13 Eylül 2023 Çarşamba

Mülakat Gibi Mülakat *

Habertürk TV kanalında, Kemal Öztürk'ün hazırlayıp sunduğu programa katılan Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin, öğretmen alımından, mülakata varıncaya kadar bir dizi sorulara cevap verdi.

Yapılan açıklamaları ilginç bulduğumdan kısaca değinmek istiyorum. Bakanın açıklamasından, yeni öğretmen alımlarının 2024 bütçesi çıktıktan sonra olacağını, mülakat süreci ile birlikte yeni alımların zaman alacağı anlaşılıyor. Bu açıklamadan, ilk atama öğretmen alımlarının en erken 2.dönem olacağı ortaya çıkar. Deprem bölgesinden çoğu öğretmenin tayin istediği, çoğunun tayini çıktığı göz önüne alınırsa, bu demektir ki deprem bölgesindeki okullarda, bulabilirlerse çoğu branşlarda ücretli öğretmen çalışacaktır. 

"Erdoğan'ın mülakatlar kaldırılacak" sözü hatırlatınca, "Erdoğan'ın mülakatlarda değil, işleyişinden rahatsız olduğunu, bundan hareketle mülakatları mülakat gibi yapacağız" dedi Sayın Tekin.

Mülakatların içeriğine dair ise "Mülakatlara üç katı adayın davet edileceğini, adaylara daha önce hazırlanıp dijital ortama aktarılan sorular sorulacağını, aday çektiği soruyu uzman ve başöğretmenin de bulunduğu komisyonun huzurunda 45 dakika ders işler gibi anlatacağını, kayda girmesi bakımından sorunun yazılı cevabının alınacağını, komisyonun önündeki kılavuz gereği puanlama yapacağını, mülakatın tüm aşamalarının video ile kayıt altına alınacağını" açıkladı. Kısaca mülakatlar mülakat gibi yapılacak. 

Bu yazıyı ele almamın nedeni "mülakatların mülakat gibi yapılacak" sözüdür.  Bu söz her tarafa çekilebilen ve konuşulmaması gereken bir sözdür. Bu sözden, daha önceki mülakatların olması gereken mülakat kriterleri gibi yapılmadığı anlamı çıkar. Gibi teşbih edatından öylesine mülakat yapacağız anlamı da çıkar. Ama herkes önceki mülakatlar usulüne uygun yapılmadı şeklinde anladı ve bu bir itiraftır. Burada şunu sormak gerek. Bu mülakat denen ucube sistem dünden bugüne uygulanan bir sistem değil. Yıllardır bu sistem uygulanıyor. Bugüne kadar kriterler konmadan ve konan kriterlere uyulmadan, laf olsun diye yapılan mülakatlarda binlerce kişi mağdur oldu veya bazıları ihya oldu. Çünkü mülakat demek torpil demektir, ahbap çavuş ilişkisi demektir. Mülakatlarda düşük puan verilerek elenen ve atanamayan o kadar adayın hakkını kim teslim edecek, onların mağduriyetleri nasıl giderilecek? Mülakatlar mülakat gibi yapılacak sözü bile toplumda tepki çekmediğine göre önceki mülakat mağdurları mağdur olduklarıyla kalacak.

Kim, ne derse desin, Bakan neyi kastetti ise kastetti. Tek başına bu söz bile daha önceki mülakatları mercek altına almayı, geçmişte usulüne uygun yapılmayan mülakatların hesabını sormayı gerektirir. Üstelik Bakanın, adam gibi mülakat yapacağız diyerek ortaya koyduğu mülakat kriterleri Amerika’yı yeniden keşfetmeye benzer. Çünkü bu kriterler yazılı beyan ve kamera kaydı geçmişten bugüne hep söylene geldi. Ama birileri ben yaptım oldu deyip bu istekleri kulak ardı etti.

Söz mülakattan açılmışken, yazılı gibi ölçülebilir kriterler varken mülakat neyin nesi? Yazılı sınavları sanırım birileri kolay sanıyor. Bunu o sınava hazırlayanlara sormak gerek. Üstelik seçimden önce kaldırılacak denmesine rağmen adayları 45’er dakikalık mülakata almanın hiç mantıklı bir izahı yok.

Mülakat yapılmasın mı? Yapılsın. Ama herkese yapılmasın. Kime yapılsın? Devleti bir il veya ilçede ya da yurt dışında   birinci derece temsil edecekler mülakata alınsın. Öyle ya devleti temsil makamında olacak. Diksiyonuna, tipine, boyuna postuna, giyim ve kuşamına, vizyon ve misyonuna bakılsın. Diğerleri için mülakata gerek yok. Yazılı sınavına göre ataması yapılsın. İstenen görevleri yerine getirirse ne ala. Yerine getirmemekte direniyorsa, işini savsaklıyorsa veya yetersiz kalıyorsa, gereği yapılsın.

Tek kelimeyle Bakanın bu sözü büyük bir gaftır. Önceki mülakat kurbanlarıyla dalga geçmektir.

*15/09/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

11 Eylül 2023 Pazartesi

Açıktan Okumaya Kısıtlama *

Değişiklik yapılan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğine göre açık liselere geçişlerde kısıtlama geldi. Buna göre;

*millî sporcular,

*kaynaştırma öğrencileri,

*koruma kanunu kapsamındaki öğrenciler,

*şehit ve gazi çocukları,

*Bakanlıkça mazereti uygun görülenler,

*Yönetmeliğin ilgili hükümlerine göre örgün ortaöğretim kurumlarında okuma hakkını kaybeden öğrenciler,

Gibi istisnalar dışında açık liseye nakil ve geçişler yapılamayacak. Bu demektir ki

*Ortaokul 8.sınıfı bitirip sınavla bir okula yerleşen,

*Adres kaydına göre bir okula yerleşen,

*Okulunu beğenmeyen,

*Okumak istemeyen,

*MESEM’e kayıt yaptırmadan herhangi bir meslek öğrenmek isteyen,

*11 ve 12. sınıfı sınavla veya sınavsız öğrenci alan liselerde örgün olarak okuyup üniversite sınavına hazırlanmak için daha fazla zaman ayırmak isteyen,

Gibi nedenlerle açık liseye geçiş ve nakil yapılamayacak. Kısaca ortaöğretimde okuyan her öğrenci istediği zaman açık liselere kayıt yaptıramayacak. İlla açık lisede okuyacağım diyen öğrencinin ikinci defa kalmak suretiyle okuma hakkını bitirmesi ya da Bakanlığın uygun gördüğü mazeretlere sahip olması gerekiyor.

Bugünkü sınav sistemiyle lisede kalmak için öğrencinin çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Çünkü 3 zayıfı olduğu halde 50 ortalamasını yakalayan ve alt sınıflardan da 3 sorumlu yani 6 zayıfı olan öğrenci sınıf geçebiliyor. Bakanlığın uygun gördüğü mazereti de yoksa istese de istemese de örgün eğitimde okumak zorunda.

Bakanlığın bu Yönetmelik değişikliğiyle, özellikle son sınıflarda sınavla öğrenci alan ve bir hedefi olan başarılı öğrencilerin açık liseye geçmelerini önlemek amacı taşıdığı aşikardır. Gerçekten son yıllarda fen liseleri de dahil olmak üzere başarılı liselerin çoğu şubeleri kapanmaktaydı. Bu da okul normunda sıkıntı meydana getirmekteydi. Bu yönüyle Bakanlığın kısıtlamaya gitmesi yerinde bir karar. Yalnız okuma hedefi olmayan ve mesleki eğitime de gitmeyen, 8.sonıfı bitiren öğrencilere açık liseyi kapatmak suretiyle örgün eğitimde zorla tutmak anlaşılır gibi değil. Tamam, önüne gelen açık liseye kayıt yaptırmasın, açık liseye kayıt yaptırıp beğenmedim deyip tekrar örgün eğitime devam etmesin. Maymun iştahlıların önüne geçsin. Bakanlığın ne yapıp ne edip ortaokulu bitirip belli bir başarı puanını yakalayamayan öğrencilere örgün eğitimin dışında MESEM ve açık liselere kayıt yapma zorunluluğu getirmesi lazım. Bir de meslek sahibi olmak isteyen ve çalıştığını belgeleyen Öğrencilere açık lise kapısını açması gerekir.

Açık lisede okuyan öğrencilerin sınavlarına da ciddiyet gösterilmesi gerekir. Salgınla beraber başlayan, salgından sonra da uzaktan sınav açık liselerin cılkını çıkarmıştı. Bu süreçte çoğu açık liselinin sınavlarını başkası çözerek mezun olup lise mezunu oldular. Zaten bu ciddiyetsizlikten dolayı açık liselere geçişlerde anormal artışları olmuştu.

*18/09/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

Sazanı Bol Ülke *

İnternetin hayatımızda yaygınlaşması ile birlikte Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal medya ağları da hayatımıza girdi. Bugün bu platformlarda bir veya birkaçını kullanmayan neredeyse yok gibi. Bu alem sanal olsa da gerçek hayatın nabzı buralarda atıyor. İnsanlar gezinme, paylaşım yapma, yorum yazma, merak, sesini duyurma, gerçek hayatta olup bitenle ilgilenme, eski arkadaşlarını bulma vs. nedenlerle günün önemli bir kısmını bu alemde geçiriyor.

Bu sosyal ağlar üyelerinden herhangi bir ücret talep etmiyor. Hatta ücretsizdir, ücretsiz olmaya devam edecektir açıklamasına yer veriyorlar. Gelirlerinin reklamlardan olduğunu belirtiyorlar. Sorarım size. Bu devirde ücretsiz kim kime hizmet eder? Bilinen bir gerçek var ki bu ağlar ücretsiz. Reklamlardan veya başka yollardan öyle ücret alıyor olmalılar ki paraya para demiyorlar. 

Reklam veya başka şekil kazanmaya devam etseler de isteseler üyelerden az veya çok ücret alabilirler. Buna rağmen niçin ücret talep etmiyorlar? Amaçları insanlığa hizmet mi? İnsanlar arkadaş ve takipçi sayısını artırsın, bu alemde tanışsın, bilgi paylaşımı yapsın diye mi bu ağları açıp ücretsiz hizmet veriyorlar?

Herkese açık ve ücretsiz bu ağların bir gizli ajandası olabilir mi? Bence var. Toplumun kimliğini çıkarıyorlar. Bu toplum kimdir, neden hoşlanır, neden nefret eder, yumuşak karnı, kırmızıçizgisi, fikri ve zikri nedir, toplumun hangi kesimi daha güçlü, toplumun sinir uçları nelerdir, hangi konularda galeyana geliyorlar, nasıl kutuplaşıyorlar gibi hususları belirlemek için bu alemlerin devreye sokulduğunu düşünüyorum.

Toplumun kimliğini sanal alem vasıtasıyla çıkardıktan sonra toplum üzerine plan ve projeler hazırlanıp zamanı gelince servis etmek üzere hazır bekletiyorlar olabilir.

Örnek vermek gerekirse, zaman zaman aslı astarı olmayan bazı paylaşımlar servis ediliyor. Bakalım bu toplumun kaçı yutacak, gözü kapalı paylaşacak diye. Mesela “Facebook’un 4.99 dolar olacağına dair” Haber 4 kanalı adı verilerek paylaşım yapılıyor. Bunu haber veren Larry isimli birisine teşekkür ediliyor. Hesabımdan para çekmesine, fotoğraflarımı kullanmasına izin vermiyorum deniyor. Bu asparagas haberi paylaşan paylaşana. Üstelik bu paylaşımı yapanlar arasında “Sen de mi Brütüs” diyebileceğimiz profesörler bile var.

Bu paylaşımı yapanlar, İnternete yazıp Haber Dört Kanalı var mı araştırması bile yapmıyor. Teşekkür ettikleri Larry isimli birisi var mı, bunu da bilmiyorlar. Bunların her birinin iyi bilip uygulamadığı, Hücurat süresi 6.ayettir. Bu ayet bir fasık size bir haber getirirse pişmanlık duymayasınız diye araştırma yapmayı emrediyor.

Paylaşım yapanlardan tanıdıklarımıza bunun aslı yok dediğimizde, “Aslının olmadığını ben de biliyorum ama yine de paylaştım” diyenlerin sayısı da az değil. Bu tipler yoğurdu üfleyerek yiyen, ne olur ne olmaz diyerek kendilerini garantiye almak isteyen tipler. Bunları bir ara çok yaygın olan “Şu eline geçen mesajı on kişiye gönderirsen dileğin gerçekleşir, göndermeyenin evi yandı” mesajlarına çok benziyor.

Bu ve benzeri mesaj, haber ve paylaşım yapanlar, bir toplumda ne kadar sazan var, ne kadarı böyle paylaşımlara atlıyor istatistiğine katkı sağlıyorlar. Bugün inanmadığı şeyi gözü kapalı paylaşan bu insanlar birilerine, zamanı gelince biz her şeyi yuttururuz istatistiği veriyor.

Diyanet oldu olacak, bu tür paylaşımlara atlayan sazanların da etlerinin yenebileceğine dair fetva verse, şu ekonomik girdapta bu millet iki ayaklı sazan yemekten bayram eder.

*13/09/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.