mu? Üstelik okulun kantin geliri vardı. Emsal kantinler, iki- üç bin lira iken bu kantinin aylık kirası 12.500 lira idi. Üstelik okulun bir de salon geliri vardı. Ama sermayesi bedava olan kermesten zarar eden bir okul yönetimi için salon ve kantin geliri dişlerinin kovuğunu bile doldurmaz. Öyle değil mi?

Zararına Kermes (1)

Çarşı, pazarda ve okulların bahçesinde yılın belli aylarında bir veya birkaç kermesin düzenlendiğini görürsünüz. Belki de katılmışsınızdır. Çünkü kermes herkese açık olduğu gibi davetiye yoluyla katılım durumları da söz konusu. 

Kermeste satışa sunulanlar genellikle gönüllüleri eliyle karşılanır. Hummalı bir şekilde görev yapanlar da bu işi ücretsiz yaparlar. Çünkü düzenlenen yer yararına bir kermes bu. Elde edilen para da o kurumun giderine harcanır.

Kermese alışverişe gelenler de harcama yaparken fiyat hesabı yapmaz. Çünkü hayır işi söz konusu. 

Kısaca vakıf, dernek veya okul yararı olup da düzenlenen bir kermeste zarar etme söz konusu olamaz. 

Bu genel açıklamaların ardından, katıldığım bir kermesi anlatacağım. Bakalım benim katıldığım bu kermes zarar mı etmiş, kar mı, bunu hep birlikte görelim. 

Katıldığım kermes okul kermesi. Okul ikili öğretim yapan bir ortaokul. Okul zengin bir muhitte. Okulun öğrenci nüfusu da iki binin üzerinde. Fakir öğrencinin yanında zengin aile çocuğunun sayısı da çok.

Yüzden fazla öğretmen görev yapıyor.

Dört, beş rehber öğretmen, dört müdür yardımcısı ve müdürden ibaret kermese günler öncesinden hazırlıklar yapıldı. 

Evden getirilecekler için öğrenciler görevlendirildi. Evinden bir şey getirmeyecek olan öğrencilerden 15 lira para toplandı. 

Alışveriş için bilet bastırıldı. Biletler sınıf öğretmenlerine verilerek bir hafta on gün öncesinden öğrencilere satışa sunuldu. Öyle ya o kadar kalabalıkta bir de para işiyle uğraşılmayacaktı. 

Gözleme yapacak öğrenci anneleri ve yeri de belirlendi. 

Kermeste her bir öğretmene görev verildi. Aşağı yukarı her bir satış reyonunun başında görevli öğrencilerle birlikte birer ikişer öğretmen de görevlendirildi. 

Bana da bir arkadaşla beraber kermes günü bilet satma görevi verildi. 

Biletler bastırılıp kermesten önce satışa sunulduğunda eline bileti alıp yanıma gelen bir öğrenci, "Hocam, bu biletlerin sahtesini biri basabilir" dediğinde, bunu yapsan yapsan sen yaparsın deyip gülüşmüştük. 

Biletlerin beheri sanırım o zamanlar bir TL idi. 

Sabahın erken saatinde okulun girişindeki güvenlik kulübesine bilet satmak için arkadaşla oturduk. Sabahtan, öğle nöbeti diğer bilet satıcılarına devredinceye kadar nefes almadan bilet sattık. Çünkü gelen veli, gelen öğrenci ilk iş olarak bilet satın aldı. Görevi teslim etmeden önce ne kadar bilet kaldığını ne kadar nakit olduğunu sayarak teslim ettik. 

Kermeste yok yoktu. Ne satacağı görevi verilen öğretmen cebinden para vererek toptancılardan yiyecek bile almıştı. 

Gözleme yapan kadınlar gözleme yetiştiremedi. Gözleme isteyen sıra bekledi. Hoş gözlemelerin çoğu müdürün odasındaki protokole gitti ama neyse. Müdürün odası enfes yiyeceklere donatılmıştı sabahtan. Protokol belki üç beş kuruş atmıştır. Elleri yağlı olunca belki elini cebine atamamıştır.

Tüm satış yerlerinin olduğu yer alışveriş yapan öğrenciden geçilmedi. 

Sabahtan akşama kadar devam eden satış nihayet günün inmesiyle birlikte sona erdi. Herkes kazancını okul idaresine verip evinin yolunu tuttu. Görevini bihakkın yerine getirmenin mutluluğuyla güzel bir uyku çekti. (Devam edecek) 

FB'yi Bekleyen Son

Ellerinde, bütün istatistikleri alt üst etmiş,

Bütün rekorları kırmış,

Ezeli rakiplerini hep yenmiş,

En az yenilgi almış,

Deplasmanda hiç yenilgi almamış, 

En fazla gol atmış,

Şampiyonu kendi sahasında bir eksikle yenmiş,

Bu skorla şampiyonluk kutlamasını bir hafta ötelemiş, standların kurulmasını engellemiş

Ve şampiyon olmuş kadar önemli bir başarı elde etmiş, 

"Gönüllerin şampiyonu" ve "Gerçek şampiyon"  olmuş, bu şampiyonluğu şerefsizlere, hırsızlara göstermiş bir takım, bir teknik ekip, bir başkan varken, 

FB'nin kendi evladı mevcut teknik direktörü ile yolları ayırıp Mourinho ile anlaşması anlaşılır gibi değil.

Bu teknik direktör değişiminden anlaşılıyor ki FB yönetimi söylediklerine inanmamış.

Öyle ya başarılı bir takım ve teknik ekip varken bu arayış niye değil mi?

Geçmişte kurşunlanmış, her geldiğinde şampiyonluk dışında başarılı olmuş, şampiyon olamamasına rağmen kırılması zor rekorlara imza atmış başarılı bir teknik direktörün ardından Mourinho, İsmail Kartal'ın altında ezilmeyecek mi?

Öyle ya başarılı bir teknik direktörün ardından gelen, öncekinin başarısı altında ezilir. Anlatıldığına göre Mourinho kendini ispatlamış, birçok kupa kazanmış bir teknik direktör ama görünen o ki İsmail Kartal'ın rekorları yanında vasat kalacak. 

Bakalım dünya para vererek getirecekleri Mourinho, kendi rekorlarına kendini inandırmış bir İsmail Kartal'ın rekorlarını egale edebilecek mi?

Bekleyip göreceğiz.

Kanaatim odur ki yeni teknik direktörle birlikte FB belki şampiyon olur ama Kulüp büyük borç batağı altına girer. Muhtemel borcun altından bu kulübü zengin başkanları nasıl ayakta tutar, hep beraber göreceğiz.

Görünen o ki bu tarihi ve köklü kulüp kendi egolarını tatmin eden ve reklamlarını yapan zengin başkanlarının elinde şamar oğlanı olmaya devam edecek. Böyle böyle bu Kulüp sıradan bir takım olmaya doğru gider.