30 Mayıs 2023 Salı

Bir Yarış Klasiği Daha

Muhitinin yüzde yirmi beşine hitap eden küçük bir işletmesi vardı. Başkasına göre azdı ama kendisine yetiyordu. O yüzden mutlu mu mutlu idi. Nasılsa ne eksilir ne artardı. Buradan alışveriş yapan müşterileri biz ne zaman büyüyeceğiz deseler de yine gidip aynı yerden alaverelerini yapıyorlardı. Niye böyle demeyin. Mutlu azınlık olmanın zevki bir başkadır. Zira mutlu çoğunluk olmaktansa mutlu azınlık olmak her daim iyidir.

Bakkal sahibi ve müşterileri körler, sağırlar misali birbirlerini ağırlarken yine de müşteriyi artıralım. Bakarsın bu sefer artar demişler. Her beş yılda bir yapılan müşteri artırma yarışmasına katılmaktan geri durmamışlar. Çünkü yarışa katılmamak demek eldeki küçük sermayeden de olmak demekti. Bu yüzden bakkal sahibinin önderliğinde, müşteri kapma yarışmasına hep katılmışlar. Her yarışa bu sefer olacak diye dört elle sarılıp sonuca bel bağlamışlar. Böyle böyle on yarışa katılmışlar. Yarışın hiçbiri beklentilerine cevap vermemiş. Zira hepsi kendileri için bir hüsran olmuş. Sonuç hüsran olsa da işin sevindirici yanı hiçbirinde müşteri kaybetmemişler. Çünkü müşteri portföyünün yirmi beşini tekrar alma başarısını gösterebilmişler ve kaybetme istikrarını hep korumuşlar. Vefalı müşteri ne de olsa.

Müşterinin çeyreğini alma başarısını hep gösteren bakkal, bu sefer olacak diye yarışın 11.sine katılmak için kolları sıvar. Yarışa hazırlanmak için bu sefer bir seferberlik başlatır. Bu sefer kazanacağına kendisini ve çevresini inandırır. Çünkü her yarışta müşterinin yarıdan fazlasını alan rakibi de bu sefer yorgun, bitkin ve yıpranmış idi. Bir vuruşluk canı vardı. Kendisi bir varlık gösteremese de müşterisi bu hasta haliyle gidip ondan alışveriş yapacak değildi ya. Ne de olsa işin ucunda tencere-tava vardı. En azından ondan bezen ve bıkan müşteri bize gelir hesabı yaptı.

Bakkala müşteri getirecek yeni ortaklar almaya karar verir. Öyle ya her bir ortak biraz müşteri getirse bu iş olurdu. Yeni beş ortak alır. Ortaklardan biri hariç diğerlerinin doğru dürüst sermayesi de yoktur. Arkasından getirecek müşterisi de. Sermayesi olmasa da birkaç akrabasını getirse yeter diye düşünür.  Bu bakkalı beraber yönetelim. Hangi malı kaçtan satacağımıza oy birliği ile karar verelim. İçimizden veya dışarıdan kazanacak birini seçelim der. İster ki onlar da bakkala katkı sunsun. Kaz gelecek yerden tavuğu esirgemez. Ne isterlerse kendinden kısarak onlara verir. İstekleri bitmez bir türlü. Biz bakkal yönetiminde yanında yardımcı olacağız derler. Ona da evet der. Biz şunu isteriz derler, ona da evet der.

Günler, aylar birbirini kovalar. Bakkalın sahibi yeni ortaklarıyla durmadan toplantı yapar. Her toplantıda yol haritasına dair kararlar alırlar. Her iş tamam olur. Nedense müşteriler dört gözle bakkala yeni müşteri çekecek rakibin açıklanmasını beklerken hiçbir toplantıda yarışa girecek kişiyi belirlemezler. Çünkü aday sorunları yoktu.

Nihayet yarışa ramak kala, bakkalı yarışa kim sokacak sorusu gündeme gelir. Sermayesi olan ortak kazanacak biriyle yarışa girelim itirazı dile getirse de sermayesi olmayan diğer ortaklar tecrübeli biriyle yarışa katılma yönünde irade ortaya koyarlar. Sermayesi olmayanlar ve bakkalın büyük ortağı ağırlıklarını koyarak rakibine karşı on beş defa yarışa katılmış ama hepsini kaybetmiş bakkalın eski sahibini 11. kez aday gösterirler. Çünkü kaybetme yönünden tecrübeliydi. Aynı zamanda sermayenin en büyük ortağıydı. Üstelik kendi sofrasını sermayesi olmayanlarla paylaşacak kadar fedakardı. Böyle bir aday kaçırılır mıydı? Hem bu sayede bir kuruş sermaye koymadan pay alacaklardı. Bu devirde almadan veren böyle kaç kişi bulunabilirdi?

Buna karşın devamlı ve hep kazanan yıpranmış aday boş durmadı. Kendisinden kaçan müşterilerin nerelere gitmekte olduğunu analiz etti. Müşteri kime kaçmışsa, onları yanına çekerek ortak aldı. Böylece uzaklaşan müşteriyi bir şekil yanında tuttu. Üstelik bu ortaklar biz şunu isteriz, bunu isteriz demedi.

Yarış sathı mailine girilince adaylar müşteri kapmak için yollara düştü. Vaat üzerine vaatte bulundular. O ne veriyorsa, beş fazlası benden misali kesenin ağzını iyice açtılar.

Sermayesi olmayan ortaklarla yola çıkanlar iddialar karşısında hep savunmada kaldılar. Çünkü hem rakip güçlüydü hem de sermayesi olmayan bazı ortaklar pot üzerine pot kırdı. Çıktı biri, halamı müşteri getirmede zorlanıyorum dedi. Öbürü, müşterimin bir kısmını getiremeyebilirim dedi, diğeri ortak karar olmazsa kriz çıkar dedi.

Hep kaybetme iradesi gösteren rakip bu şekil çok başlı görüntü verirken güçlü rakip birlik görüntüsü verdi.

Sonuçta bir müşteri kapma yarışı daha sona erdi. Hep kaybeden taraf, müşteriye yeterince güven veremedi ve 10. yenilgisine bir yenilgi daha ekleyerek kırılmayan rekorunu on bire çıkardı. Hep kazanan rakip ise tekrar başarı göstererek kırılmayan rekoruna bir yenisini daha ekledi. Yani kazanan ve kaybeden yönünden bir değişiklik olmadı. Yarışın en büyük kazananları kimdir derseniz, bir kuruş sermaye koymadan bakkal dükkanına ortak kabul edilenler oldu.

28 Mayıs 2023 Pazar

Kıvrak Zeka Ürünü?

Roma dönemi Kudüs şehrinin valisi Pontius Platus'dur. Kudüs'te yaşayan Yahudiler ve putperestler  Hz. İsa'nın yeni yaymaya çalıştığı dinden oldukça rahatsızdırlar. Yahudiler gibi Kudüs'teki Putperest kâhinler de İsa'ya cephe almışlardır. Vali Platus'u kışkırtarak Hz. İsa'yı ortadan kaldırmaya çalışırlar. Nitekim 12 Havari'den birinin ihbarı üzerine Hz. İsa yakalanarak Yahudi inancına göre Yahudilerden oluşan bir mahkeme tarafından yargılanır. 

Yahudiler Mayasız Ekmek Yortusu gününde oldukları için Hz. İsa'ya idam kararı veremezler.  Bunun üzerine Hz. İsa'yı Vali Platus'a götürerek bu kararı onun vermesini isterler. 

Vali Platus halkın talebi üzerine Hz. İsa'yı içeri alarak onu sorguya çeker. Aslında Platus iyi niyetli bir validir. Hz. İsa'nın öldürülmesini istemez. Bir plân düşünür; Yahudilerin bu dini bayramlarında her yıl bir mahkûmu af ettiklerini bildiği için Hz. İsa'yı kurtarmaya çalışır. 

Vali Platus  zindanda yatmakta olan azılı bir hırsız ve cani olan Barabba ile Hz. İsa'yı halkın karşısına çıkarır; bunlardan hangisini af edelim diye Kudüs halkına sorar;

Kudüs halkının kararı oldukça ilginçtir; 

Vali'nin bu teklifi karşısında halk hırsız ve azılı bir cani olan Barabba'nın af edilmesini ister.

Platus, halkın bu kararı karşısında oldukça şaşırır.

Neticede Kudüs'ün en azılı hırsız ve canisi olan Barabba serbest bırakılır.

Ne var ki çok kısa bir süre sonra serbest bırakılan Barabba, işlediği suçlar yüzünden yeniden zindana konur. 

Kudüs Valisi Platus bunu fırsat bilerek Hz. İsa ile Barabba'yı yeniden halkın karşısına çıkarır ve "-Ey Yeruşalim (Kudüs) halkı, bu iki mahkûmdan birini bu kutsal günde yine siz af edeceksiniz, bu sefer hangisini af ediyorsunuz?" der.

Halktan ne cevap gelir bilir misiniz? Halk yine "Barabba, Barabba..." diye bağırır!

Barabba yeniden af edilerek serbest bırakılır.

Kudüs halkı, o günlerin kutsal günleri olduğu için Hz. İsa'nın idam edilmesi yerine, çarmıha gerilmesini isterler. Vali Platus, halkın bu isteği üzerine Hz. İsa'yı getirip, "O halde siz götürüp çarmıha gerin" diyerek Hz. İsa'yı Kudüs halkına teslim eder.

İşte Hz. İsa bu olaydan sonra halk tarafından çarmıha* gerilir!” (Matta ve Yuhanna İncili. Bab: 16-26Günışığı gazetesinden alıntı)

*

Bizde seçimler yüksek gerilimli geçer. Doğru ya da yanlış adaylar birbirlerini bazı ithamlarla suçlar.

Adaylardan birinin diğer aday hakkındaki ithamı terör üzerine. Bu iş ithamlar da kalmaz. Seçime ramak kala montaj olduğu yüzde yüz olan terör bağlantısı bir video servis edilir. Terör suçlaması yapan aday “Allah’tan bir göz istedim, o verdi iki göz” misali montaj olan bu videoyu mitinglere gelen taraftarlarına izletir. Gösterdiği videonun montaj olduğu adaya söylenir. Aday, öyle mi ya bilmiyordum demez. Montaj veya değil. Orta yerde bir video var. Bu video gençlerin kıvrak zeka ürünü şeklinde bir açıklamada bulunur. Aynı adayın sözcüsü de gençlerin kıvrak zeka ürünü demek suretiyle aynı minval üzere açıklama yapar.

Gençlerin bu yaptığına siz ne dersiniz bilmem ama buna kıvrak zeka ürünü falan denmez. Olsa olsa şeytani bir zekanın ürünü olur.

Diyelim ki gençler bir adayın lehine olacak şekilde böyle bir yola başvurdular. Bu videonun etkili ve yetkili kişilerin kullanması hiç etik değil. Diyelim ki montaj olduğunu bilmiyordu. Kullandı. Ardından montaj olduğu ortaya çıktı. En azından montajmış denmesi gerekirdi. Denmediği gibi “böyle bir video var. Ama montaj ama değil” denmek suretiyle yapılandan pişmanlık duyulmadığı anlaşılıyor.

İşin garibi bu montaj işini gençlerin yaptığını da biliyorlar ve anladığım kadarıyla gençler hakkında açılmış bir soruşturma da yok, suç duyurusu da yok. Bunlar olmadığı gibi gençler taltif alıyor.

Diyelim ki kıvrak zeka ürünü gençler böyle montaj bir video yaptılar. İlgili aday da bunu seçim meydanlarında kullandı. Montaj bir videoyu nasıl gösterirsin şeklinde vatandaştan bir tepki gelmemesi çok acı. Elbette herkes kazanmak için yola çıkar. Ama kazanacağım diye her şeyi mubah görmek ne insanidir ne dinidir ne de ahlakidir.

27 Mayıs 2023 Cumartesi

Rekabette Centilmenlik

Hayat her insan için bir mücadeledir. 

Her mücadelede başarı ve başarısızlık vardır. 

Bir işte veya alanda birden fazla talipli varsa, orada rekabetin olması da doğaldır.

Rekabet eşit şartlarda yapılır.

Rekabetin olduğu yerde çekişme vardır. 

Rakibe galip gelme vardır. 

Her rekabette centilmenlik vardır.

Rekabetlerde istenen tatlı rekabettir.

Rekabetten önce rakibe başarı dilenir. 

İyi olanın kazanması temenni edilir.

Yarışa başlanırken her türlü sonuç göz önünde bulundurulur.

Kazanmak için mücadele edilir ama bu uğurda her yol mubah görülmez.

Orantısız güç kullanılmaz.

Kazanmak için rüşvet verilmez.

Rakibe belden aşağı vurulmaz.

Rakip yerden yere vurulmaz. 

Rakip kötülenmez.

Namertliğe müracaat edilmez. 

Yalana, dolana, algıya, iftira ve hileye başvurulmaz.

Bozuk üslup kullanılmaz.

Hakaret edilmez. Rakibin onuru her şeyin üstünde tutulur.

Doğruluktan ve insani değerlerden uzaklaşılmaz.

Galip gelmeye odaklanmakla beraber mağlup olmayı, yalan ve dolana dayalı galip gelmeye tercih edecek kadar erdem sahibi olmalıdır.

Hazımsız olunmaz.

Her türlü sonuca katlanılır. Kaybedildiği takdirde herhangi bir mazeretin arkasına sığınılmaz, rakip tebrik edilir.