Ana içeriğe atla

FB'yi Bekleyen Son

Ellerinde, bütün istatistikleri alt üst etmiş,

Bütün rekorları kırmış,

Ezeli rakiplerini hep yenmiş,

En az yenilgi almış,

Deplasmanda hiç yenilgi almamış, 

En fazla gol atmış,

Şampiyonu kendi sahasında bir eksikle yenmiş,

Bu skorla şampiyonluk kutlamasını bir hafta ötelemiş, standların kurulmasını engellemiş

Ve şampiyon olmuş kadar önemli bir başarı elde etmiş, 

"Gönüllerin şampiyonu" ve "Gerçek şampiyon"  olmuş, bu şampiyonluğu şerefsizlere, hırsızlara göstermiş bir takım, bir teknik ekip, bir başkan varken, 

FB'nin kendi evladı mevcut teknik direktörü ile yolları ayırıp Mourinho ile anlaşması anlaşılır gibi değil.

Bu teknik direktör değişiminden anlaşılıyor ki FB yönetimi söylediklerine inanmamış.

Öyle ya başarılı bir takım ve teknik ekip varken bu arayış niye değil mi?

Geçmişte kurşunlanmış, her geldiğinde şampiyonluk dışında başarılı olmuş, şampiyon olamamasına rağmen kırılması zor rekorlara imza atmış başarılı bir teknik direktörün ardından Mourinho, İsmail Kartal'ın altında ezilmeyecek mi?

Öyle ya başarılı bir teknik direktörün ardından gelen, öncekinin başarısı altında ezilir. Anlatıldığına göre Mourinho kendini ispatlamış, birçok kupa kazanmış bir teknik direktör ama görünen o ki İsmail Kartal'ın rekorları yanında vasat kalacak. 

Bakalım dünya para vererek getirecekleri Mourinho, kendi rekorlarına kendini inandırmış bir İsmail Kartal'ın rekorlarını egale edebilecek mi?

Bekleyip göreceğiz.

Kanaatim odur ki yeni teknik direktörle birlikte FB belki şampiyon olur ama Kulüp büyük borç batağı altına girer. Muhtemel borcun altından bu kulübü zengin başkanları nasıl ayakta tutar, hep beraber göreceğiz.

Görünen o ki bu tarihi ve köklü kulüp kendi egolarını tatmin eden ve reklamlarını yapan zengin başkanlarının elinde şamar oğlanı olmaya devam edecek. Böyle böyle bu Kulüp sıradan bir takım olmaya doğru gider. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde