11 Aralık 2023 Pazartesi

Ha Emekliyorsun Ha Emekli Olmuşsun

Emeklilerin yaklaşık 6 milyonu bugün en düşük maaş olan 7.500 lirayla geçiniyor. Yapılan zamlar da kök maaşlarına yapıldığı için çoğu 7500’ü geçemiyor. Ocak 2024’de gelecek zamla birlikte 10-11 bin lirayla geçinmenin yoluna bakacaklar.

Çalışanların yüzde 37’i asgari ücretten ücret alıyormuş Bakanın açıklamasına göre. Bu demektir ki çalışanların üçte birinden fazlası 11.400 lira ile geçiniyor.

Bir devlet bankasından memur olarak emekli olan ön lisans mezunu bir emekli 13 bin lira emekli maaşı aldığını söyledi.

31 yıl üzerinden emekli olan lisans mezunu bir öğretmenin emekli olduğunu öğrenen yanındakiler, öğretmene ne kadar aldığını sordular. 16 bin lira dedi.

İşsiz insanların oranı ise Ekim 2023 itibariyle yüzde 8.5 dolaylarında imiş. Bu demektir ki nüfusa oranla bu toplumun her on kişiden biri işsiz.

Verdiğim örneklerden hareketle bu toplumun en zor durumda olanları işsizler olsa gerek. Çünkü işsizler geliri olmadığı için ellerine bir şey geçmiyor.

En düşük maaş alan emekliler ile asgari seviyede ücret alanların bu ekonomik şartlarda geçinebilmeleri mümkün değil.

En düşük emekli maaşına talim edenlerin evi var ve evde çocuk kalmamışsa bile geçinmeleri yine mümkün değil ama kısarak belki geçinebilirler.

Asgari ücretle çalışanların çoğu genç nüfus, evli ve çocuk sahibi. Oturdukları ev kira değilse, kıt kanaat geçinebilirler.

Hem en düşük emekli maaşı alanlar içerisinde hem de asgari ücretle çalışanlar arasında evi kira olanların 7500 ve 11400 lira ile geçinmeleri mümkün değil. Çünkü ellerine geçen para kiralarına bile yetmez.

13 ve 16 bin emekli maaşı alan emekli memur ve öğretmenin de geçinmesi zor.

Verdiğim emekli ve çalışan örneklerini topladığımız zaman bu ülke insanının kahir ekseriyeti düşük ücrete mahkum. Yani alt gelir seviyesindeler.

Sen otuz-otuz beş sene çalış. Köşene çekildiğinde sana 7500, 11400, 13000, 16000 gibi alt gelir maaşı bağlansın. Yazık bu ülke insanına.

Bugünün şartlarında hem çalışan hem de emeklinin insanca yaşayabileceği maaş 20 binden aşağı olmamalı. Altında kalan rakam kişinin sürünmesi için yeter de artar bile.

Özellikle emeklilere verilen maaş onları ölüme terk etmek, ölmesini istemek, onları angarya görmek demektir.

Emeklilerin bu durumu, çocuğun yürümeye başlamadan önceki emekleme dönemine ne çok benziyor. Emekleyen kişi küçükken de başkasına muhtaç, ömrünün sonuna doğru da başkasına muhtaç. Emekleyenin dizleri acır, emeklinin ise vicdanı ve bir ömürlük pişmanlık.

Tek kelimeyle ayıptır, günahtır, vebaldir bu insanımıza reva görülen muamele.

Ezik İnsanın Özellikleri

TDK'ye göre ezik;
"çarpma, dövülme vb. sebeplerle vücutta oluşan bere",
"ezilmiş veya yassılmış",
"olaylar ve hayat şartları karşısında güçsüz ve sıkıntılı duruma düşmüş olan", "pısırık", "üzüntülü bir biçimde." anlamlarına geliyormuş.
Çarpma vb. sebeplerle oluşan bere zor iyileşir ama vücut er geç sağlığına kavuşur.
Üzüntülü bir biçimde hali ise bir sevindirici haberle mutluluğa dönüşebilir ya da o üzüntülü hal özümsenir kabullenilir.
Olaylar ve hayat şartları karşısında güçsüz ve sıkıntılı duruma düşmüş, pısırık kimse için biraz kalem oynatalım.
Zamanında itilip kakılıp değer verilmemiştir. Kendisini ifade etmek için hep alttan almıştır. Nezaket ve zarafeti elden bırakmamıştır. Tüm çabası, kendisini ezmeye çalışanların kendisini anlamasıdır. Ah elimde bir imkan olsa, bunların bana yaptığını ben onlara yapmam demiştir.
Gel zaman git zaman devir kendisinin devri olur. Ya güç olur ya da güce yaslanıp güçten beslenen.
O pısırık adam gider, geçmişini ve geldiği yeri unutan biri gelir.
Bir eline dini bir tarafa gücü alır. Ne oldum delisi olur çıkar. Öyle ya din ve gücün karşısında kim durabilir.
Naziklik ve kibarlığı ve alttan alması gider.
Tepeden bakmaya başlar.
Buyurgan olur.
Ağzını bozar. Yakışır mı desen, onlara anladığı dilden konuşacaksın. Karşısında pısırık insan yok der.
Ezmeye başlar.
Fikrinin karşısında farklı fikre tahammülü yoktur.
Saldırma ve had bildirme asıl mesleğidir artık. Devleti ve devletin organlarını göreve çağırır.
En büyük endişeleri, bir gün yine ezilen duruma düşmeleridir. Bunun için en ufak bir serzenişi dahi yok etmeleri gerekir ve güç daima yanlarında olmalıdır. Yoksa maazallah eski günler çekilir gibi değil.
Tüm bunları ve daha fazlasını bunlara yaptıran geçmiş ezik ve pısırık halidir. Bugün eziklikten ve pısırıklıktan eser kalmasa da onlara bunu yaptıran geçmiş eziklik psikolojisidir.
Hasılı, eziklik ve pısırık hali güçlüyken bile ruh ikizi gibi kendilerinde devam eder. Bunu hal ve hareketlerinden, jest ve mimiklerinden, kazanmak ve gücü elde tutmak için her şeyi mubah görmelerinden, durmadan söz ve eylem çelişkisi içerisine girmelerinden anlayabiliriz.
Kısaca huzuru huzur bozmada bulurlar. Böyle huzur da geçici ferahlamadır. İçleri huzursuz oldukça yine huzur için yeni huzursuzluk gerek bu tipler için.

9 Aralık 2023 Cumartesi

Hayat Yaşamaya Değer *

Bildiğim kadarıyla kişinin intiharı dince yasaktır. Çünkü vücut kişinin kullanımına verilse de bu vücut kişiye bir emanettir. İntihar, emanete ihanet demektir. Bu yüzden hiçbir haklı gerekçe intiharı makul gösteremez.

Canlı bomba olup kişinin kendisini ve girdiği alandaki insanların ölümüne sebebiyet vermesinin de hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Hele içinde masum olan sivillerin bulunduğu bir ortamda canlı bomba olmak, toplu katliam demektir. Can kaybının olduğu yerde mal kaybının esemesi okunmaz. Geriye bıraktığı dehşet ise belleklerden kolay kolay gitmez. Yaralı kurtulup ömrünün geri tarafını engelli geçirmek ise ölümlerden ölüm beğenmektir.

Savaşlar, uçakla bombalamalar, füze fırlatmalar, bir şehir veya ülkenin altını üstüne getirmek, sivil ve asker demeden insanların üzerine tankla, tüfekle gitmek, üzerlerine bomba yağdırmak; mabet, hastane demeden katliam yapmak, emsaline vahşi hayvanlarda bile rastlanmayan dünyanın en ilkel yöntemidir. Hemcinsini savaş ve terör yoluyla yok etmek, katliama tabi tutmak ancak insanlığından çıkmış, insana özgü bir özelliktir.

Savaşmak bir kaba kuvvet gösterisidir. Gücün orantısız kullanılmasıdır. Bir acziyet göstergesidir. Bunun normal hayattaki şiddetten hiçbir farkı yoktur. Hatta daha beteridir. Bakmayın, insan için akıllı, irade sahibi, düşünen, sorgulayan bir varlık dendiğine. Dünyanın en vahşi yaratığı insandır. Vahşiliğini devlet yoluyla da gösterir.

Savaşlar hiç tasvip edilmese de en son çözüm düşünülse de insanın hakimiyetinden ibaret bir dünya gerçeğidir. Sonucu daima kan, ölüm ve gözyaşıdır.

Dünyanın en kötü hareketi ve en aptalca olanı; bir devletin, bir örgütün, kazanamayacağı ve kazanma ihtimali binde bir bile olmayan bir savaşa kalkışmasıdır. İhtimaller arasında kazanma yok iken savaşa tutuşmak, yok etmeye çalışan güce, gel bizi yok et demektir. Gücü olmadığı halde ya da rakibiyle baş edemeyecek sınırlı bir güçle savaşa kalkışmak, bu uğurda kendi insanını ölüme gark etmek demektir. Bu, bireysel intihardan da canlı bomba olmaktan da beter bir durumdur. Çünkü bireysel intiharın zararı kişinin kendisine ve geride bıraktıklarınadır. Canlı bomba eylemlerine ise toplu cinayet canlı bombanın olduğu yerle sınırlıdır. Savaşlarda ise ülke toprağının her bir yeri her bir meskun mahal bombalama riskiyle karşı karşıya. Etkisi tüm ülkeyi ve çevre ülkelerini içine alır. O yüzden savaşa özellikle kazanamayacağın bir savaşa kalkışmak o ülke insanını toplu intihara sürüklemek demektir. Bunun ise ne akılda ne mantıkta ne de realitede yeri vardır.

Durum bu iken savaşı kazanma şansı olmayanlara “haydi aslanlarım! Haydi yiğitlerim! Sizinle beraberiz hamaseti yapmak, toplu intihara kalkışanlara gaz vermek, sizler mücahitsiniz” demek ise hiç akıl kârı değildir.

Burada yapılması gereken, bir işe kalkışırken önü ve arkasını hesap etmeyenlere, otur oturduğun yerde denmeli. Söz dinlemiyorlarsa araya mesafe koymalı. Maddi ve manevi destek vermemeli. Geriye bıraktıkları kan ve gözyaşı üzerinden kimseye, hiçbir kurtarıcıya prim vermemeli. Çünkü ne kadar acımasız ne kadar haksız olmasına rağmen bu dünya yaşanmaya ve nefes almaya değer.

*13/12/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.