4 Haziran 2023 Pazar

Bahara Hiç Bu Kadar Üzülmemiştim

Baharı dört gözle bekledim. Gelsin ki kışın giyemediğim yazlık ketenimi giyeyim. Altına da spor ayakkabımı. Sonra çıkayım yollara. 

Hesabım böyle. Bakalım evdeki hesap çarşıya uyacak mı?

Bereketli geçen yağmurlar pek fırsat vermese de yine de giydim pantolonu. Geçirdim sporları. Şura senin, bura benim dedim. Yürüdüm durdum. Ne spor terletiyor ayağımı ne keten sıkıyor ne de tişört. Bana sadece yürümek kalıyor.

Kirlendikçe çamaşır makinesine atıp giymeye devam ediyorum. Hiçbirinde ütü derdi de yok. Kirlenince kuru temizlemeciye götürmek de. Bu arada kuru temizlemecinin eline Allah kimseyi düşürmesin. Haliyle ilk masraftan sonra masraf da yapmıyorum. Bahar ve yaz bitince seneye giyerim deyip kaldırıyorum gardıroba. 

Yeni bir masraf etmeden eskimemiş eskileri çıkarıp bahara bu şekil merhaba dedim. Bu pantolonu giydim. Kaç gün giydikten sonra dün akşama doğru gözüme bu yırtık çarptı. Sevincim kursağımda kaldı. Nasıl üzüldüm bir bilseniz. Abartma, at mı deve mi demeyin. Ancak yaşayan bilir.

Sabahında yırtığı unutarak tekrar bu pantolonu giyip çıkacaktım ki olmaz, olamaz, bu yırtıkla çıkamazsın dendi. Bir şey olmaz. Çoğu kimse bunu yırtık haliyle yeni alıyor ve güpegündüz giyiyor. Üstelik moda. Bu vesileyle demode olsam da modayı takip etmiş olur, o giyenlerden biri de ben olurum dedim ama gel sen bunu karşıya anlat. Yenisini almam lazımmış. Penye de lazımmış üstelik. Mecburen atılmak üzere çıkardım. 

Yırtık yırtık giymeyeceğime göre –aslında çok dikkat etmeyince yırtık belli de olmuyor ama gel sen bunu külahıma anlat- acaba yama yaptırsam nasıl olur? Bilirim ki buna da onay çıkmaz.

Güya bu yaştan sonra eldeki olanlar bana yeter, bunlar beni götürür diye düşünmüştüm. Üzerinde eskisin dedikleri buymuş demek ki. Başka duanız yok muydu sizin?

Hasılı, rengine hayran kaldığım, giymekten zevk aldığım bu pantolonun yırtılmasına mı üzüleyim, yeni yazlık keten ihtiyacının ortaya çıkmasına mı üzüleyim, kurban önü yeni masrafa mı üzüleyim. Haydi paraya kıyıp aldım diyelim. Böylesi geniş pantolonu nereden bulacaksın şimdi? Zaten kurbanlık ocağına incir dikecek. Hoş, kaç yıllardır her aldığım incir dikiyor ocağıma. Birinin içinden incir çıksa hiç gam yemeyeceğim.

İşin özü, hesaba katmadığım bu masraf dört gözle beklediğim baharımı zehir etti. Kim bilir kaç paradır bu pantolonlar şimdi?

İçinizden al şunu giy, benim hediyem olsun diyen de çıkmayacağına göre sormazlar mı adama, madem almayacaktınız da o zaman bu kadar acındırmayı niye yaptım ben. İlla, “Bir saniye bakar mısınız? Dilenci değilim, yanlış anlamayın” diye piyasaya mı çıkayım? Ne olur, bir akıl verin bana?


1 Haziran 2023 Perşembe

Seçmene Kızan Kızana

Seçmen kimseye yaranamıyor. İktidara oy veriyor. Kazanamayan muhalefetin seçmeni nasıl oy verirler, niçin bize vermiyorlar diye seçmene kızıyor.

Muhalefete oy veriyor. İktidar seçmeni, şu oy verdikleri partiye ve adaya bak. İyi de oy aldılar, nasıl verirler diye seçmene kızıyor.

Seçmen her iki tarafı protesto edip sandığa gitmiyor. Her iki tarafın seçmeni, nasıl sandığa gitmezsin. Bak sen gitmedin, oyumuz düştü/öbürü kazandı diye seçmene kızıyor.

Seçmen, iptal olacak şekilde oyunu kullanıyor. İki büyük adayın seçmeni yine kızıyor.

Gördüğünüz gibi seçmen seçmene kızıyor. Yani biz bize kızıyoruz. Kızmakla da kalmıyor. Birbirlerini cahillikle suçluyorlar. 

Doğru mu tercihten dolayı insanımızın insanımızı suçlaması? Sağlıklı düşünen biri için bu şekil ithamlar doğru olamaz.

Halbuki illa kızılacaksa karşı seçmene değil, kaybeden taraf kendi partisine ve adayına kızacak, niçin kazanamadılar diye. Kazanana oy verenler de oy vermeyenlere kızacakları yerde biz niçin bunları ikna edemedik diye kendilerine kızması lazım.  

Belli ki sağlıklı düşünemiyoruz.

Belli ki farklı düşünceye hazımsızız ve tahammülsüzüz.

Belli ki at gözlüğüyle bakıyoruz.

Belli ki önyargılıyız.

Belli ki karşı tarafa güven vermiyoruz.

Belli ki karşı tarafı düşman görüyoruz.

Belli ki farklı fikir ve görüşe saygımız yok.

Belli ki demokrasiyi özümsememişiz.

Hasılı bu hali pürmelalimizle demokrasi bize bir numara büyük.

Tek kelimeyle ayıp yapıyoruz. Bu ayıbı yapmaya devam edeceksek, her seçim kırgınlıklara sebebiyet verecekse, her seçim savaştan çıkmış gibi oluyorsak, birbirimizin tercihine saygı duymayacaksak, bu ülkede seçim yapmanın bir anlamı yok.

İlla seçim yapmaya devam edeceksek, toplumu bu şekil geren siyasilere tüm seçmenler olarak bir çift sözümüz olmalı...

31 Mayıs 2023 Çarşamba

Türkiye Siyasetinin Çıkmazları

Seçimler yapılsa da bu ülke siyasetinin en büyük çıkmazı alternatifsizliktir. Alternatif olmayacakların umut diye sürekli iktidar alternatifi olarak siyaset sahnesinde yer almasıdır. Eşit şartlarda olmayan bu yarışın sonu, değişim bekleyenler için hep hüsran olmuştur. Meydan alternatifsize kalınca çoğu zaman kendine çekidüzen vermemesine sebep olabiliyor.

Alternatif diye dayatılan zihniyet üzerinden pompalayan korku siyaseti. Bu korku her seçimde işe yarıyor. Alternatif olmak isteyen zihniyet ne yapıp ne edip geçmişiyle yüzleşip siyaset sahnesine öyle çıkmalıdır.

Din ve dince kutsal sayılan değerler üzerinden yapılan siyaset. Sağ, milliyetçi muhafazakar partilerin en güçlü silahıdır. Yanına dini alan, seçime bir sıfır önde başlıyor. Bu da eşit yarışı bozuyor.

Yerleşmiş, işleyen bir devlet sistemi olmadığı için siyasete olduğundan fazla önem atfediliyor. Kişilere bağlı bu sistemden vatandaş hep kurtarıcı bekliyor ya da mevcut durumunu muhafaza etmeye çalışıyor.

Siyasetimizde her genel başkan tek adamdır. Parti onundur ve onun dediği olur. Onun listeye koyduğu temsilcimiz olur. Vatandaş da listedeki adaylara değil, genel başkana oy verir.

Siyasetimizde gençleşmiyor. Yaşlıların siyaseti geçer akçe. 65’inden sonra devlette çalışamayacak olanların iş alanı olması.

Her seçimde kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı bir dilin kullanılması.

Her seçim öncesi seçmene seçim rüşveti verilmesi, mali disiplinden ödün verilmesi.

Partiler ne yapacaklarından ziyade rakiplerini kötüleme üzerine belden aşağı bir siyaset izlemeleri.

Kemikleşmiş seçmenin kafasındaki önyargıdan kurtulamayıp tercihini değiştirmemesi.

Olgu siyaseti yerine algı siyasetine başvurulması.

Seçimlerde şantaj ve montaj kasetlere başvurulması.

Siyasi partilerin çoğu zaman sorun çözme yerine sorunun kaynağı olması.

Propaganda dönemlerinde siyasi parti yetkililerinin ve taraftarlarının centilmenliği elden bırakması.

Demokrasilerde sandık önemli olmakla beraber sandığın her şey olarak görülmesi, yetkiyi alanın her istediğini yapabilmesi.

Siyasetçinin yaptığı her şeyin yanına kar kalması, hesap sorulmaması ve hesap verilmemesi, iddialar karşısında istifanın düşünülmemesi, başarısız olan siyasi parti genel başkanlarının köşesine çekilmemesi, siyasetin yeni yüzlere bırakılmaması.

İktidar dahil hiçbir partide genel başkanlığa hazırlanan ikinci bir adamının yer almaması.

Cemaat ve STK’ların siyasetle bağını kesmemesi.

Her seçimin sosyal barışı ve güven ortamını yok etmesi.