Muhitinin
yüzde yirmi beşine hitap eden küçük bir işletmesi vardı. Başkasına göre azdı
ama kendisine yetiyordu. O yüzden mutlu mu mutlu idi. Nasılsa ne eksilir ne
artardı. Buradan alışveriş yapan müşterileri biz ne zaman büyüyeceğiz deseler
de yine gidip aynı yerden alaverelerini yapıyorlardı. Niye böyle demeyin. Mutlu
azınlık olmanın zevki bir başkadır. Zira mutlu çoğunluk olmaktansa mutlu
azınlık olmak her daim iyidir.
Bakkal
sahibi ve müşterileri körler, sağırlar misali birbirlerini ağırlarken yine de
müşteriyi artıralım. Bakarsın bu sefer artar demişler. Her beş yılda bir
yapılan müşteri artırma yarışmasına katılmaktan geri durmamışlar. Çünkü yarışa
katılmamak demek eldeki küçük sermayeden de olmak demekti. Bu yüzden bakkal
sahibinin önderliğinde, müşteri kapma yarışmasına hep katılmışlar. Her yarışa
bu sefer olacak diye dört elle sarılıp sonuca bel bağlamışlar. Böyle böyle on yarışa katılmışlar. Yarışın hiçbiri beklentilerine cevap vermemiş. Zira
hepsi kendileri için bir hüsran olmuş. Sonuç hüsran olsa da işin sevindirici
yanı hiçbirinde müşteri kaybetmemişler. Çünkü müşteri portföyünün yirmi beşini
tekrar alma başarısını gösterebilmişler ve kaybetme istikrarını hep korumuşlar.
Vefalı müşteri ne de olsa.
Müşterinin
çeyreğini alma başarısını hep gösteren bakkal, bu sefer olacak diye yarışın 11.sine katılmak için kolları sıvar. Yarışa hazırlanmak için bu sefer bir
seferberlik başlatır. Bu sefer kazanacağına kendisini ve çevresini inandırır.
Çünkü her yarışta müşterinin yarıdan fazlasını alan rakibi de bu sefer yorgun,
bitkin ve yıpranmış idi. Bir vuruşluk canı vardı. Kendisi bir varlık
gösteremese de müşterisi bu hasta haliyle gidip ondan alışveriş yapacak değildi
ya. Ne de olsa işin ucunda tencere-tava vardı. En azından ondan bezen ve bıkan
müşteri bize gelir hesabı yaptı.
Bakkala
müşteri getirecek yeni ortaklar almaya karar verir. Öyle ya her bir ortak biraz
müşteri getirse bu iş olurdu. Yeni beş ortak alır. Ortaklardan biri hariç diğerlerinin
doğru dürüst sermayesi de yoktur. Arkasından getirecek müşterisi de. Sermayesi olmasa
da birkaç akrabasını getirse yeter diye düşünür. Bu bakkalı beraber yönetelim. Hangi malı
kaçtan satacağımıza oy birliği ile karar verelim. İçimizden veya dışarıdan kazanacak
birini seçelim der. İster ki onlar da bakkala katkı sunsun. Kaz gelecek yerden tavuğu
esirgemez. Ne isterlerse kendinden kısarak onlara verir. İstekleri bitmez bir
türlü. Biz bakkal yönetiminde yanında yardımcı olacağız derler. Ona da evet der.
Biz şunu isteriz derler, ona da evet der.
Günler,
aylar birbirini kovalar. Bakkalın sahibi yeni ortaklarıyla durmadan toplantı yapar.
Her toplantıda yol haritasına dair kararlar alırlar. Her iş tamam olur. Nedense
müşteriler dört gözle bakkala yeni müşteri çekecek rakibin açıklanmasını beklerken
hiçbir toplantıda yarışa girecek kişiyi belirlemezler. Çünkü aday sorunları yoktu.
Nihayet
yarışa ramak kala, bakkalı yarışa kim sokacak sorusu gündeme gelir. Sermayesi olan
ortak kazanacak biriyle yarışa girelim itirazı dile getirse de sermayesi olmayan
diğer ortaklar tecrübeli biriyle yarışa katılma yönünde irade ortaya koyarlar. Sermayesi
olmayanlar ve bakkalın büyük ortağı ağırlıklarını koyarak rakibine karşı on beş
defa yarışa katılmış ama hepsini kaybetmiş bakkalın eski sahibini 11. kez aday gösterirler.
Çünkü kaybetme yönünden tecrübeliydi. Aynı zamanda sermayenin en büyük ortağıydı.
Üstelik kendi sofrasını sermayesi olmayanlarla paylaşacak kadar fedakardı. Böyle
bir aday kaçırılır mıydı? Hem bu sayede bir kuruş sermaye koymadan pay alacaklardı.
Bu devirde almadan veren böyle kaç kişi bulunabilirdi?
Buna
karşın devamlı ve hep kazanan yıpranmış aday boş durmadı. Kendisinden kaçan müşterilerin
nerelere gitmekte olduğunu analiz etti. Müşteri kime kaçmışsa, onları yanına çekerek
ortak aldı. Böylece uzaklaşan müşteriyi bir şekil yanında tuttu. Üstelik bu ortaklar
biz şunu isteriz, bunu isteriz demedi.
Yarış
sathı mailine girilince adaylar müşteri kapmak için yollara düştü. Vaat üzerine
vaatte bulundular. O ne veriyorsa, beş fazlası benden misali kesenin ağzını iyice
açtılar.
Sermayesi
olmayan ortaklarla yola çıkanlar iddialar karşısında hep savunmada kaldılar. Çünkü
hem rakip güçlüydü hem de sermayesi olmayan bazı ortaklar pot üzerine pot kırdı.
Çıktı biri, halamı müşteri getirmede zorlanıyorum dedi. Öbürü, müşterimin bir kısmını
getiremeyebilirim dedi, diğeri ortak karar olmazsa kriz çıkar dedi.
Hep
kaybetme iradesi gösteren rakip bu şekil çok başlı görüntü verirken güçlü rakip
birlik görüntüsü verdi.
Sonuçta bir müşteri kapma yarışı daha sona erdi. Hep kaybeden taraf, müşteriye yeterince güven veremedi ve 10. yenilgisine bir yenilgi daha ekleyerek kırılmayan rekorunu on bire çıkardı. Hep kazanan rakip ise tekrar başarı göstererek kırılmayan rekoruna bir yenisini daha ekledi. Yani kazanan ve kaybeden yönünden bir değişiklik olmadı. Yarışın en büyük kazananları kimdir derseniz, bir kuruş sermaye koymadan bakkal dükkanına ortak kabul edilenler oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder