Ana içeriğe atla

Oyunu Ağalar Kurar, Marabalar Oynar

Bin lira borç verir misin?

Ne zaman vereceksin?

Bir yıl sonra bugün.

Bir yıl sonra benden borcu istetmemen ve  verdiğim 1.000 lirayı 1.300 lira vermen şartıyla buyur.

Niye 1.000 lira değil? Tefeciliğe mi soyundun? Bildiğim kadarıyla buna karşısın. Ne değişti? Bu, haram değil mi?

Sümme hâşâ. Tefecilikten ve haram yemekten Allah'a sığınırım.

O zaman?

Nassın gereğini yapıyorum. Halihazırdaki nass yüzde otuz.

Böyle nass mı olur?

Niye olmasın?

O zaman biraz indirim yapabilir misin?

Yapamam.

Niçin?

Zaten en alt sınırı bu. Bu borcu benden MB politika faizini açıklamadan bir gün önce isteseydin, yüzde 25 olacaktı. O zaman 1.250 ödeyecektin. Mayıs-haziran gibi isteseydin yüzde 8,5 olacaktı. O zaman da 1.085 TL ödeyecektin.

MB ile bunun ne alakası var?

Alakası, nassı bugün MB belirliyor.

Bu nass denilen bir iner, bir çıkar mı?

Normalde inip çıkmaz.

O zaman?

Mevzubahis olan bu ülke ise normal.

Nass ülkeye göre değişir mi? Benim bildiğim nass bir ilkedir.

İlke olmaya ilkedir. Yalnız inandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın. Bir şeyi enine boyuna düşünmeden nass nass dersen, dün indirirsin, bugün çıkarırsın. Hoş, dün indirilir bugün çıkarılsaydı en azından Basra bu kadar harap olmazdı. Aylar aylar sürdü iniş.

Böyle oynamanın ceremesini kim çekiyor?

Sen, ben, bizim oğlan. Yani tüketici olan halk. Nass var denerek indirirken de sen çektin, nass buzdolabına kaldırılırken de sen çekeceksin. Ağlarsa, anam ağlar, başkası yalan ağlar misali.

Hani bu faiz hep inecekti, hiç çıkmayacaktı?

Hep inecek, daha da inecek sözü bize pahalıya patladı.

Niçin?

Çünkü enflasyon azdı.

Faizi çıkarınca iyi mi oldu?

İyi olmadı ama çarkı döndürebiliyorsun. Bu durum, hastaya önerilen, yan etkisi ağır ilaç gibi bir şey. Bu ilacı ya içeceksin ya içeceksin.

Önünü arkasını düşünmeden faizle oynayanlar bedel ödemeyecek mi?

Tövbe de.

Niçin?

Çünkü bedeli daima marabalar öder.

Maraba?

Alavere, dalavere. Kürt Memet nöbete misali sen, ben, bizim oğlan. Ötesi yalan. Çünkü kumarı pardon oyunu ağalar kurar, marabalar da oynar. Onlar seyreder, sen de terlersin. Tüm terini versen yine yetmez. Tekrar tekrar hep terleyeceksin. 

Yorumlar

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    "Nass var nass" diyene soruyorum. Hani nass vardı? Ne oldu nassa? Demek nass 30% oldu.
    Sayın hocam çok doğru bir benzetmede bulunmuşsunuz. Oyunu ağalar kurar, marabalar oynar...
    Kaleminize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Recep Bey. Çok teşekkür ediyorum. Beni üzen sessizlik. Hiçbir şey yokmuş gibi davranma.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde