4 Haziran 2023 Pazar

Yeter ki Hint Kumaşı Ol!

Bulunmaz Hint kumaşı isen hiç korkup üzülme. Ben ne olacağım, bu birikimleri nerede, nasıl kullanacağım deme. Yeter ki emir eri olmaya devam et. Göreceksin ki er veya geç mukarrabünden olursun.

Mesela, koca bir şehrin belediye başkanlığına aday yapılıp kaybettin mi? Hiç üzülme. Bir belediye başkanlığını kaybetmiş olursun. Bir bakarsın, ödül olarak tüm yerel yönetimlerden sorumlu oluverirsin. Böylece tüm belediyeler senin oluverir.

Bu seni keser mi? Kesmez bilirim. Sabredersen bir bakmışsın, tüm yerel yönetimlerden ve şehirlerden sorumlu bakan olmuşsun.

En büyük devlet memuru olarak bir yere kapağı attın mı? Burada her denileni yaptın mı? Bakanını bile dinlemedin mi? Birçok mağduriyetler oluşturdun mu? Emanet, ehliyet ve liyakati rafa kaldırıp kitabına uydurarak yeni alımlar yaptın mı? Sayende ülke daha önce görmediği kadar bankamatik memurlarıyla dolup taştı mı? Tüm bu yaptıklarına karşılık olarak bakanlık beklerken bir başkasını bakan yapıverdiklerinde, bakan olamadım deyip üzülme. Ardından bakan yardımcılığı da olur dedin. Onu da mı yapmadılar. Hiç pes etme. Adalet er veya geç gerçekleşir. Sonra senden iyisini mi bulacaklar? Üstelik kariyer yapmış birisin. Yeter ki kariyerini tamamla. Arkası gelir. 

Kariyerini tamamladın mı? Bak, kariyerini becerebildin mi demiyorum. Zira senin için çocuk oyuncağı bu.  

Kariyerini bitirdin mi? Senin için rektörlük niye olmasın? Sakın bu kariyerde üç yıl beklemem lazım deme. Sen bizim için neler yaptın. Biz de senin için bir şeyler düşünürüz. Ne mi yaparız? Kanunla oynarız. Rektör olmak için üç yıl bekleme şartını kaldırır, seni rektör olarak atar, ardından kanunu tekrar eski haline getirir, yeniden üç yıl şartını koyarız. 

Rektör oldun mu şimdi? Küçümseme bu görevi. Yapa dur şimdilik ve nasibini bekle. 

Yaptın mı rektörlüğü. Yaptın. En yüksek devlet memuru iken adından söz edildiği gibi pek gündeme gelmedin ama senin bu beğenmediğin görev için binlercesi müracaat ediyor. 

Beklediğine değdi mi? Değdi. Çünkü en yüksek devlet memuru olduğun teşkilata tekrar uygun görüldün. Üstelik bakan olarak. Düşünsene bir. Kaç kula nasip olur böylesi. İyi bilirsin ki her kula böyle talih kuşu konmaz. Neden? Çünkü hiçbiri senin gibi bulunmaz Hint kumaşı değil. Buna rağmen seni kıskanacaklar. Varsın kıskansınlar ve kıskançlarından çatlasınlar.

Şimdi sen daha önce yaptığın gibi hiç sağa sola bakma. İşine odaklan ve yarım bıraktığın işleri tamamlamak için kolları sıva. Yine birilerinin kellesini al, birilerine yer aç. Unutma, birinci görevin ülkedeki bankamatik sayısını daha da artıracaksın. Gerçi bunu söylemeye gerek yok. Zaten sen bunu çok iyi biliyorsun.

Bu arada unutmadan söyleyeyim. Ortaya koyup uyguladığın, binlercesini mağdur ederken binlercesini ihya ettiğin ve de ölümüne savunduğun mülakat sistemi kalktı ama sen yine bir yolunu bulursun. Haydi göreyim seni.

Bahara Hiç Bu Kadar Üzülmemiştim

Baharı dört gözle bekledim. Gelsin ki kışın giyemediğim yazlık ketenimi giyeyim. Altına da spor ayakkabımı. Sonra çıkayım yollara. 

Hesabım böyle. Bakalım evdeki hesap çarşıya uyacak mı?

Bereketli geçen yağmurlar pek fırsat vermese de yine de giydim pantolonu. Geçirdim sporları. Şura senin, bura benim dedim. Yürüdüm durdum. Ne spor terletiyor ayağımı ne keten sıkıyor ne de tişört. Bana sadece yürümek kalıyor.

Kirlendikçe çamaşır makinesine atıp giymeye devam ediyorum. Hiçbirinde ütü derdi de yok. Kirlenince kuru temizlemeciye götürmek de. Bu arada kuru temizlemecinin eline Allah kimseyi düşürmesin. Haliyle ilk masraftan sonra masraf da yapmıyorum. Bahar ve yaz bitince seneye giyerim deyip kaldırıyorum gardıroba. 

Yeni bir masraf etmeden eskimemiş eskileri çıkarıp bahara bu şekil merhaba dedim. Bu pantolonu giydim. Kaç gün giydikten sonra dün akşama doğru gözüme bu yırtık çarptı. Sevincim kursağımda kaldı. Nasıl üzüldüm bir bilseniz. Abartma, at mı deve mi demeyin. Ancak yaşayan bilir.

Sabahında yırtığı unutarak tekrar bu pantolonu giyip çıkacaktım ki olmaz, olamaz, bu yırtıkla çıkamazsın dendi. Bir şey olmaz. Çoğu kimse bunu yırtık haliyle yeni alıyor ve güpegündüz giyiyor. Üstelik moda. Bu vesileyle demode olsam da modayı takip etmiş olur, o giyenlerden biri de ben olurum dedim ama gel sen bunu karşıya anlat. Yenisini almam lazımmış. Penye de lazımmış üstelik. Mecburen atılmak üzere çıkardım. 

Yırtık yırtık giymeyeceğime göre –aslında çok dikkat etmeyince yırtık belli de olmuyor ama gel sen bunu külahıma anlat- acaba yama yaptırsam nasıl olur? Bilirim ki buna da onay çıkmaz.

Güya bu yaştan sonra eldeki olanlar bana yeter, bunlar beni götürür diye düşünmüştüm. Üzerinde eskisin dedikleri buymuş demek ki. Başka duanız yok muydu sizin?

Hasılı, rengine hayran kaldığım, giymekten zevk aldığım bu pantolonun yırtılmasına mı üzüleyim, yeni yazlık keten ihtiyacının ortaya çıkmasına mı üzüleyim, kurban önü yeni masrafa mı üzüleyim. Haydi paraya kıyıp aldım diyelim. Böylesi geniş pantolonu nereden bulacaksın şimdi? Zaten kurbanlık ocağına incir dikecek. Hoş, kaç yıllardır her aldığım incir dikiyor ocağıma. Birinin içinden incir çıksa hiç gam yemeyeceğim.

İşin özü, hesaba katmadığım bu masraf dört gözle beklediğim baharımı zehir etti. Kim bilir kaç paradır bu pantolonlar şimdi?

İçinizden al şunu giy, benim hediyem olsun diyen de çıkmayacağına göre sormazlar mı adama, madem almayacaktınız da o zaman bu kadar acındırmayı niye yaptım ben. İlla, “Bir saniye bakar mısınız? Dilenci değilim, yanlış anlamayın” diye piyasaya mı çıkayım? Ne olur, bir akıl verin bana?


1 Haziran 2023 Perşembe

Seçmene Kızan Kızana

Seçmen kimseye yaranamıyor. İktidara oy veriyor. Kazanamayan muhalefetin seçmeni nasıl oy verirler, niçin bize vermiyorlar diye seçmene kızıyor.

Muhalefete oy veriyor. İktidar seçmeni, şu oy verdikleri partiye ve adaya bak. İyi de oy aldılar, nasıl verirler diye seçmene kızıyor.

Seçmen her iki tarafı protesto edip sandığa gitmiyor. Her iki tarafın seçmeni, nasıl sandığa gitmezsin. Bak sen gitmedin, oyumuz düştü/öbürü kazandı diye seçmene kızıyor.

Seçmen, iptal olacak şekilde oyunu kullanıyor. İki büyük adayın seçmeni yine kızıyor.

Gördüğünüz gibi seçmen seçmene kızıyor. Yani biz bize kızıyoruz. Kızmakla da kalmıyor. Birbirlerini cahillikle suçluyorlar. 

Doğru mu tercihten dolayı insanımızın insanımızı suçlaması? Sağlıklı düşünen biri için bu şekil ithamlar doğru olamaz.

Halbuki illa kızılacaksa karşı seçmene değil, kaybeden taraf kendi partisine ve adayına kızacak, niçin kazanamadılar diye. Kazanana oy verenler de oy vermeyenlere kızacakları yerde biz niçin bunları ikna edemedik diye kendilerine kızması lazım.  

Belli ki sağlıklı düşünemiyoruz.

Belli ki farklı düşünceye hazımsızız ve tahammülsüzüz.

Belli ki at gözlüğüyle bakıyoruz.

Belli ki önyargılıyız.

Belli ki karşı tarafa güven vermiyoruz.

Belli ki karşı tarafı düşman görüyoruz.

Belli ki farklı fikir ve görüşe saygımız yok.

Belli ki demokrasiyi özümsememişiz.

Hasılı bu hali pürmelalimizle demokrasi bize bir numara büyük.

Tek kelimeyle ayıp yapıyoruz. Bu ayıbı yapmaya devam edeceksek, her seçim kırgınlıklara sebebiyet verecekse, her seçim savaştan çıkmış gibi oluyorsak, birbirimizin tercihine saygı duymayacaksak, bu ülkede seçim yapmanın bir anlamı yok.

İlla seçim yapmaya devam edeceksek, toplumu bu şekil geren siyasilere tüm seçmenler olarak bir çift sözümüz olmalı...