27 Eylül 2023 Çarşamba

En Kârlı Ticaret *

Dün dündür, bugün de bugün prensibini düstur edinerek sık sık U dönüşü yapacaksın. Bunun için önce kırıp dökeceksin. Meseleyi Filistin-İsrail meselesi haline getireceksin. Büyük söz söyleyeceksin. Can, beden ten ne varsa ortaya koyacaksın. Ben yaşadıkça gelmem, gitmem, gelemez. Çünkü ben haklıyım. Bu iş bitti diyeceksin. Herkes senin ciddiyetini anlayacak. Sonra tamir yoluna gideceksin. Yalnız bu dönüşü burnundan kıl aldırmadan birden yapmamayı, zarardan kısa yoldan dönmemeyi zamana yaymayı badü harabil Basra'ya kadar öteleyeceksin. Tüm bu süreçte zarar görülürmüş, maliyeti ağır olurmuş demeyeceksin. Bir şey olmamış gibi görünüp yoluna devam edeceksin. Ne kadar suçlu olursan ol, her defasında üste çıkmayı bileceksin.

Derviş görünümlü olmayı hiç terk etmeyeceksin. Bir nevi kuzu postuna bürünmüş kurt olacaksın. Tevazu görünümlü kibri hiç elden bırakmayacaksın. Güç zehirlenmesi denilen zehirlenmeyi iliklerine kadar hissedeceksin. 

Allah, din, iman, ahlak, adalet, ehliyet, liyakat, ayet, hadis türünden milli ve manevi değerleri, çağın parlayan yıldızı olan milliyetçiliği hiç dilinden düşürmeyeceksin. Eylemin farklı olsa da bu değerleri daima satışa sunacaksın. Sonuçları itibariyle görevin milli ve dini değerlerin içini boşaltmak olsa da bunların ticaretini yapmaya devam edeceksin. Çünkü dünyanın en kârlı işi din ticaretidir. Tek yapacağın, bir maliyet ve sermaye ihtiyacı olmadan ikna edebilme kabiliyet ve cambazlığını göstermektir. 

İlişkilerde kazan kazan prensibini düstur edineceksin. Bir şeyin veya bir ülkenin en büyük düşmanı olacaksın. Bunu sözle yapacaksın. Sonuçları itibariyle sen de ayakta kalacaksın, düşmanın da. Düşmanı olduğun ülke ve sen kazanırken o ülkeye potansiyel tehlike olan ülkeler yerle yeksan olacak. Bir daha ayağa kalkamayacaklar. Böylece rakip gördüğün, meydanı boş bulurken sen de puan toplayacaksın.

Kazanmak ve zirvede kalmak için her yolu mubah göreceksin. Yola kazanacak kişilerle çıkacaksın. Kazandıktan sonra beklentiyi yüksek tutanları, söz dinlemeyenleri, problem çıkaranları ve artık işe yaramayanları kapının önüne koyacaksın. Sen izin vermeden ayrılanları nankör ve hain bileceksin. Yanından gidenleri suçlayıp hiç suçu üzerine almayacaksın.  Yerlerine yenisini özellikle daha önce düşman bellediklerini monte edip yola devam edeceksin. Yani ekibini sen seçip sen bitireceksin. Kısaca seni hep kazandıracak, katkı sağlayacak kişilerle yola çıkacaksın.

İyi yaptığın işleri ballandıra ballandıra temcit pilavı gibi anlatacaksın. Beceremeyip ağzına yüzüne bulaştırdıklarınla ilgili öyle mazeret ve gerekçe üreteceksin ki dinleyenler küçük dilini yutsun. Suçu daima başkasının üzerine at. Sevdiklerin arayıp da bulamadıkları bu hikmete sarılsın.

Öyle rakiplerin olsun ki evlere şenlik olsun. Senden uzaklaşıp onlara gitmeye kalkan geri gelip sıtmaya razı olsun. Sana rakip olanlar, yaptıkları ve yapmadıklarıyla bilerek veya bilmeyerek sana çalışsınlar. Bu çarkı işleten ayak olsunlar. Böyle olursa, sen daima baş, onlar da seni menziline götüren ayak olurlar. Böylece sen kazanırken onlar da kaybederken birlikte huzurlu ve mutlu bir şekilde muradınıza erersiniz. Sana ve onlara destek olanlar da kerevetine çıksınlar.

Kitabını yazdığın şeylerde, işler umduğun gibi gitmezse, karizmam çizilir diye endişe etme. Çünkü o kadar sevenin var ki düşman çatlatan türden. Bunlar suçu sana değil, iş verdiğin kişilere bulurlar. Adam yok ki bir kendisi var derler. Kısaca kredin bol. Sende bu irade sevenlerinde de bu kredi oldukça seni kim tutar.

Hasılı, her ne yaparsan yap, dini söylemi ve dinî değerleri  dilinden hiç düşürme. O değerleri kullandıkça ayak altına düşse de sen daima zirvede kalırsın. Çünkü bu yolda din ve dinî değerler kadar sihirli bir değnek bulamazsın. Bu sihirli değnek seni zirvede tutarken aynı değnekle rakiplerine sopa atarsın. Bu değneğin sopasını yiyen ise asla iflah olmaz.

*04/10/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır

23 Eylül 2023 Cumartesi

Evliliklerin Sözle Sona Erdirilmesi *

Yıl 2023. Günlerden cuma. Kenar semtlerden bir camide cuma kılıyorum. Görevli Mevlidi Nebi haftasına dair bir hutbe okudu. Bitiminde hutbeden inmeden, üzücü bir konuya değineceğini çünkü mahallemizde çoğaldı iyice dedi. Bir kişi nicedir yanına gelip derdini anlatıyormuş. Yok mu bunun bir çözümü diyormuş. Bu kişi üç defa hanımına boş ol demiş. Bu kişiyi müftülüğe gönderdiğini, derdini onlara anlat dediğini söyledi. Devamında bunun şakası yok. Aynı mekanda ardı arkasına üç defa boş ol denmişse, bu evliliğin bir bağının gidip ikisinin kaldığını, şayet farklı mekanlarda üç defa boş ol denmişse, bu evliliğin sona erdiğini, dikkatli olmak gerektiğini üstüne basa basa birkaç defa tekrarladı.

Namazdan sonra imamın boşanmaya dair sözleri aklına yatmayan bir münevverle lafladık. Böyle bir boşanma olur mu, bu adam hangi kafayı taşıyor dedi. Örfü, kültürü, fi tarihinde oluşturulmuş fıkha dair fetvayı, bugüne dair hiç geliştirmeden din diye anlatırsan bir evliliği böyle bitirirsin dedim. Bu nasıl bir din anlayışı ki evlenirken kadına evlenme beyanını soruyorsun. Evliliği bitirirken kanaatini sormuyorsun. Bir evlilik nasıl başlatılıyorsa, onu sona erdirmek de aynı yol ile olur. Üstelik boşanmalarda iki şahit şartı ayette geçiyor. Anayasa Mahkemesi, içeriğine gitmeden birçok Anayasa maddesini usulden bozar. Böyle bir boşanma geçerli olacaksa iki şahit olmadığı için bu boşanma sözünü usulden bozmak ve evliliği devam ettirmek gerek türünden bir şeyler söyledim.

İmamın hutbe dışında değindiği bu konuyu dinleyince bir arkadaşın bir zaman anlattığı benzer bir anekdot aklıma geldi. Yakın bir akrabası "boş ol, boş ol, boş ol" demiş eşine. Söyler söylemez pişmanlık duymuş. Evliliği nasıl devam ettiririm arayışına düşmüş. Kitapları karıştırmış. Hocalar ve müftülüklere giderek çalmadık kapı bırakmamış. Her biri siz boşandınız. Yeniden evlenebilmeniz için eşinizin herhangi bir baskı olmadan gönül rızasıyla bir başkasıyla evlenmesi, o evlilik sona erdikten sonra isterlerse tekrar nikah kıyabilirler denmiş. Birlikteliğe dinde çözüm bulamayınca ne kadın yeniden evlenmiş ne de erkek. Kadın çocuklarıyla birlikte aynı evde kalmış, koca da bir başka evde. Koca eşinin tüm ihtiyaçlarını ve geçimini günlük ve aylık sağlamış. Her gün evin ihtiyaçlarını kapıya kadar getirmiş, eve girmeden kapının önüne bırakıp gitmiş. Bu durum taraflar ölünceye kadar sürmüş.

Aklımda kaldığı kadarıyla durum böyle. Evliliği devam ettirme irade ve beyanına ve hayat boyu süren bir pişmanlığa rağmen geçmişte oluşturulan fıkıh ve onun yılmaz savunucuları, bir evliliğin devamına geçit vermemiş. Resmen evli olmalarına rağmen dinen boşanmış kabul edildikleri için geri kalan ömürlerini kağıt üzerinde evli ama ayrı geçirmişler.

İmamın değindiği ve arkadaşın akrabası üzerinden anlattığının benzeri bu toplumda kaç kişinin başına gelmiş, ne kadarının evliliği devam etmiş ne kadarı ayrılmak zorunda kalmıştır? Her birinizin çevresinde benzer acılı hikayeler vardır. Başka hikayeye gerek yok. Ama bu konuda şunu söylemek isterim:

Evlilik ve boşanmanın dini ve resmisi olmaz. Evlilik iki adayın bir ömür boyu birlikte yaşama iradesini ortaya koyduğu iki taraflı bir sözleşmedir. Gönül rızasına dayanan bu birlikteliği orta yerde kağıt ve kürek olmadan, söz ve beyana dayalı olarak kızgınlık eseri tek taraflı bitirmek evlilik müessesesinin köküne dinamit koymaktır. Tövbe ve pişmanlık kapısı ardına kadar açık iken tek hatasında bir insanı kapının önüne koymak gibidir bu. Müslümanlar hem evlenme hem de boşanmalarda resmi ve dinî ikilemden kurtulmalıdır. Borçlanmalarda bile Allah Bakara süresinde bir sayfa borçlanmanın  ne şekilde olması gerektiğini anlatıyor. Kısaca yazın, yazdırın, iki şahit bulundurun derken evlilik gibi bir müessesenin sözle başlatılıp söyle bitirilmesi fıkha girse bile Allah’ın murat ettiği olmasa gerek. Çünkü evlilik ve boşanmaya göre çok çok basit kalan bir borçlanmayı bile kayıt altına alan Allah, bir toplumun temel taşı olan aileyi korumak ve devam ettirmek için neler murat etmez. Hele pişmanlık iradesi ortaya koyup evliliğini devam ettirmek isteyen kişilere geçmiş fetvaları gerekçe göstererek tüm kapıları kapatıp evliliğiniz bitmiştir demek ne insanidir ne dinidir ne vicdanidir ne çağı okumadır ne İslam’ı asrın idrakine sunmaktır. Tek kelimeyle zulümdür. İnsanımıza bu kötülüğü yapmayalım.

*27/09/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

21 Eylül 2023 Perşembe

Oyunu Ağalar Kurar, Marabalar Oynar *

Bin lira borç verir misin?

Ne zaman vereceksin?

Bir yıl sonra bugün.

Bir yıl sonra benden borcu istetmemen ve  verdiğim 1.000 lirayı 1.300 lira vermen şartıyla buyur.

Niye 1.000 lira değil? Tefeciliğe mi soyundun? Bildiğim kadarıyla buna karşısın. Ne değişti? Bu, haram değil mi?

Sümme hâşâ. Tefecilikten ve haram yemekten Allah'a sığınırım.

O zaman?

Nassın gereğini yapıyorum. Halihazırdaki nass yüzde otuz.

Böyle nass mı olur?

Niye olmasın?

O zaman biraz indirim yapabilir misin?

Yapamam.

Niçin?

Zaten en alt sınırı bu. Bu borcu benden MB politika faizini açıklamadan bir gün önce isteseydin, yüzde 25 olacaktı. O zaman 1.250 ödeyecektin. Mayıs-haziran gibi isteseydin yüzde 8,5 olacaktı. O zaman da 1.085 TL ödeyecektin.

MB ile bunun ne alakası var?

Alakası, nassı bugün MB belirliyor.

Bu nass denilen bir iner, bir çıkar mı?

Normalde inip çıkmaz.

O zaman?

Mevzubahis olan bu ülke ise normal.

Nass ülkeye göre değişir mi? Benim bildiğim nass bir ilkedir.

İlke olmaya ilkedir. Yalnız inandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın. Bir şeyi enine boyuna düşünmeden nass nass dersen, dün indirirsin, bugün çıkarırsın. Hoş, dün indirilir bugün çıkarılsaydı en azından Basra bu kadar harap olmazdı. Aylar aylar sürdü iniş.

Böyle oynamanın ceremesini kim çekiyor?

Sen, ben, bizim oğlan. Yani tüketici olan halk. Nass var denerek indirirken de sen çektin, nass buzdolabına kaldırılırken de sen çekeceksin. Ağlarsa, anam ağlar, başkası yalan ağlar misali.

Hani bu faiz hep inecekti, hiç çıkmayacaktı?

Hep inecek, daha da inecek sözü bize pahalıya patladı.

Niçin?

Çünkü enflasyon azdı.

Faizi çıkarınca iyi mi oldu?

İyi olmadı ama çarkı döndürebiliyorsun. Bu durum, hastaya önerilen, yan etkisi ağır ilaç gibi bir şey. Bu ilacı ya içeceksin ya içeceksin.

Önünü arkasını düşünmeden faizle oynayanlar bedel ödemeyecek mi?

Tövbe de.

Niçin?

Çünkü bedeli daima marabalar öder.

Maraba?

Alavere, dalavere. Kürt Memet nöbete misali sen, ben, bizim oğlan. Ötesi yalan. Çünkü kumarı pardon oyunu ağalar kurar, marabalar da oynar. Onlar seyreder, sen de terlersin. Tüm terini versen yine yetmez. Tekrar tekrar hep terleyeceksin. 

*25/09/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.