1 Şubat 2024 Perşembe

Gecikmiş Olsam da

Eleştiri oklarını mahalleme döndürmüş olmam en büyük yanlışımdı. Halbuki mahalleye sırtımı dayayarak diğer mahalleleri eleştirmek en akıllıca işmiş. Çünkü mahallenin temizliği diğer mahalleden başlarmış. Mahallenin kirleri de kol kırılıp yen içinde kalması gibi dillendirmemek gerekiyormuş. Öğrendim ama iş işten geçti.

Erkek deveye, bu deve erkek değil, dişidir diyenlere, hayır efendim, deve erkektir demem gerekiyormuş. Çünkü önemli olan, devenin erkek veya dişiliği değil, kimin yanında durduğun ve saf tuttuğun önemli olanmış. Öğrendim ama iş işten geçti. Heyhat ki heyhat... 

Olgularla değil, algılarla yaşamam gerektiğini öğrendim. Çünkü geçer akçe, olgu değil algı imiş. Öğrendim ama iş işten geçti. Artık benim için olgu değil, algı geçerli. Adım dokuza çıktıktan sonra işe yararsa tabi.

Herhangi bir olay olduğunda ilk tepki vermemem gerektiğini anladım. Meğerse önce saflar belirlenip safında yer aldığım kesim hangi görüşü geliştirmişse ben de onu savunmalıymışım. Savunurken de benim görüşüm bu demeliymişim.

Herhangi bir konuda renk vermemem, görüş belirtmemem, iz bırakmamam, mimlenmemem ve susmam gerektiğini öğrendim ama bunda çok geç kalmışım ve bu gecikme çok pahalıya patladı. Geç de olsa akıllandım. Haydi bir konuda benden görüş alın da göreyim.

Etliye, sütlüye dokunmadan, herhangi bir eleştiri getirmeden yazı yazmanın huzuruna kavuştum. Bunun için 4.525 yazı yazarak tecrübe kazanmam gerekiyormuş. Elan karşınızda bir tecrübe konuşuyor.

Herhangi bir konuda gücün yanında yer almam gerektiğini, bu güce karşı durmanın yel değirmenlerine savaş açmak olduğunu da çok sonra öğrendim. Bu tecrübe de bana pahalıya patladı.

Ben neyim, kimim, amacım ve misyonum nedir diye geçmişte kendimi sorgulamış. Ben bir bireyim. Sürü olmayacağım. Aklımı kiraya vermeyeceğim. Birey olduğuma göre herhangi bir konuda görüşümü söyleyeceğim. Haksızlık karşısında susarak dilsiz şeytan olmayacağım demiştim. Geldiğim an itibariyle geçmiş sorgulamamda yanlış sonuca vardığımı anladım. En güzeli sürü olup çobanın şefkat, merhamet ve himmetine kendimi teslim etmek ve dilsiz şeytan olmanın, birilerinin şiddetinden emin olmak için hayati önem arz ettiğini geç de olsa anlamış bulunmaktayım. Çünkü huzur burada. Değilse çoban hayatı zindan eder. Ayrıca sürüden ayrılan koyunu kurt kapar.

El hasılı kelam, eski kötü alışkanlıklarımı terk eder, bu dediklerimi yerine getirirsem, bilin ki yaşadım.  Oh be dünya varmış diyeceğim. Çünkü uyum üzere yaşayacağım. Uyumun olduğu yerde ise huzur olur huzur.

Mahallem tüm bu yaptıklarımdan sonra beni içlerine alır, affeder mi? Bunu zaman gösterecek ama ben kendi payıma düşeni yapacağım. Özür dileyeceğim. Ben ettim, siz etmeyin diyeceğim. Ne bedel ödenmesi gerekiyorsa hazırım diyeceğim. Öyle özür dileyeceğim ki bu özür sözde değil, özde olacak. Tıpkı nasuh tövbesi gibi anlayacağınız. 

31 Ocak 2024 Çarşamba

Yunmuş Yıkanmış Bir Fani

Konuştuğu zaman mangalda kül bırakmıyor. Ağzından bal damlıyor mübareğin. 

Öyle konuşuyor ki yaptıklarını bilmez isen dürüstlük abidesi der, 100 puanı yapıştırırsın.

Dünyalık işi yok, derviş gibi yaşıyor dersin. Çünkü iyilik onda, doğruluk onda, bütün iyi olanları toplamış üstünde.

Sanırsın ki dünyada bir iyi o var. Ondan başka iyi yok. 

Çalmayan, çırpmayan biri aynı zamanda.

Her dalda oynamasına, her naneyi yemesine, her dediği kendisinde olmasına rağmen kendinden olmayıp karşı cephede yer alan rakiplerine öyle şeyler söylüyor ki dinlerken küçük ve büyük dilinizi yutarsınız. Bunları ben mi yapıyorum yoksa sen mi neûzü billah dersin.

Kendisi yunmuş yıkanmış olunca haliyle mübarek ağzından başka türlü söz sadır olamaz zaten. 

Dil kalbin aynasıdır dedikleri, 

Ele verir telkini, kendi yutar salkımı dedikleri, 

Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler dedikleri, 

Üzümü çifter çifter yerken muhatabına çifter yiyor dedikleri, 

Söz ve eylem çelişkisi dedikleri, 

"Niye yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz", bu ne yaman çelişki dedikleri, 

Üstüme iyilik sağlık, bir yaşına daha girdim dedikleri, 

Lâ ilâhe illallâh, Muhammed'ün rasûlullâh, ben Allah'tan korkarım dedikleri vs. böyle bir şey olsa gerek. 

Ama niye böyle konuşmasın?

Nasılsa meydan boş.

Kral çıplak diyen yok.

Bu söylediklerinin faili, bilfiil uygulayıcısı sensin diyen yok.

Aynaya bak diyen yok.

Dinlediğini sorgulayan yok.

Dediklerinin karşılığı var ise niye böyle konuşmasın, değil mi? 

Ben olsam ben de aynını yaparım. Ama böyle bir becerim yok.

Kıskançlığım da bundan olsa gerek. 

30 Ocak 2024 Salı

Yeni Bir Yaşa Daha Girmek İstemiyorsanız...

Ortaokulda dersime giren ve bana doğru bilgi öğrettiklerini sandığım sosyal bilgiler öğretmenlerim, beni hayal kırıklığına uğrattılar.

Yazık aldıkları maaşlara... 

Beynimi zehirlemişler maalesef.

O zehirli ve yanlış bilgilerle bu yaşa geldim.

Geldiğim yaş itibariyle yeni bir yaşıma daha girdim.

Şimdi o zehirli bilgilerini nereye koyayım?

Güya Anayasa Mahkemesi;

En son mercii,

En büyük mahkeme,

Verdiği kararlara aykırı hareket edilemez. Karar içimize sinse de sinmese de eleştirilir ama uygulanamamazlık edilemez,

Kararı uygulamamak anayasal suç...

Türünden, bir alay terane anlatıp durmuşlardı.

Koskoca öğretmenler yalan söyleyecek değildi ya. Ben de aval aval dinlemiştim onları ve doğru budur demiştim.

İşin garibi, aynı yanlış anlayış sosyal bilgiler ders kitaplarına da girmişti.

Yeni yaşım itibariyle tıpkı Berlin'de hakimler olduğu gibi yanı başım Ankara'da da hakimlerin olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım.

Eski yanlış ezberlerimden hemen kurtulmam mümkün değil ise de artık uygulamada doğru bilginin şu olduğu su götürmez bir gerçektir:

Anayasa Mahkemesi nihai karar veren bir mahkeme olsa da en büyük mahkeme değildir. Büyük mahkemelerden biridir. Anayasa Mahkemesi de bir mahkemedir, Yargıtay da.

Diğer büyük mahkeme olan Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin kararını ister uygular ister uygulamaz.

Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin bozma kararına muhalefet edip direnebilir.

Tüm bu olup biten tartışmalar, yıllar önce bir okul müdürünün, okul müdürü mü büyük, okul-aile birliği başkanı mı sorusunu aklıma getirdi. O okul müdürü bu soruyu epey bir sorun etti. Sorunu nasıl çözdü, hala çözüm bekleyen bir sorun olarak mı görüyor, inanın bilmiyorum. Bildiğim, soruyu herkese sorduğuydu. Soruya önce gülüp ardından okul müdürü dedim ise de ona göre okul aile birliği başkanı daha büyüktü. Neyse bu da ayrı bir sorun ama şimdi sırası değil.

Biz gelelim esas sadede. Siz siz olun, her öğretmenin verdiği bilgileri doğru kabul etmeyin. Yoksa benim gibi bir zaman sonra biyolojik yaşınızın yanında yeni bir yaşa daha girmiş olursunuz da bu da sizi daha erken ihtiyarlatmaktan başka bir işe yaramaz.